2400
başımın tacıdır, bendeki "anlamı" hiçbir zaman değişmeyecek bir "değer"dir. galatasaray'da oynadığı dönemler bana (ve tüm galatasaray taraftarlarına) yaşattığı duygular paha biçilmezdir. "veda"sını izlerken hıçkırıklarla ağladığım günü dün gibi hatırlıyorum. fiziksel olarak çevremde bulunan ama hayatıma anlam katmayan birçok insandan daha değerliydi, sadece ekrandan takip edebildiğim bu adam. "keşke sahada izleyebilmiş olsaydım" diyorum hâlâ, ukdemdir, ukdem olarak da kalacak! ve tüm bunlar yüzündendir ki ölsem, "hagi istifa etsin" lafı çıkmaz ağzımdan. başka bir entry'mde de dediğim gibi; o zaten, gerektiğinde bunu yapacak kadar onurludur. belli ki, bu istifa çok yakın bir zamanda olacak. bir yanım kahroluyor, bir yanım seviniyor. galatasaray'ın efsanelerinden birini bu hale getirenleri düşündükçe sinirden kuduruyorum ve onun bu durumuna da aynı oranda kahroluyorum. sevinmem de bu yüzden... gitsin kurtarsın kendisini. oluru yok bu takımın (şu anki kadroyu ve malum kişileri düşünerek "bu takım" diyorum). bu öyle bir takım ki, uğruna frank rijkaard harcandı, üstüne bir de hagi harcanıyor. insaf artık... birileri de çıkıp gerçek sorumluları (ya da sorumsuzları!) görsün artık!
sevgim ne kadar karşılıksız ise, duygularımı ifade ederken de o kadar dürüstüm. o yüzden, kendisine ilk kez kızdığım bir konuyu da paylaşmak zorundayım. 13 mart 2011 ankaragücü galatasaray maçı'nda, üzülerek söylüyorum ki, hata yapmıştır. tek başına maçı kaybettirdiğini düşünmüyorum kesinlikle. yediğimiz gollerdeki durum ortada. maçı kaybetmemiz, büyük oranda, futbolcuların bireysel hatalarına bağlı. burada hagi'nin yanlış yaptığını düşündüğüm konu ise; maç 1-2'ye geldiğinde maçı kazanmamıza garanti gözüyle bakmış olması ve aklının hemen derbiye kaymış olmasıdır:
* dk. 62: 1-2 öne geçtik / dk. 66: barış oyuna girdi
* dk. 80: mustafa sarp oyunda! çıkanın kim olduğu umrumda değil, giren adam mustafa sarp! en son böyle bir durumda takım 2 gol yemişti ki tarih tekkerrür etti.
* dk: 82: pino dışarıya, arda içeriye
tamam hadi stancu çok etkili değildi ama barış kadar da zarar veremezdi takıma. neyse bu değişikliğe çok kızamadım o an. "taze kan" dedim ve yedim. ama musta sarp ne iş? maçın bitmesine kalmış 10 dakika... mustafa'nın oyuna girmesi bir yana, bütün sistemi değiştirdin be hagi'm! stoper, sol bek, orta saha, hepsi altüst oldu bir anda! son 10 dk. için yapılır mı bu? ki yediğimiz goller de: dk. 82 ve dk. 86! diğer yandan, derbi öncesi arda'yı oynatmış olmak istemeni anlıyorum da niye pino çıkıyor? forvet-defans arası, bir ileri bir geri koşan bir adam... defansa yardım ettiği çok pozisyon oldu. o adam çıktı, takım durdu resmen. orta saha zaten zemine çakılı, bir tek "geri pas" tuşları çalışıyor. defans desen, hatalar ortada. ne olurdu 10 dakika daha sıksan dişini? inan ki galibiyete çok yakındık. maç 1-2 olduktan sonra, geriye yaslanıp biramı rahat rahat yudumlamaya devam ettim, "bu maçı aldık galiba" diyerek. ama "galiba"ymış gerçekten! avcumuzun içindeki maçı, kendi elimizle hediye ettik karşı tarafa!
neyse, bu maçın da böyle bitmesi gerekiyormuş demek ki! kadercilik oynuyorum! fenerbahçe maçı sonrası gideceksin büyük ihtimal. inşallah bir galibiyetle ayrılırsın buralardan. ama sonuç ne olursa olsun, senin yerin ve değerin sabittir. senin karşına konulacak her olumsuz söz, benim için çarpmadaki 1 rakamıdır: senin değerini değiştirmez...
sevgim ne kadar karşılıksız ise, duygularımı ifade ederken de o kadar dürüstüm. o yüzden, kendisine ilk kez kızdığım bir konuyu da paylaşmak zorundayım. 13 mart 2011 ankaragücü galatasaray maçı'nda, üzülerek söylüyorum ki, hata yapmıştır. tek başına maçı kaybettirdiğini düşünmüyorum kesinlikle. yediğimiz gollerdeki durum ortada. maçı kaybetmemiz, büyük oranda, futbolcuların bireysel hatalarına bağlı. burada hagi'nin yanlış yaptığını düşündüğüm konu ise; maç 1-2'ye geldiğinde maçı kazanmamıza garanti gözüyle bakmış olması ve aklının hemen derbiye kaymış olmasıdır:
* dk. 62: 1-2 öne geçtik / dk. 66: barış oyuna girdi
* dk. 80: mustafa sarp oyunda! çıkanın kim olduğu umrumda değil, giren adam mustafa sarp! en son böyle bir durumda takım 2 gol yemişti ki tarih tekkerrür etti.
* dk: 82: pino dışarıya, arda içeriye
tamam hadi stancu çok etkili değildi ama barış kadar da zarar veremezdi takıma. neyse bu değişikliğe çok kızamadım o an. "taze kan" dedim ve yedim. ama musta sarp ne iş? maçın bitmesine kalmış 10 dakika... mustafa'nın oyuna girmesi bir yana, bütün sistemi değiştirdin be hagi'm! stoper, sol bek, orta saha, hepsi altüst oldu bir anda! son 10 dk. için yapılır mı bu? ki yediğimiz goller de: dk. 82 ve dk. 86! diğer yandan, derbi öncesi arda'yı oynatmış olmak istemeni anlıyorum da niye pino çıkıyor? forvet-defans arası, bir ileri bir geri koşan bir adam... defansa yardım ettiği çok pozisyon oldu. o adam çıktı, takım durdu resmen. orta saha zaten zemine çakılı, bir tek "geri pas" tuşları çalışıyor. defans desen, hatalar ortada. ne olurdu 10 dakika daha sıksan dişini? inan ki galibiyete çok yakındık. maç 1-2 olduktan sonra, geriye yaslanıp biramı rahat rahat yudumlamaya devam ettim, "bu maçı aldık galiba" diyerek. ama "galiba"ymış gerçekten! avcumuzun içindeki maçı, kendi elimizle hediye ettik karşı tarafa!
neyse, bu maçın da böyle bitmesi gerekiyormuş demek ki! kadercilik oynuyorum! fenerbahçe maçı sonrası gideceksin büyük ihtimal. inşallah bir galibiyetle ayrılırsın buralardan. ama sonuç ne olursa olsun, senin yerin ve değerin sabittir. senin karşına konulacak her olumsuz söz, benim için çarpmadaki 1 rakamıdır: senin değerini değiştirmez...