90
ahmet çakır'ın zaman gazetesindeki yazısı:
--- alıntı ---
sadece sonuç değil her şey sıfırdı
mardan stadı daha önce gitmediğim bir yer değil.
kaldığım otelde oraya ne kadar zamanda ulaşabileceğimi sorup da "15-20 dakikada gidersin" yanıtını alınca "allah allah! nasıl oldu da böyle yakına geldi" diye meraklanmıştım.
vakitlice çıkmış olsam da stada ulaşabildiğimde maçın epeyce bir bölümü oynanmıştı. bu stada kusur bulmaya çalışanlardan değilim. tam tersine soranlara orayı "tablo gibi stat!" diye anlatıyorum. gelgelelim, tarlaların arasında, bazı arkadaşların biraz haksız olarak patika yol diye adlandırdığı yerden gitme zorunluluğu işi işkenceye çeviriyor.
antalya'nın bu tür talihsizlikleri değil, sürekli hale gelmiş perişanlığı bir türlü aşamayışı da insana acı veriyor. olsun, biz binlerce takımın buraya geldiği yolundaki masallarla avunmaya devam edelim. dünyanın en güzel kentlerinden birinin doğru dürüst stadının olmayışı ayıbını üstlenmeyip hep başkalarını suçlayalım.
maçla ilgili olarak söylenebilecek fazla birşey olmadığından bu faslı uzunca tuttum. toparlanma döneminde bir arıza yaşamak istemeyen cim bom, engin'le kazım'ın yerine oynayan aydın ve baros'tan gerekli verimi alamayınca tıkanıp kaldı. ikinci yarının başında bolca kazandığı köşe atışlarından da iş çıkaramayınca "bu takım nasıl gol atacak?" sorusu sahipsiz kaldı.
sarı kırmızılı takım geçen sezonun en utandırıcı maçlarından birini burada oynamış ve yediği 3 gole hiçbir tepki vermeden geri dönmüştü. bu takım ondan ne kadar farklı olduğunu 6 haftada gösterdi ama bununla yetinmek mümkün değil. başkaları çok daha fazlasını yapabiliyorken...
iki takımın içinde bulunduğumuz acı dolu günlerde sanki birbirlerini üzmek istemez gibi oyunları futbolun gerçekleriyle bağdaşan bir durum değildi. haftalardır kaybeden evsahibinin durumunu anlamak mümkündü ama galatasaray'ın 5 günde bu kadar düşmüş olması şaşırtıcıydı. kenarda baros da olmayınca terim önce riera, sonra sercan ve emre çolak çaresizliklerine mahkum göründü. üçünün de sonuca gitme yolunda en küçük bir katkısı olmadı.
engin'in olmadığı bir kadroda ilk yer bulması gereken adam gibi görünen yekta'nın yedekten bile giremeyişi şaşırtıcıydı. bundan daha büyük sürpriz, antalyaspor'un ikinci yarıda rakip kaleye tek gidişinin de gole dönüşmesiyle oluşacaktı. ali tandoğan'ın müthiş şutunda muslera 'ben buradayım' dedi.
geçen hafta sarı kırmızılı takım bursaspor'la birlikte sezonun şu ana kadarki bölümünün belki de en güzel maçına imzasını atmıştı. bunu da sezonun en kötü maçının adayları arasına rahatlıkla yazabiliriz.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
sadece sonuç değil her şey sıfırdı
mardan stadı daha önce gitmediğim bir yer değil.
kaldığım otelde oraya ne kadar zamanda ulaşabileceğimi sorup da "15-20 dakikada gidersin" yanıtını alınca "allah allah! nasıl oldu da böyle yakına geldi" diye meraklanmıştım.
vakitlice çıkmış olsam da stada ulaşabildiğimde maçın epeyce bir bölümü oynanmıştı. bu stada kusur bulmaya çalışanlardan değilim. tam tersine soranlara orayı "tablo gibi stat!" diye anlatıyorum. gelgelelim, tarlaların arasında, bazı arkadaşların biraz haksız olarak patika yol diye adlandırdığı yerden gitme zorunluluğu işi işkenceye çeviriyor.
antalya'nın bu tür talihsizlikleri değil, sürekli hale gelmiş perişanlığı bir türlü aşamayışı da insana acı veriyor. olsun, biz binlerce takımın buraya geldiği yolundaki masallarla avunmaya devam edelim. dünyanın en güzel kentlerinden birinin doğru dürüst stadının olmayışı ayıbını üstlenmeyip hep başkalarını suçlayalım.
maçla ilgili olarak söylenebilecek fazla birşey olmadığından bu faslı uzunca tuttum. toparlanma döneminde bir arıza yaşamak istemeyen cim bom, engin'le kazım'ın yerine oynayan aydın ve baros'tan gerekli verimi alamayınca tıkanıp kaldı. ikinci yarının başında bolca kazandığı köşe atışlarından da iş çıkaramayınca "bu takım nasıl gol atacak?" sorusu sahipsiz kaldı.
sarı kırmızılı takım geçen sezonun en utandırıcı maçlarından birini burada oynamış ve yediği 3 gole hiçbir tepki vermeden geri dönmüştü. bu takım ondan ne kadar farklı olduğunu 6 haftada gösterdi ama bununla yetinmek mümkün değil. başkaları çok daha fazlasını yapabiliyorken...
iki takımın içinde bulunduğumuz acı dolu günlerde sanki birbirlerini üzmek istemez gibi oyunları futbolun gerçekleriyle bağdaşan bir durum değildi. haftalardır kaybeden evsahibinin durumunu anlamak mümkündü ama galatasaray'ın 5 günde bu kadar düşmüş olması şaşırtıcıydı. kenarda baros da olmayınca terim önce riera, sonra sercan ve emre çolak çaresizliklerine mahkum göründü. üçünün de sonuca gitme yolunda en küçük bir katkısı olmadı.
engin'in olmadığı bir kadroda ilk yer bulması gereken adam gibi görünen yekta'nın yedekten bile giremeyişi şaşırtıcıydı. bundan daha büyük sürpriz, antalyaspor'un ikinci yarıda rakip kaleye tek gidişinin de gole dönüşmesiyle oluşacaktı. ali tandoğan'ın müthiş şutunda muslera 'ben buradayım' dedi.
geçen hafta sarı kırmızılı takım bursaspor'la birlikte sezonun şu ana kadarki bölümünün belki de en güzel maçına imzasını atmıştı. bunu da sezonun en kötü maçının adayları arasına rahatlıkla yazabiliriz.
--- alıntı ---