• 3301
    son 1 aydır tam giremiyorum. düşüncelerimi ayrıntılı bir şekilde ifade edemiyorum ama gün bugündür bence söylenmesi gerekenleri söylemek için;

    burayı kurulduktan 8 ay sonra takip etmeye başladım. sonra yazarlık için başvurdum ve takip etmeye başladıktan 4 ay sonra da yazar oldum. 1.5 senelik bu takibim sırasında bir şeye dikkat ettim; sözlük iyi günde de kötü günde de galatasaray'a hep destek oldu. kendi içimizde çok çeliştik zaman zaman ama galatasaray'a karşı tavrımız ve bakış açımız hiç değişmedi. elimizden geldiğince destek olduk. izmir'deki adam da, trabzon'daki adam da, mecidiyeköy'de oturan adam da. herkes üstüne düşeni sonuna kadar yerine getirdi bugüne kadar.

    yapılan reel işlerde ana vurgu galatasaray'ın iyiliği idi. ve sanırım hep onun iyiliğine hareket ettik. kimimiz yazılarıyla, kimimiz pankartlarla, kimimiz bestelerle, kimimiz stordan yaptığı alışverişlerle, gs tv aboneliği ile, gs bonus kartıyla. insanlar iyi niyet taşıyorlardı, sadece galatasaray'a karşı ifa edilen bir görev gibi içlerinde iyi niyet muskasını taşıyorlardı. çoğunluk hala öyle.

    şu ortamda galatasaray'a nasıl faydalı olunuru düşünen birçok insan, burasının kuruluş amacına riayet ederek fikirlerini yazıyor. yani en azından ben kafamda öyle bir ütopya kuruyorum. kimsenin egosunu sivriltmek gibi bir düşüncesi yok diye hayal ediyorum ya da celebrity olma çabası. bence olmamalı. şahsi fikirdir altını çizeyim.

    dışarıdan bizi ne gözle görüyorlar merak etmiyor değilim. çoğu insan ''yürüyün gidin işiniz mi yok'' ya da ''buna harcayacağın vakti ve beyni hayatın için harca'' diyebilir ve diyordur da. aslında bu genel düşünce; üzerinden maddi gelir elde edilmediği halde üyelik sahibi olunan ve bolca vakit geçirilen her sanal platform için geçerli olabilir onlara göre... ya da biraz daha halden anlayan insan buna ''boş iş'' olarak bakmak yerine sanal da olsa sosyalleşmek, bakış açısı geliştirmek ya da en basitinden hobi kabilinden değerlendirip geçer.

    peki biz bunu istiyor muyuz? yaptığımız hareketleri ya da düşüncelerimizi birey özgürlük alanı yerine, eleştirilmeye hazır pazara sunma niyetimiz var mı? beynimiz nasıl çalışıyor bunu bilerek mi hareket ediyoruz? klavyeye dokunarak kişiliğini değil de gerçekten fikirlerini yansıtmak mıdır yegane amacın? ya da plastik tuşlarla neyi ne kadar değiştirebilirsin? çok... artık bilişim çağının en parlak zamanlarında geçirdiğimiz günlerde bir klavye, bir monitör ve bir kasa ile dünyayı değiştirebiliyorsun. artık fikirlerinin yanında kişiliğini, kaliteni, düsturlarını, çizgini belli edebiliyorsun. mimiklerin, jestlerin yerini smiley çeşitleri ve noktalama işaretleri alabiliyor ve hal böyle iken söyleyeceğin bir kelime bile birey özgürlük alanına yeni insanları ve dolayısıyla yeni fikirleri adapte ediyor. değişiyorsun, etkileşiyorsun. bu demek değildir ki bulunduğun kabın şeklini aldın, bu her çeşit kaba girebilecek kadar esnekleşiyorsun demektir. sanırım bu sanal platformlar sayesinde insanlar birbirini öldürmeden de fikirlerini tartışabilir seviyeye gelecekler. yönetici jenerasyonları değiştikçe hayat içinde daha çok yaşanabilir bir yer haline gelecek bence. bu da şahsi öngörüdür yine altını çizeyim.

    peki kodlardan ve içinde samimiyetinden asla emin olamayacağımız yazılar yazılan bir yerden bir kuruma ne denli faydalı olunabilir? tabi ki fikir değiştirerek. esnekleştirerek. dediğim dedik zihniyet (genç-yaşlı farketmez) esnekleştikçe hayat daha sevilir hale gelecek eminim. ve de sadece klavyeye dokunarak bir kurumun gidişatı bile değiştirilebilecek.

    eğer bu hayal ettiğim değişim yeni jenerasyonların büyümesini ya da eski jenerasyonun yenilere adapte olmasını bekleyerek olursa sancılı, sıkıntılı ve sabır gerektiren bir süreç olacak bu kesin. ama bu yoldan bir şekilde yıpranmadan geçilip yeterli etkileşim ve esnekleşme sağlanabilirse o zaman gidişat değiştirme olanağı için gerekli şartlar olgunlaşacak.

    ve belki de tüm bunların en güzel yanı; lidere ihtiyaç olmayacak. düşünsenize; liderler olmadan bir hayat... bir kurumun gidişatından sorumlu birisi burayı okuyacak ve istediği kişinin fikrinden esinlenerek, kendisinin fikriyle sentezleyecek ve kurumunun gidişatını buna göre yönlendirecek. kimseye bağlı olmadan, hür iradesiyle. bir fikrin sahibi sadece fikri yüzünden bir yerin lideri olmayacak. sorumlular sorumluluklarını yerine getirecek ve arada perspektif genişletmek için buralara bakacaklar. ama esinlendikleri kişilere ekstra bir şey borçlu olmayacaklar, belki sadece vicdanen...

    işte bu ütopyada yerinin önemi bir hayli fazla olan sanal platformlar içindeki yazarların realiteleri ile değil, sadece dokundukları klavyeden çıkan harflerle ölçülecek. kişiliğe, karaktere bir sıçrama olmayacak. tabi kişisel (tek kişinin) hüküm sürdüğü sanal platformlar değil, çok seslilik olanlar.

    kafalar genel amaç için bir çalışırsa bu mümkün. tabi bunun için detaylı ve sistemli düşünmek de gerek. galatasaray sözlük kurduğum ütopyada yeri sağlam oluşumlardan biridir benim için. hala daha dışarıdan ''vaktini boşa harcama'' diyenleri anlayabilirim. çünkü onlar sadece fikirlerle gidişatını değiştirdiğimiz kurumun* bize bir faydası olmayacağını düşünseler de, ben bir boka yaradığımın sevinciyle hayata daha çok asılabilirim.

    galatasaray sözlük; şu saatten sonra da eski çizgisinen kaymadan galatasaray kurumunun gidişatında belli bir role sahip bir platformdur. ve de hep öyle kalacaktır. kurucularına, yazarlarına ve okyucularına sonsuz teşekkürler...
App Store'dan indirin Google Play'den alın