3056
kaleci sorununa değinmek istiyorum...
taraftarda hep haklı bir beklenti var; kaleci mevkisine yeni simovic, yeni taffarel, hatta yeni mondragon'larımızı arıyoruz.
son yıllarda iyice yol geçen hanına dönen takımın kalesinde ne istikrar bakımından dikiş tutturabilen biri oldu, ne de taraftar bir ismi gerçekten benimseyebildi... son yıllarda forma giymiş hiçbir isim futbol takımı ve camia olarak tam anlamıyla kabul edilmedi, ekibin değişmez isimlerinden biri olamadı... haliyle tribünlerde ve izleyicilerde bu isimlere karşı hep bir güven sorunu oldu.
ben de bu vesileyle iyi bir kaleci için önemli bir ayırt edici özelliğe değinmek istiyorum.
öncelikle konuyu biraz daha genel olarak ele alalım, gol atmayan fakat arkadaşlarının atmasını sağlayan, dolaylı olarak faydalı forvet oyuncusu, skora çok etki edemeyen fakat hırsı ve mücadeleciliği ile göze giren orta saha oyuncusu veya tekniği olmasa da pozisyon bilgisi ve sertliği ile öne çıkan bir savunma oyuncusu olabilir...
nasıl ki gol atan oyuncu iyiyse, hataları fazla göze batmazsa, gol yiyen kaleci de o derece güvensiz bir izlenim uyandırır.
bir futbol takımı kalesini yeni bir oyuncuya emanet ettiğinde en aşağı yarım, hatta kaleciler diğer isimlere göre daha az transfer hareketliliği yaşadıkları için bir sezon boyunca o isme güvenmiş ve kadrosunda yer vermiş olur.
bir takımın kaleci kontenjanında her ne kadar üç isim gözükse de bunlardan biri genelde altyapıdan henüz dahil edilmiş genç bir isim olur, yani çoğu zaman kaleci mevkisi için sadece iki isim anılır, alternatifi çok değildir, veya bir başka mevkiden oyuncu buraya devşirilemez.
o yüzden kaleci herhangi bir takım için en önemli mevkidir. bu oyuncular en özenle seçilmiş ve en hünerli oyuncular olmalıdırlar... zira bir takımın hücum gücünün sezon içerisinde yaşadığı kötü günü daima bir kalecinin kötü gününden daha fazladır... o yüzden kaleciler her zaman en iyi olmak zorundadırlar...
hiçbir ülke kalesini yeteneksiz veya salak isimlere emanet etmez. milli takımlar ülkelerin onuru ve gururudur. her ülke topraklarındaki en yetenekli isimleri olağanüstü bir durum olmadığı vakit milli takımlarına çağırırlar. genel olarak da kale başta olmak üzere takımın savunma hattı en istikrarlı ve en uzun süre forma giyenlerden kurulur. hücum gücünde ise görece daha çok isim değişikliği yaşanır...
milli takımlarda transfer gibi bir durum olmadığından yetersizler anında elenir ve yerlerini daha iyileri alır. yani belli bir seviyenin üzerindeki milli takımların kalecilerinin oluşturduğu bir küme oldukça seçilmiş ve süzülmüş isimlerden oluşmaktadır.
yani bir ülkenin milli takımını uzun yıllar korumuş "yalnız" adamlar, yani kaleciler, emin olun o milletin en çok güvendiği isimlerdir. bu durumda pasaportunu taşıdığı ülkenin kalesini uzun yıllardan beri koruyor olmak kesinlikle iyi bir kaleci için ayırt edici özelliktir.
diğer mevkilerdeki oyuncular göreceli bir şekilde eleştirilebilir fakat kalecinin iyisi ile kötüsü, istikrarlısı ile istikrarsızı çok barizdir...
casillas veya victor valdes gibi genç isimlerden dünya yıldızları yetiştirmek ise diğer tüm mevkileri aşağı yukarı oturmuş ve bu yüzden kalecilerinin omuzlarına daha az yük koyan real madrid veya barcelona gibi takımların işidir. veya volkan demirel gibi genç ve kalecilik konusunda yetenekli bir ismi rüştü reçber gibi bir tecrübenin arkasında önce pişirip sonra da yavaşça, dönüşümlü olarak onun yerini almasını sağlarsanız, ek olarak hatalarına fazla aldırmayıp arkasında durursanız yine iyi bir kaleci yetiştirmiş olursunuz... ya da bir başka örnek; şenol güneş'in öğrencisi onur kıvrak...
claudio taffarel: brezilya milli futbol takımının kalesini 1988-1998 yılları arasında 101 maçta korumuş, takımıyla 5 copa america, 3 dünya kupası, 1 olimpiyat ve 1 adet de concacaf gold cup'a katılmıştır.
faryd camilo mondragon: kolombiya milli futbol takımının kalesini 1993'ten beri korumaktadır. toplamda 50 maçta görev almış, takımıyla 2 dünya kupası, 2 copa america, 2 concacaf gold cup ve 1 de yaz olimpiyatlarına katılmıştır.
turgay şeren: 1950-1966 yılları arasında milli takımımızın kalesini 47 maçta korumuş, 1954 dünya kupası'nda 1 numaralı ismimiz olmuştur.
zoran simovic: yugoslavya milli futbol takımının kalesini 10 maçta korumuş, euro 84'te kadroda yer almıştır.
yukarıdaki dört isim de galatasaray'a yakışan kalitede, yetenekli ve kariyerli oyunculardı... hatta taffarel doksanlar boyunca net bir şekilde dünyanın en iyi üç-dört kalecisinden biriydi...
leo franco ve morgan de sanctis gibi isimler de uzun yıllar ülkelerinin yedek kaleciliğini yapmışlar fakat toplamda beşer maç dahi oynayamamışlardır. kendilerine kırk yılın başı ihtiyaç olduğundan maç başına yaptıkları hata oranı da haliyle azalmıştır... ki bence bu iki isim içerisinde her ne kadar yukarıdakiler kadar muhteşem olmasa da de sanctis açık ara çok daha iyi bir kaleciydi... ve yine bence bu iki isim iyi bir takımda fazla sırıtacak oyuncular değildiler, oturmuş bir kadroda uzun yıllar yedek veya ilk kaleci olabilirlerdi...
bunların dışında kalan aykut erçetin, ufuk ceylan, orkun usak ve robinson zapata gibi isimler ise kimse kusura bakmasın ama hayatları boyunca pek bir baltaya sap olamamış, kariyer ve yetenek olarak en fazla üçüncü kaleci olmayı hakeden oyunculardır, en son seçeneklerdir...
şimdi ligimizde başarılı olmuş diğer birkaç isme de değinelim;
oscar cordoba: 1993-2009 yılları arasında kolombiya milli futbol takımı ile 73 maça çıkmış, 2 dünya kupası, 4 copa america ve 1 de konfederasyon kupasına katılmıştır. beşiktaş'ta da oldukça başarılı bir dönem geçirmiştir.
dimitar ivankov: 1999-2010 yılları arasında bulgaristan milli futbol takımı'nın kalesini 63 maçta korumuş ve euro 2004'te forma giymiştir. bursaspor'un kalesini başarıyla korumakta olup, ki en çok beğendiğim kalecilerden biridir, ayrıca ligin en iyi kalecilerindendir.
rüçtü reçber: yaptığı hatalar bir yana, milli takımımızla dile kolay, tam 120 maça çıkmıştır... fenerbahçe ve beşiktaş'ın uzun yıllar kaleci sıkıntısı çekmemesini sağlamıştır. 3 avrupa şampiyonası, 1 dünya kupası ve 1 de konfederasyon kupasında ay yıldızlıların kalesini korumuştur.
volkan demirel: "yapma volkan" bir yana, an itibariyle bu ülkenin en iyi kalecisi ve fenerbahçe'nin belki de en büyük güvencesi... milli takımla şimdilik 47 maçta görev aldı ve kırk yılın başında yaptığı bariz salaklıkları dışında tam konsantre olmuş haliyle bence süper bir kaleci...
tarih itibariyle dünyanın en iyi kalecileri olan petr cech, iker casillas, gianluigi buffon ve van der sar gibi isimler de kenarda kalmış yetenekler olmayıp uzun yıllardan beri ülkelerinin bir numaralı isimleridir...
yani mesele kaleci ise parasını basıp bir ülkenin en gözde iki-üç isminden birini getireceksin...
bu analizden sonra örnek isim önermek benim işim değil, fakat laf olsun diye uç bir örnek veriyorum, yarın bir gün lee woon jae*, jussi jaaskelainen* veya yoshikatsu kawaguchi* gelse kalemizi korumaya, hangimiz ne diyebilir veya kendileri en kötü ne kadar rezalet bir performans sergileyebilir ki?
sadede gelirsek, çok düz olacak ama;
yerçekimi yasasını yeniden bulmaya veya rus ruleti oynamaya hiç gerek yok...
iyi kaleci iyidir, kötü kaleci de kötüdür...
iyisini al, getir, bu kadar...
(u: bokunda boncuk aramaya, falancanın ınısının ınısını almaya gerek yok... göz önünde, bilinen, yıllardan beri ülkesini temsil eden kim varsa işte of!!!)
not: bu demek değildir ki ufuk, aykut veya zapata gelecekte %100 sıçacak... bu sadece bir garantiye alma meselesi...
taraftarda hep haklı bir beklenti var; kaleci mevkisine yeni simovic, yeni taffarel, hatta yeni mondragon'larımızı arıyoruz.
son yıllarda iyice yol geçen hanına dönen takımın kalesinde ne istikrar bakımından dikiş tutturabilen biri oldu, ne de taraftar bir ismi gerçekten benimseyebildi... son yıllarda forma giymiş hiçbir isim futbol takımı ve camia olarak tam anlamıyla kabul edilmedi, ekibin değişmez isimlerinden biri olamadı... haliyle tribünlerde ve izleyicilerde bu isimlere karşı hep bir güven sorunu oldu.
ben de bu vesileyle iyi bir kaleci için önemli bir ayırt edici özelliğe değinmek istiyorum.
öncelikle konuyu biraz daha genel olarak ele alalım, gol atmayan fakat arkadaşlarının atmasını sağlayan, dolaylı olarak faydalı forvet oyuncusu, skora çok etki edemeyen fakat hırsı ve mücadeleciliği ile göze giren orta saha oyuncusu veya tekniği olmasa da pozisyon bilgisi ve sertliği ile öne çıkan bir savunma oyuncusu olabilir...
nasıl ki gol atan oyuncu iyiyse, hataları fazla göze batmazsa, gol yiyen kaleci de o derece güvensiz bir izlenim uyandırır.
bir futbol takımı kalesini yeni bir oyuncuya emanet ettiğinde en aşağı yarım, hatta kaleciler diğer isimlere göre daha az transfer hareketliliği yaşadıkları için bir sezon boyunca o isme güvenmiş ve kadrosunda yer vermiş olur.
bir takımın kaleci kontenjanında her ne kadar üç isim gözükse de bunlardan biri genelde altyapıdan henüz dahil edilmiş genç bir isim olur, yani çoğu zaman kaleci mevkisi için sadece iki isim anılır, alternatifi çok değildir, veya bir başka mevkiden oyuncu buraya devşirilemez.
o yüzden kaleci herhangi bir takım için en önemli mevkidir. bu oyuncular en özenle seçilmiş ve en hünerli oyuncular olmalıdırlar... zira bir takımın hücum gücünün sezon içerisinde yaşadığı kötü günü daima bir kalecinin kötü gününden daha fazladır... o yüzden kaleciler her zaman en iyi olmak zorundadırlar...
hiçbir ülke kalesini yeteneksiz veya salak isimlere emanet etmez. milli takımlar ülkelerin onuru ve gururudur. her ülke topraklarındaki en yetenekli isimleri olağanüstü bir durum olmadığı vakit milli takımlarına çağırırlar. genel olarak da kale başta olmak üzere takımın savunma hattı en istikrarlı ve en uzun süre forma giyenlerden kurulur. hücum gücünde ise görece daha çok isim değişikliği yaşanır...
milli takımlarda transfer gibi bir durum olmadığından yetersizler anında elenir ve yerlerini daha iyileri alır. yani belli bir seviyenin üzerindeki milli takımların kalecilerinin oluşturduğu bir küme oldukça seçilmiş ve süzülmüş isimlerden oluşmaktadır.
yani bir ülkenin milli takımını uzun yıllar korumuş "yalnız" adamlar, yani kaleciler, emin olun o milletin en çok güvendiği isimlerdir. bu durumda pasaportunu taşıdığı ülkenin kalesini uzun yıllardan beri koruyor olmak kesinlikle iyi bir kaleci için ayırt edici özelliktir.
diğer mevkilerdeki oyuncular göreceli bir şekilde eleştirilebilir fakat kalecinin iyisi ile kötüsü, istikrarlısı ile istikrarsızı çok barizdir...
casillas veya victor valdes gibi genç isimlerden dünya yıldızları yetiştirmek ise diğer tüm mevkileri aşağı yukarı oturmuş ve bu yüzden kalecilerinin omuzlarına daha az yük koyan real madrid veya barcelona gibi takımların işidir. veya volkan demirel gibi genç ve kalecilik konusunda yetenekli bir ismi rüştü reçber gibi bir tecrübenin arkasında önce pişirip sonra da yavaşça, dönüşümlü olarak onun yerini almasını sağlarsanız, ek olarak hatalarına fazla aldırmayıp arkasında durursanız yine iyi bir kaleci yetiştirmiş olursunuz... ya da bir başka örnek; şenol güneş'in öğrencisi onur kıvrak...
claudio taffarel: brezilya milli futbol takımının kalesini 1988-1998 yılları arasında 101 maçta korumuş, takımıyla 5 copa america, 3 dünya kupası, 1 olimpiyat ve 1 adet de concacaf gold cup'a katılmıştır.
faryd camilo mondragon: kolombiya milli futbol takımının kalesini 1993'ten beri korumaktadır. toplamda 50 maçta görev almış, takımıyla 2 dünya kupası, 2 copa america, 2 concacaf gold cup ve 1 de yaz olimpiyatlarına katılmıştır.
turgay şeren: 1950-1966 yılları arasında milli takımımızın kalesini 47 maçta korumuş, 1954 dünya kupası'nda 1 numaralı ismimiz olmuştur.
zoran simovic: yugoslavya milli futbol takımının kalesini 10 maçta korumuş, euro 84'te kadroda yer almıştır.
yukarıdaki dört isim de galatasaray'a yakışan kalitede, yetenekli ve kariyerli oyunculardı... hatta taffarel doksanlar boyunca net bir şekilde dünyanın en iyi üç-dört kalecisinden biriydi...
leo franco ve morgan de sanctis gibi isimler de uzun yıllar ülkelerinin yedek kaleciliğini yapmışlar fakat toplamda beşer maç dahi oynayamamışlardır. kendilerine kırk yılın başı ihtiyaç olduğundan maç başına yaptıkları hata oranı da haliyle azalmıştır... ki bence bu iki isim içerisinde her ne kadar yukarıdakiler kadar muhteşem olmasa da de sanctis açık ara çok daha iyi bir kaleciydi... ve yine bence bu iki isim iyi bir takımda fazla sırıtacak oyuncular değildiler, oturmuş bir kadroda uzun yıllar yedek veya ilk kaleci olabilirlerdi...
bunların dışında kalan aykut erçetin, ufuk ceylan, orkun usak ve robinson zapata gibi isimler ise kimse kusura bakmasın ama hayatları boyunca pek bir baltaya sap olamamış, kariyer ve yetenek olarak en fazla üçüncü kaleci olmayı hakeden oyunculardır, en son seçeneklerdir...
şimdi ligimizde başarılı olmuş diğer birkaç isme de değinelim;
oscar cordoba: 1993-2009 yılları arasında kolombiya milli futbol takımı ile 73 maça çıkmış, 2 dünya kupası, 4 copa america ve 1 de konfederasyon kupasına katılmıştır. beşiktaş'ta da oldukça başarılı bir dönem geçirmiştir.
dimitar ivankov: 1999-2010 yılları arasında bulgaristan milli futbol takımı'nın kalesini 63 maçta korumuş ve euro 2004'te forma giymiştir. bursaspor'un kalesini başarıyla korumakta olup, ki en çok beğendiğim kalecilerden biridir, ayrıca ligin en iyi kalecilerindendir.
rüçtü reçber: yaptığı hatalar bir yana, milli takımımızla dile kolay, tam 120 maça çıkmıştır... fenerbahçe ve beşiktaş'ın uzun yıllar kaleci sıkıntısı çekmemesini sağlamıştır. 3 avrupa şampiyonası, 1 dünya kupası ve 1 de konfederasyon kupasında ay yıldızlıların kalesini korumuştur.
volkan demirel: "yapma volkan" bir yana, an itibariyle bu ülkenin en iyi kalecisi ve fenerbahçe'nin belki de en büyük güvencesi... milli takımla şimdilik 47 maçta görev aldı ve kırk yılın başında yaptığı bariz salaklıkları dışında tam konsantre olmuş haliyle bence süper bir kaleci...
tarih itibariyle dünyanın en iyi kalecileri olan petr cech, iker casillas, gianluigi buffon ve van der sar gibi isimler de kenarda kalmış yetenekler olmayıp uzun yıllardan beri ülkelerinin bir numaralı isimleridir...
yani mesele kaleci ise parasını basıp bir ülkenin en gözde iki-üç isminden birini getireceksin...
bu analizden sonra örnek isim önermek benim işim değil, fakat laf olsun diye uç bir örnek veriyorum, yarın bir gün lee woon jae*, jussi jaaskelainen* veya yoshikatsu kawaguchi* gelse kalemizi korumaya, hangimiz ne diyebilir veya kendileri en kötü ne kadar rezalet bir performans sergileyebilir ki?
sadede gelirsek, çok düz olacak ama;
yerçekimi yasasını yeniden bulmaya veya rus ruleti oynamaya hiç gerek yok...
iyi kaleci iyidir, kötü kaleci de kötüdür...
iyisini al, getir, bu kadar...
(u: bokunda boncuk aramaya, falancanın ınısının ınısını almaya gerek yok... göz önünde, bilinen, yıllardan beri ülkesini temsil eden kim varsa işte of!!!)
not: bu demek değildir ki ufuk, aykut veya zapata gelecekte %100 sıçacak... bu sadece bir garantiye alma meselesi...