2992
geleceği hakkındaki belirsizlik yüzünden, son iki saattir yatakta bir o yana, bir bu yana dönüp duruyorum. kafamda dolaşan 40 tilkiyi satırlara dökmeden rahat edemeyeceğim anlaşılan... takımla ilgili fark ettiklerimi uç uca ekleyince ne sonuç çıkacak bilmiyorum, ama artık rahat uyumak istiyorum.
teknik direktör belirsizliği, geleceğe dair umutları söndüren en önemli etken. (bkz: #262957)'deki durumun aynısı hagi'ye yapılmış durumda ve hagi'nin teknik direktörlüğe getirilmesinin uzun vadeli bir plan olmadığını belirtmeye dahi gerek yok. yönetimin işi iş valla, harcayacak bu kadar çok efsane varken daha çok otururlar o koltukta...
hagi'nin oynatmak istediği sistemden emin olamıyoruz. rijkaard 4-3-3'ünden vazgeçmedi ama bazı maçlarda da takımı 4-2-3-1 oynattı. şimdi bu, sezonun orta yerinde takımı alışık olduğu sistemden koparmamak için mi, yoksa 4-3-3 iyi-kötü hagi'nin de aklına yattığı için mi? hiç bir fikrim yok...
kaleci konusu belirsizden bir miktar hallice. en azından bu sezon aykut ve ufuk'un istediğimiz performansı sağlayamayacağı belirgin. her zaman savunduğum şudur; vasat bir kaleciyi düzenli maç temposuna alıştırırsanız, 1-2 sezon içinde türkiye ligi için yeterli seviyeye getirirsiniz. aykut için çok geç, ufuk'tan alınacak randıman ise ufuk'a 2 sezon katlanmaya değer mi; yine belirsiz... "sana güveniyoruz koçum, elinden geleni yap yeter!" diyerek kaleyi ufuk'a teslim etmek faydalı olur; ama en erken önümüzdeki sezon meyvelerini vermeye başlar. e bu sezon zaten geçti artık bir bakıma... ufuk ve aykut'un bu sezon iyi olamayacağı belirli ama, zapata'yı oynatmanın bir fark yaratıp yaratmayacağı yine belirsiz; hiç bir şey bilmiyoruz adam hakkında...
ve defans... ümitli olduğum ali turan hakkında korktuğum başıma geldi. hala iyi bir oyuncu olduğu konusunda ısrar etsem de, futbolsuz geçen yarım sezonu atlatamamış ve daha da önemlisi, çetrefilli bir transfer sürecinin psikolojik ağırlığını kaldıramamış. sağ bekte ne işi olduğu ayrıca tartışılabilir, ama stoperlerin yedekleri "orada olmayan adam" gökhan zan ve son şansını da kaybeden hakan balta iken; sırf bedavaya geldi diye bu kadar kolay harcanıp yedek olarak bile düşünülmemesine üzüldüm.
lucas neill'ın önümüzdeki sezon bizimle olacağını garanti edebilir miyiz? ilk geldiğinde düşündüğüm, kontratını uzatmak için tek şansımızın şampiyonlar ligi'ne katılmak olduğuydu; şampiyonlar ligi'nin cazibesini geri çeviremezdi. şu an belki mutludur, kalmak isteyebilir, para sıkıntısı da yoktur o yaşta bir futbolcunun fakat; ülkesine dönme ihtimali bence hala %50... bu yaşa kadar edineceğini edinmiş bir adam, doğru dürüst futbol da oynanmayan bir ülkede, hele ki takımı avrupa kupalarına da katılamazsa, banka hesabı da muhtemelen kafasındaki dolgunluğa erişmiş iken; neden bir sezon daha gurbette kalsın? türk telekom arena'nın muhteşem atmosferi? giderken vereceği röportajda "asla unutmayacağım" diye bahsedeceği ateşli taraftar? şiş kebap ve rakı? daha iki sene oynayabilecek fizik yeterliliğe sahip, ama ses soluk çıkmayınca tırsmamak elde olmuyor. ayrıca, bu kritik mevki hakkında önümü görebilmek de istiyorum. önümüzdeki sezon takımda neill yerine madjid bougherra'nın oynuyor olmasını tercih ederim, neill'i çok çok sevmeme rağmen. çünkü bougherra'nın(ya da onun ayarında 27-28 yaşındaki bir oyuncunun) "önümüzdeki sezon da futbol oynayacak mı, ülkesine dönüp jübileyi orada mı yapacak?" derdi olmaz. bougherra demişken; tamamen örnek olarak söyledim ama neill'den sonra galatasaray'da görmek istediğim stoper budur aga! transferine çok ihtimal vermememe rağmen, ara ara hayalini kuruyorum...
servet çetin'in önümüzdeki sezon ne olacağını bilen var mı? iki buçuk sezondur kafasını meşgul eden avrupa hayalini bir süreliğine askıya almış olacak ki, konsantrasyonu gözle görülür bir şekilde yükseldi. peki bu form grafiği 4 hafta daha devam eder ve bochum'dur, blackburn'dür, racing santander'dir, fc toulouse'dur; 1-2 avrupa takımının kendisini izlediğine dair söylentiler yayılırsa? sezon sonuna kadar ilgilerini taze tutabilmek için iyi oynamaya gayret edecektir. bu durumda önümüzdeki sezon ya bizimle olmayacak, ya da transferi bir şekilde gerçekleşemediği için yine küsecek... bu kadar "belirsiz" bir oyuncuyla, hele bir de para ederse, yolların ayrılmasına gözüm kapalı "evet!" derim fakat; sırf gözüm kapalı diye aklımdaki soru işaretleri kaybolacak değil.
yeri nasıl doldurulacak? aykut demir ona iyi bir alternatif olabilir, lüzumsuz sertlikler yapması gibi bir eksisi var fakat geleceği var. yerli piyasası malum, 4 milyon avro fiyat çekilmesi şimdiden gözümün önüne geliyor. 1-2 maçını görüp beğendikten sonra, torrent vasıtası ile 20 küsür kez izlediğim ömer toprak var, fc freiburg'da; eğer aileden galatasaray'lı falan değilse, sezonu iyi bir yerde tamamlayamayacağımız da hesaba katılarak, olası talipleriyle baş edemeyeceğimizi düşünüyorum. ayrıca transfer yine adnan sezgin'e emanet, o konuya hiç girmeyelim; belirsiz...
bu iki stoperin, ya da en azından birinin takıma kazandırılması geleceğe de büyük bir yatırım olur. ama o bir yana; hagi'nin sürekli lorik cana'yı defansa çekmesini saymazsak, servet ve neill'in elle tutulur yedeği yok ulan zaten!
sabri reyiz; bu takımda bulunmandan dolayı ne kadar mutlu olduğumu bilemezsin, sen ve yedeğin serkan kurtuluş, şu belirsizlikler içinde bir vaha gibisiniz. ayrıca hagi'ye söyle; o bitmez tükenmez enerjinden orta sahanın göbeğinde pres gücü olarak faydalanmak, geçen sezon şerrefsizim benim aklıma gelmişti. ihtiyaç halinde lorik cana'yı yedeklemeye hazır ol, serkan'a da selam söyle. belirli ulan; sağ bek belirli!!!
bu kısa moladan sonra sol bekteki belirsizlik ile devam ediyoruz. iyi yanından bakacak olursak; hakan balta'nın bütün artılarını nötrlemiş ve kredisini tüketmiş olduğu gerçeği gayet "belirli" . iki ayağını kullanabilen ve stoper-sol bek-ön libero pozisyonlarında oynayabilen bir futbolcu olarak tek yapması gereken formda kalmaktı. formda kalmak dediğim de sadece alanını savunma işini düzgün yapmak. bu kadarını yapsan, sırf şu çok yönlülüğünle ilk 18'i garantilersin. neden sürekli geriye gittiğini anlayamadığım bir adam; ama maaşının kulübe büyük bir yük olduğunu sanmıyorum. sezon başından beri kötü oynadığı ve aklını başına almadıkça da sahada bulunmasının takıma zarar vereceği belirli, ama gönderilmesinin bir şeyi değiştirip değiştirmeyeceği belirsiz...
çağlar birinci'nin izlediğimiz 1-2 maçından edindiğimiz izlenimler genellikle hepimizin olumlu. gelip sol beke ilaç olacağını muhtemelen hiç kimse iddia etmiyor, fakat yere sağlam basan bir futbolcu olması + stoperde de oynayabilmesi onun için avantaj. topu ayağından çıkartmakta sıkıntısı olmayan bir adamı sol bekte de, stoperde de görmeyi özledik. fakat onun için korkunç talihsiz bir zamanda gelen sakatlıklar ne derece ciddi, hala bilmiyoruz. kalıcı olmamasını umduğum bu sakatlıkları aşabilirse, mutlaka ilk 18'de bulundurmamız gereken bir oyuncu çağlar. fakat güç bela elde ettiği bir şansı, böyle kahreden bir şanssızlık yüzünden kaybedip kaybetmeyeceği; hala belirsiz...
çağlar kadar üzüldüğüm bir diğer adam da, emiliano insua tabi ki. aslında üzülüyor olmamın asıl sebebi, çocuğun bir senesini ziyan ediyor olmak daha çok. evet, takımda olması çok şeyi değiştirir ama bunun asıl sebebi, takımda olanların takıma zarar veriyor oluşu; emiliano'nun muhteşem oluşu değil. ben aslında beklerin 6/10 oynamasının yeterli olduğunu düşünürüm; yani bir takımın kurtuluşu beklerin performansına bağlı olmamalı. fakat 4/10 oynayan bir bek de takımı yakmaya yetebilir. insua bize şu an bu yüzden gerekli aslında; hakan'ın kötü, çağlar'ın sakat olması sebebiyle...
herkesin aklındaki hücumcu bek tipine tam uyduğu da söylenemez. ortalarını çok da beğenmedim ama bu hücum yapamadığı anlamına gelmez; nadiren çıktığı hücumlarda ayağı yere gayet sağlam basıyor. şuna emin ol ey okur; kenardan "sabri ve emiliano; siz ikiniz hücuma çıkın" talimatını almış olsa, maç başına 10-15 orta yapar insua. hücuma fazla çıkmıyor oluşu teknik direktör tercihi büyük ihtimalle. çünkü rakip kontratağı kanada yöneldiğinde, onu karşılamak için defansta en az üç kişiye ihtiyaç vardır;
1 - atağa çıkıp dönmeyen bekin bulunduğu (ve dolayısıyla rakip kontratağının yöneldiği) kanada kayıp rakibi karşılayacak stoper
2 - kanada kayan stoperin boşalttığı penaltı noktası civarında markaj yapacak stoper
3 - arka direği kontrol edecek ve o civarda markaj yapacak olan, defansta kalmış olan bek. işte bu insua oluyor.
kontrataklara karşı savunmasız olduğumuz, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde* beklerden sadece birini ofansif oynatma lüksümüz bulunuyor. ve ben hücuma çıkacak olanın sabri olmasını tercih ederim, çünkü rakibi karşılama konusunda daha başarılı olan insua'dır. şu sürekli rüyamada görüp durduğum, bol pres yapan, kontratağa dayanıklı cana-culio-yekta orta sahası bir otursa; merak etme, insua'yı da göndeririz ufak ufak.
ama haklı olarak bir soru gelecek; eğer insua'nın tek yapması gereken defansif bir bek gibi oynamak ise, bu iş için insua'ya ihtiyacımız var mı? hücuma çıkmasa bile, insua'yı sahada tutmanın bir avantajı var; o da adamın sağlam fundamentali... defans dörtlümüz hazırlık pası yaparken ufacık bir hücum pres yediğinde(hele ki neill ya da cana gibi sağlam temeli olan biri yoksa) yüreği ağzına gelmeyen var mı? o hazırlık pası süresini kısaltabilecek adamlar, insua, neill, cana gibi temeli sağlam olan adamlar. üç kişi üstüne gelirken bile soğukkanlılıkla tek top oynayıp isabetli bir pasla ekran başındaki 20 milyona rahat bir nefes aldırması, bu çocuğu sevmeme sebep oluyor; çok mu garip?
ama kontenjan söz konusu olduğunda elimiz kolumuz bağlanıyor. kanatlarda arda - kazım oynarsa ya da zapata önümüzdeki sezon tutunamaz ve bir türk kaleyi devralırsa; kebap, derhal kullan opsiyonunu. ama bu çocuğun karşısına geçip "kulüpteki geleceğin belirsiz '-se, -sa' lara bağlı evlat, seni düzenli oynadığın liverpool'dan buralara kadar kulübede otur diye yorduk." diyecek yüzsüzlükte yönetici de tanımıyorum.* iyi bir futbolcu, gelişmeye müsait ve sempatik de kerata ama 6/10'un yeterli olduğu bir mevki için lüks.
düzgün pas yapabildiği için "teknik" denilen, ama eli ayağına dolaşmadan pas verebilmesini "temelinin" sağlamlığına borçlu olan savunma oyuncuları; "bir haber var mı acaba, ne yapıyor?" diye her gün adını 4-5 kere gogılladığım evert jan derks'in çalışmaları neticesinde 10 yıl sonra aramıza katılırlar diye umuyorum...
sol bek belirsiz...
orta saha belirsizliği o kadar karmaşık ki, şu saatte entry kasıyor olmama asıl sebep olan o aslında. baştan söyleyeyim; culio - cana - yekta üçlüsü önümüzdeki 5 sene oynasın, şikayet etmem. ne kallström istiyorum ne misimovic...
gerçi orta saha iyi diyorum ama, seneler sonra ilk defa adam gibi işini yapan orta saha gördüğümüz için, hepimizin şaftı kayıverdi bir an. culio - yekta - cana üçlüsü, süper lig için fazlasıyla yeterli de olsa, aralarından sadece lorik cana için dünya klasmanında denilebilir. ya teknik yetersizliklerinden, ya da konsantrasyon eksikliklerinden dolayı son bir kaç sezondur orta saha oyuncularımızdan verim alamıyoruz. culio'nun da, yekta'nın da kaliteli oyuncular olduğunu düşünüyorum; ama yarın-öbür gün avrupa kupalarına geri döndüğümüzde, avrupa'da yükümüzü çekip çekemeyeceklerini anlamak için bu sezon sonuna kadar izleyip görmek gerek. yani bu da bir miktar belirsiz...
lorik cana'nın takıma katılması, sadece 2005-2006 sezonu sonundan beri kanayan yaramızı, ön liberoyu sarmış olmasından değil; yabancı kontenjanı konusundan dolayı da ağzımı sulandırmıştı. ama son okuduklarımdan anladığım kadarıyla, cana'yı türk statüsüne alamıyoruz. kanunen, lorik cana doğduğu gün annenin de rızası alınarak türk vatandaşı yapılabilirmiş. bir diğer seçenek ise lorik cana'nın 18 yaşına bastıktan en geç üç sene sonra dilekçesini yazarak "şrrakk!" diye vatandaşlığını kazanması imiş ama o tren de kaçtı. mert nobre, wederson ve marcio aurelio'yu türk yapmak için kullanılan istisnai yasa lorik cana için geçerli değil malesef; çünkü cana türk milli takımı için oynayamaz, arnavutluk'un kaptanı resmen.
şimdi durum şu: hagi rijkaard'ın 4-3-3'ünü bozmayarak bir müddet devam etti, ne halt etmeye alındığını anlayamadığım misimovic'e bu sistemde yer bulmak zaten mümkün değilken, hagi'nin misimovic ile kişisel problemler yaşaması da tuz biber ekti. bu durumda, benim devam etmesinden yana olduğum 4-3-3 sistemi devam etti, fakat; adnan polat geçenlerde, devre arası transfer döneminde hagi'nin istediği transferlerden birinin yetiştirilemediğini söyledi. devre arasında çıkan söylentiler; mauro formica, eric bicfalvi, kranjnar vs gibi forvet arkası oyuncuları + kim kallström, michael bradley, lucas biglia gibi çift yönlü orta saha oyuncuları. şimdi o yetiştirilemeyen transfer, bir forvet arkası olsa diyeceğim ki; sistem 4-2-3-1'e dönüyor, misimovic'in yerine bu adam alınacaktı ama misi gönderilemediği için yetişemedi. yok, o adam orta sahalardan biri olsa; 4-3-3'ten devam ediyoruz, culio'nun yanına adam alınacak ama yine misi gönderileceği için alınamadı diyeceğim bu sefer.
ama alınmak istenenin nasıl bir adam olduğunu bilemiyoruz. her iki durumda da, yekta kurtuluş ilk 11'den çıkarılıyor. açıkçası benim zaten yeterli bulduğum ve galatasaray'da iyi bir başlangıç yaptığını düşündüğüm bir futbolcu yekta; hadi diyelim, hagi beğenmedi, ne oluyor? şu oluyor; culio'nun yanına, yekta yerine alınacak futbolcu yabancı oluyor ve haliyle başka bir yabancı daha gözden çıkarılmış oluyor. adaylar:
-lorik cana
-lucas neill
-juan pablo pino
-harry kewell
-milan baros
lorik cana ve lucas neill'i, son birkaç haftadır çıkan söylentiler sebebiyle, formalite olarak yazdım. şu beş kişi arasında kadrodan çıkarılma ihtimali en düşük olanlar onlar. fakat teker teker değerlendirildiğinde, diğer 3'ünden birinin gözden çıkarılmış olması olası.
pino için daha önce şunu söylemiştim; (bkz: #426476). onun hakkında tek bildiğim buydu; tesadüfen bildiğim doğru çıktı. ama gerçek şu ki, yönetim pino hakkında bir kumar oynadı ve kazandı. pino bu güne kadar sadece gelecek vaat eden bir futbolcu olmuş; abdul kader keita ya da giovani dos santos'a tercih edilecek bir futbolcu olduğu izlenimini bırakacak bir performans sergilememiş kariyeri boyunca. daha doğrusu; yakasını bırakmayan sakatlıklar yüzünden, böyle bir fırsatı olmamış. iyi bir futbolcu olduğunu kanıtladı, hatta sahada gördüğüm pino'yu keita'ya da, gio'ya da tercih ederim. ama sorun şu ki hala sahaya çıkmakta sorun yaşıyor; müzmin sakat mı? colin-kazım'ın takıma katılmasında sakatlıklarının etkisi olmuş mudur? belirsiz...
harry kewell? daha kaç yıl futbol oynamak istiyor olabilir en fazla, hem de bu hiç liginde ve muhtemelen seneye avrupa'da olmayacak olan takımda? kewell şu an takım için bir yedek; evet takım için çok önemli, evet hastasıyız kendisinin ama senede 15 maç kaldırabilecek durumda. yaşı bir yana, sakatlığı sabit adamın. maaşını falan mevzu edecek değilim, zira sözleşmesi maç başına; yönetimin yaptığı akıllıca bir işti bu. en azından gözden çıkarılan adam olduğu ihtimalini kısaca bir düşünmek için olasılıkları yazdım. kulübe için çok iyi, tecrübeli, çok yönlü; ben olsam tutarım takımda ama kararı ben vermiyorum ve gözden çıkarılmış olması da bir ihtimal. ailesini özlediği de malum; belirsiz...
milan baros? harry kewell'ın oynadığı bütün pozisyonlarda oynayabilen, bogdan stancu diye bir çocuk geldi. sakatlıkları ciddi görünen kewell ya da pino'nun yerini doldurmak için geldiğini düşünmek mantıklı, ama son iki sezonda anlaşıldığı kadarıyla; baros'un da sakatlık durumunun onlardan geri kalır yanı yok. kişisel geleneği olduğu üzere, sakatlıktan çıkar çıkmaz oyuna golle döndü; bu üçlü*** arasında gönderilme ihtimali en zayıf olan baros, ama yine de olası. bu seferki sakatlığını atlatabilecek mi, bu seferki sakatlığı bir önceki ile bağlantılı mı? belirsiz...
tek bildiğim; hem pino, hem kewell, hem de baros'un takımda tutulamayacağı. hangisi? belirsiz...
orta sahaya dair iç acıtan bir husus; musa çağıran. benim de dahil olduğum, türkiye geneline yayılmış ufak çapta bir hayran kitlesi var kendisinin; fırsat buldukça sırf musa'yı izlemek için izmir'e giden. zaten ilk süper lig tecrübesini yaşayacak olan bu delikanlıyı takıma çok dikkatlice yedirmek gerekiyor iken, öyle karışık bir sezona denk geldi ki; arada kaynamaması için kiralık gitmesi onun için en iyisi oldu. hala ümitliyim gencodan, ama belirsiz...
bunu kabullenmiş olmak benim için çok acı ama, arda turan'ın galatasaray'daki geleceği belirsiz...
colin-kazım richards iyi başladı evet, ama üç sezonda öğrenmiş olmanız gerekir; herifin hayatı belirsiz...
şu form grafiği devam eden bir colin-kazım'ı, sakatlanmadan 4 maç çıkarabileceği garanti olmayan pino'ya tercih ederim; aynı şekilde bu form grafiği devam edecek olan stancu'yu da, sakatlık sorunları bitmeyecek olan kewell'a. her şeyin iyi gitmesi durumunda, ideal forvet üçlümüzün arda-baros-stancu olduğunu düşünüyorum; ama tıpkı sakatlıkları yüzünden gözden çıkardığım pine ve kewell gibi, arda ve baros'un da sakatlık durumu belirsiz ve colin-kazım'ın da aniden tekrar çark etmesi her daim olası. belirsiz...
teknik direktör belirsizliği, geleceğe dair umutları söndüren en önemli etken. (bkz: #262957)'deki durumun aynısı hagi'ye yapılmış durumda ve hagi'nin teknik direktörlüğe getirilmesinin uzun vadeli bir plan olmadığını belirtmeye dahi gerek yok. yönetimin işi iş valla, harcayacak bu kadar çok efsane varken daha çok otururlar o koltukta...
hagi'nin oynatmak istediği sistemden emin olamıyoruz. rijkaard 4-3-3'ünden vazgeçmedi ama bazı maçlarda da takımı 4-2-3-1 oynattı. şimdi bu, sezonun orta yerinde takımı alışık olduğu sistemden koparmamak için mi, yoksa 4-3-3 iyi-kötü hagi'nin de aklına yattığı için mi? hiç bir fikrim yok...
kaleci konusu belirsizden bir miktar hallice. en azından bu sezon aykut ve ufuk'un istediğimiz performansı sağlayamayacağı belirgin. her zaman savunduğum şudur; vasat bir kaleciyi düzenli maç temposuna alıştırırsanız, 1-2 sezon içinde türkiye ligi için yeterli seviyeye getirirsiniz. aykut için çok geç, ufuk'tan alınacak randıman ise ufuk'a 2 sezon katlanmaya değer mi; yine belirsiz... "sana güveniyoruz koçum, elinden geleni yap yeter!" diyerek kaleyi ufuk'a teslim etmek faydalı olur; ama en erken önümüzdeki sezon meyvelerini vermeye başlar. e bu sezon zaten geçti artık bir bakıma... ufuk ve aykut'un bu sezon iyi olamayacağı belirli ama, zapata'yı oynatmanın bir fark yaratıp yaratmayacağı yine belirsiz; hiç bir şey bilmiyoruz adam hakkında...
ve defans... ümitli olduğum ali turan hakkında korktuğum başıma geldi. hala iyi bir oyuncu olduğu konusunda ısrar etsem de, futbolsuz geçen yarım sezonu atlatamamış ve daha da önemlisi, çetrefilli bir transfer sürecinin psikolojik ağırlığını kaldıramamış. sağ bekte ne işi olduğu ayrıca tartışılabilir, ama stoperlerin yedekleri "orada olmayan adam" gökhan zan ve son şansını da kaybeden hakan balta iken; sırf bedavaya geldi diye bu kadar kolay harcanıp yedek olarak bile düşünülmemesine üzüldüm.
lucas neill'ın önümüzdeki sezon bizimle olacağını garanti edebilir miyiz? ilk geldiğinde düşündüğüm, kontratını uzatmak için tek şansımızın şampiyonlar ligi'ne katılmak olduğuydu; şampiyonlar ligi'nin cazibesini geri çeviremezdi. şu an belki mutludur, kalmak isteyebilir, para sıkıntısı da yoktur o yaşta bir futbolcunun fakat; ülkesine dönme ihtimali bence hala %50... bu yaşa kadar edineceğini edinmiş bir adam, doğru dürüst futbol da oynanmayan bir ülkede, hele ki takımı avrupa kupalarına da katılamazsa, banka hesabı da muhtemelen kafasındaki dolgunluğa erişmiş iken; neden bir sezon daha gurbette kalsın? türk telekom arena'nın muhteşem atmosferi? giderken vereceği röportajda "asla unutmayacağım" diye bahsedeceği ateşli taraftar? şiş kebap ve rakı? daha iki sene oynayabilecek fizik yeterliliğe sahip, ama ses soluk çıkmayınca tırsmamak elde olmuyor. ayrıca, bu kritik mevki hakkında önümü görebilmek de istiyorum. önümüzdeki sezon takımda neill yerine madjid bougherra'nın oynuyor olmasını tercih ederim, neill'i çok çok sevmeme rağmen. çünkü bougherra'nın(ya da onun ayarında 27-28 yaşındaki bir oyuncunun) "önümüzdeki sezon da futbol oynayacak mı, ülkesine dönüp jübileyi orada mı yapacak?" derdi olmaz. bougherra demişken; tamamen örnek olarak söyledim ama neill'den sonra galatasaray'da görmek istediğim stoper budur aga! transferine çok ihtimal vermememe rağmen, ara ara hayalini kuruyorum...
servet çetin'in önümüzdeki sezon ne olacağını bilen var mı? iki buçuk sezondur kafasını meşgul eden avrupa hayalini bir süreliğine askıya almış olacak ki, konsantrasyonu gözle görülür bir şekilde yükseldi. peki bu form grafiği 4 hafta daha devam eder ve bochum'dur, blackburn'dür, racing santander'dir, fc toulouse'dur; 1-2 avrupa takımının kendisini izlediğine dair söylentiler yayılırsa? sezon sonuna kadar ilgilerini taze tutabilmek için iyi oynamaya gayret edecektir. bu durumda önümüzdeki sezon ya bizimle olmayacak, ya da transferi bir şekilde gerçekleşemediği için yine küsecek... bu kadar "belirsiz" bir oyuncuyla, hele bir de para ederse, yolların ayrılmasına gözüm kapalı "evet!" derim fakat; sırf gözüm kapalı diye aklımdaki soru işaretleri kaybolacak değil.
yeri nasıl doldurulacak? aykut demir ona iyi bir alternatif olabilir, lüzumsuz sertlikler yapması gibi bir eksisi var fakat geleceği var. yerli piyasası malum, 4 milyon avro fiyat çekilmesi şimdiden gözümün önüne geliyor. 1-2 maçını görüp beğendikten sonra, torrent vasıtası ile 20 küsür kez izlediğim ömer toprak var, fc freiburg'da; eğer aileden galatasaray'lı falan değilse, sezonu iyi bir yerde tamamlayamayacağımız da hesaba katılarak, olası talipleriyle baş edemeyeceğimizi düşünüyorum. ayrıca transfer yine adnan sezgin'e emanet, o konuya hiç girmeyelim; belirsiz...
bu iki stoperin, ya da en azından birinin takıma kazandırılması geleceğe de büyük bir yatırım olur. ama o bir yana; hagi'nin sürekli lorik cana'yı defansa çekmesini saymazsak, servet ve neill'in elle tutulur yedeği yok ulan zaten!
sabri reyiz; bu takımda bulunmandan dolayı ne kadar mutlu olduğumu bilemezsin, sen ve yedeğin serkan kurtuluş, şu belirsizlikler içinde bir vaha gibisiniz. ayrıca hagi'ye söyle; o bitmez tükenmez enerjinden orta sahanın göbeğinde pres gücü olarak faydalanmak, geçen sezon şerrefsizim benim aklıma gelmişti. ihtiyaç halinde lorik cana'yı yedeklemeye hazır ol, serkan'a da selam söyle. belirli ulan; sağ bek belirli!!!
bu kısa moladan sonra sol bekteki belirsizlik ile devam ediyoruz. iyi yanından bakacak olursak; hakan balta'nın bütün artılarını nötrlemiş ve kredisini tüketmiş olduğu gerçeği gayet "belirli" . iki ayağını kullanabilen ve stoper-sol bek-ön libero pozisyonlarında oynayabilen bir futbolcu olarak tek yapması gereken formda kalmaktı. formda kalmak dediğim de sadece alanını savunma işini düzgün yapmak. bu kadarını yapsan, sırf şu çok yönlülüğünle ilk 18'i garantilersin. neden sürekli geriye gittiğini anlayamadığım bir adam; ama maaşının kulübe büyük bir yük olduğunu sanmıyorum. sezon başından beri kötü oynadığı ve aklını başına almadıkça da sahada bulunmasının takıma zarar vereceği belirli, ama gönderilmesinin bir şeyi değiştirip değiştirmeyeceği belirsiz...
çağlar birinci'nin izlediğimiz 1-2 maçından edindiğimiz izlenimler genellikle hepimizin olumlu. gelip sol beke ilaç olacağını muhtemelen hiç kimse iddia etmiyor, fakat yere sağlam basan bir futbolcu olması + stoperde de oynayabilmesi onun için avantaj. topu ayağından çıkartmakta sıkıntısı olmayan bir adamı sol bekte de, stoperde de görmeyi özledik. fakat onun için korkunç talihsiz bir zamanda gelen sakatlıklar ne derece ciddi, hala bilmiyoruz. kalıcı olmamasını umduğum bu sakatlıkları aşabilirse, mutlaka ilk 18'de bulundurmamız gereken bir oyuncu çağlar. fakat güç bela elde ettiği bir şansı, böyle kahreden bir şanssızlık yüzünden kaybedip kaybetmeyeceği; hala belirsiz...
çağlar kadar üzüldüğüm bir diğer adam da, emiliano insua tabi ki. aslında üzülüyor olmamın asıl sebebi, çocuğun bir senesini ziyan ediyor olmak daha çok. evet, takımda olması çok şeyi değiştirir ama bunun asıl sebebi, takımda olanların takıma zarar veriyor oluşu; emiliano'nun muhteşem oluşu değil. ben aslında beklerin 6/10 oynamasının yeterli olduğunu düşünürüm; yani bir takımın kurtuluşu beklerin performansına bağlı olmamalı. fakat 4/10 oynayan bir bek de takımı yakmaya yetebilir. insua bize şu an bu yüzden gerekli aslında; hakan'ın kötü, çağlar'ın sakat olması sebebiyle...
herkesin aklındaki hücumcu bek tipine tam uyduğu da söylenemez. ortalarını çok da beğenmedim ama bu hücum yapamadığı anlamına gelmez; nadiren çıktığı hücumlarda ayağı yere gayet sağlam basıyor. şuna emin ol ey okur; kenardan "sabri ve emiliano; siz ikiniz hücuma çıkın" talimatını almış olsa, maç başına 10-15 orta yapar insua. hücuma fazla çıkmıyor oluşu teknik direktör tercihi büyük ihtimalle. çünkü rakip kontratağı kanada yöneldiğinde, onu karşılamak için defansta en az üç kişiye ihtiyaç vardır;
1 - atağa çıkıp dönmeyen bekin bulunduğu (ve dolayısıyla rakip kontratağının yöneldiği) kanada kayıp rakibi karşılayacak stoper
2 - kanada kayan stoperin boşalttığı penaltı noktası civarında markaj yapacak stoper
3 - arka direği kontrol edecek ve o civarda markaj yapacak olan, defansta kalmış olan bek. işte bu insua oluyor.
kontrataklara karşı savunmasız olduğumuz, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde* beklerden sadece birini ofansif oynatma lüksümüz bulunuyor. ve ben hücuma çıkacak olanın sabri olmasını tercih ederim, çünkü rakibi karşılama konusunda daha başarılı olan insua'dır. şu sürekli rüyamada görüp durduğum, bol pres yapan, kontratağa dayanıklı cana-culio-yekta orta sahası bir otursa; merak etme, insua'yı da göndeririz ufak ufak.
ama haklı olarak bir soru gelecek; eğer insua'nın tek yapması gereken defansif bir bek gibi oynamak ise, bu iş için insua'ya ihtiyacımız var mı? hücuma çıkmasa bile, insua'yı sahada tutmanın bir avantajı var; o da adamın sağlam fundamentali... defans dörtlümüz hazırlık pası yaparken ufacık bir hücum pres yediğinde(hele ki neill ya da cana gibi sağlam temeli olan biri yoksa) yüreği ağzına gelmeyen var mı? o hazırlık pası süresini kısaltabilecek adamlar, insua, neill, cana gibi temeli sağlam olan adamlar. üç kişi üstüne gelirken bile soğukkanlılıkla tek top oynayıp isabetli bir pasla ekran başındaki 20 milyona rahat bir nefes aldırması, bu çocuğu sevmeme sebep oluyor; çok mu garip?
ama kontenjan söz konusu olduğunda elimiz kolumuz bağlanıyor. kanatlarda arda - kazım oynarsa ya da zapata önümüzdeki sezon tutunamaz ve bir türk kaleyi devralırsa; kebap, derhal kullan opsiyonunu. ama bu çocuğun karşısına geçip "kulüpteki geleceğin belirsiz '-se, -sa' lara bağlı evlat, seni düzenli oynadığın liverpool'dan buralara kadar kulübede otur diye yorduk." diyecek yüzsüzlükte yönetici de tanımıyorum.* iyi bir futbolcu, gelişmeye müsait ve sempatik de kerata ama 6/10'un yeterli olduğu bir mevki için lüks.
düzgün pas yapabildiği için "teknik" denilen, ama eli ayağına dolaşmadan pas verebilmesini "temelinin" sağlamlığına borçlu olan savunma oyuncuları; "bir haber var mı acaba, ne yapıyor?" diye her gün adını 4-5 kere gogılladığım evert jan derks'in çalışmaları neticesinde 10 yıl sonra aramıza katılırlar diye umuyorum...
sol bek belirsiz...
orta saha belirsizliği o kadar karmaşık ki, şu saatte entry kasıyor olmama asıl sebep olan o aslında. baştan söyleyeyim; culio - cana - yekta üçlüsü önümüzdeki 5 sene oynasın, şikayet etmem. ne kallström istiyorum ne misimovic...
gerçi orta saha iyi diyorum ama, seneler sonra ilk defa adam gibi işini yapan orta saha gördüğümüz için, hepimizin şaftı kayıverdi bir an. culio - yekta - cana üçlüsü, süper lig için fazlasıyla yeterli de olsa, aralarından sadece lorik cana için dünya klasmanında denilebilir. ya teknik yetersizliklerinden, ya da konsantrasyon eksikliklerinden dolayı son bir kaç sezondur orta saha oyuncularımızdan verim alamıyoruz. culio'nun da, yekta'nın da kaliteli oyuncular olduğunu düşünüyorum; ama yarın-öbür gün avrupa kupalarına geri döndüğümüzde, avrupa'da yükümüzü çekip çekemeyeceklerini anlamak için bu sezon sonuna kadar izleyip görmek gerek. yani bu da bir miktar belirsiz...
lorik cana'nın takıma katılması, sadece 2005-2006 sezonu sonundan beri kanayan yaramızı, ön liberoyu sarmış olmasından değil; yabancı kontenjanı konusundan dolayı da ağzımı sulandırmıştı. ama son okuduklarımdan anladığım kadarıyla, cana'yı türk statüsüne alamıyoruz. kanunen, lorik cana doğduğu gün annenin de rızası alınarak türk vatandaşı yapılabilirmiş. bir diğer seçenek ise lorik cana'nın 18 yaşına bastıktan en geç üç sene sonra dilekçesini yazarak "şrrakk!" diye vatandaşlığını kazanması imiş ama o tren de kaçtı. mert nobre, wederson ve marcio aurelio'yu türk yapmak için kullanılan istisnai yasa lorik cana için geçerli değil malesef; çünkü cana türk milli takımı için oynayamaz, arnavutluk'un kaptanı resmen.
şimdi durum şu: hagi rijkaard'ın 4-3-3'ünü bozmayarak bir müddet devam etti, ne halt etmeye alındığını anlayamadığım misimovic'e bu sistemde yer bulmak zaten mümkün değilken, hagi'nin misimovic ile kişisel problemler yaşaması da tuz biber ekti. bu durumda, benim devam etmesinden yana olduğum 4-3-3 sistemi devam etti, fakat; adnan polat geçenlerde, devre arası transfer döneminde hagi'nin istediği transferlerden birinin yetiştirilemediğini söyledi. devre arasında çıkan söylentiler; mauro formica, eric bicfalvi, kranjnar vs gibi forvet arkası oyuncuları + kim kallström, michael bradley, lucas biglia gibi çift yönlü orta saha oyuncuları. şimdi o yetiştirilemeyen transfer, bir forvet arkası olsa diyeceğim ki; sistem 4-2-3-1'e dönüyor, misimovic'in yerine bu adam alınacaktı ama misi gönderilemediği için yetişemedi. yok, o adam orta sahalardan biri olsa; 4-3-3'ten devam ediyoruz, culio'nun yanına adam alınacak ama yine misi gönderileceği için alınamadı diyeceğim bu sefer.
ama alınmak istenenin nasıl bir adam olduğunu bilemiyoruz. her iki durumda da, yekta kurtuluş ilk 11'den çıkarılıyor. açıkçası benim zaten yeterli bulduğum ve galatasaray'da iyi bir başlangıç yaptığını düşündüğüm bir futbolcu yekta; hadi diyelim, hagi beğenmedi, ne oluyor? şu oluyor; culio'nun yanına, yekta yerine alınacak futbolcu yabancı oluyor ve haliyle başka bir yabancı daha gözden çıkarılmış oluyor. adaylar:
-lorik cana
-lucas neill
-juan pablo pino
-harry kewell
-milan baros
lorik cana ve lucas neill'i, son birkaç haftadır çıkan söylentiler sebebiyle, formalite olarak yazdım. şu beş kişi arasında kadrodan çıkarılma ihtimali en düşük olanlar onlar. fakat teker teker değerlendirildiğinde, diğer 3'ünden birinin gözden çıkarılmış olması olası.
pino için daha önce şunu söylemiştim; (bkz: #426476). onun hakkında tek bildiğim buydu; tesadüfen bildiğim doğru çıktı. ama gerçek şu ki, yönetim pino hakkında bir kumar oynadı ve kazandı. pino bu güne kadar sadece gelecek vaat eden bir futbolcu olmuş; abdul kader keita ya da giovani dos santos'a tercih edilecek bir futbolcu olduğu izlenimini bırakacak bir performans sergilememiş kariyeri boyunca. daha doğrusu; yakasını bırakmayan sakatlıklar yüzünden, böyle bir fırsatı olmamış. iyi bir futbolcu olduğunu kanıtladı, hatta sahada gördüğüm pino'yu keita'ya da, gio'ya da tercih ederim. ama sorun şu ki hala sahaya çıkmakta sorun yaşıyor; müzmin sakat mı? colin-kazım'ın takıma katılmasında sakatlıklarının etkisi olmuş mudur? belirsiz...
harry kewell? daha kaç yıl futbol oynamak istiyor olabilir en fazla, hem de bu hiç liginde ve muhtemelen seneye avrupa'da olmayacak olan takımda? kewell şu an takım için bir yedek; evet takım için çok önemli, evet hastasıyız kendisinin ama senede 15 maç kaldırabilecek durumda. yaşı bir yana, sakatlığı sabit adamın. maaşını falan mevzu edecek değilim, zira sözleşmesi maç başına; yönetimin yaptığı akıllıca bir işti bu. en azından gözden çıkarılan adam olduğu ihtimalini kısaca bir düşünmek için olasılıkları yazdım. kulübe için çok iyi, tecrübeli, çok yönlü; ben olsam tutarım takımda ama kararı ben vermiyorum ve gözden çıkarılmış olması da bir ihtimal. ailesini özlediği de malum; belirsiz...
milan baros? harry kewell'ın oynadığı bütün pozisyonlarda oynayabilen, bogdan stancu diye bir çocuk geldi. sakatlıkları ciddi görünen kewell ya da pino'nun yerini doldurmak için geldiğini düşünmek mantıklı, ama son iki sezonda anlaşıldığı kadarıyla; baros'un da sakatlık durumunun onlardan geri kalır yanı yok. kişisel geleneği olduğu üzere, sakatlıktan çıkar çıkmaz oyuna golle döndü; bu üçlü*** arasında gönderilme ihtimali en zayıf olan baros, ama yine de olası. bu seferki sakatlığını atlatabilecek mi, bu seferki sakatlığı bir önceki ile bağlantılı mı? belirsiz...
tek bildiğim; hem pino, hem kewell, hem de baros'un takımda tutulamayacağı. hangisi? belirsiz...
orta sahaya dair iç acıtan bir husus; musa çağıran. benim de dahil olduğum, türkiye geneline yayılmış ufak çapta bir hayran kitlesi var kendisinin; fırsat buldukça sırf musa'yı izlemek için izmir'e giden. zaten ilk süper lig tecrübesini yaşayacak olan bu delikanlıyı takıma çok dikkatlice yedirmek gerekiyor iken, öyle karışık bir sezona denk geldi ki; arada kaynamaması için kiralık gitmesi onun için en iyisi oldu. hala ümitliyim gencodan, ama belirsiz...
bunu kabullenmiş olmak benim için çok acı ama, arda turan'ın galatasaray'daki geleceği belirsiz...
colin-kazım richards iyi başladı evet, ama üç sezonda öğrenmiş olmanız gerekir; herifin hayatı belirsiz...
şu form grafiği devam eden bir colin-kazım'ı, sakatlanmadan 4 maç çıkarabileceği garanti olmayan pino'ya tercih ederim; aynı şekilde bu form grafiği devam edecek olan stancu'yu da, sakatlık sorunları bitmeyecek olan kewell'a. her şeyin iyi gitmesi durumunda, ideal forvet üçlümüzün arda-baros-stancu olduğunu düşünüyorum; ama tıpkı sakatlıkları yüzünden gözden çıkardığım pine ve kewell gibi, arda ve baros'un da sakatlık durumu belirsiz ve colin-kazım'ın da aniden tekrar çark etmesi her daim olası. belirsiz...