• 1246
    taraftarları arasında oldukça fazla yönetim kurulu başkanı, sportif direktör, sağlık ekibi üyesi, teknik direktör, yardımcı antrenör, kaleci antrenörü, malzemeci ve en nihayetinde futbolcu barındırdığını görmemizi sağlayan sevgili kulübümüz. bu işten anlayan amma da çok insan varmış.

    iki kere menajerlik oynayınca futbol uleması kesilen kişilerin, hayatında -doğal olarak- yüzbin euroyu birarada görmemiş kişilerin, klavye başında onlarca milyon euroluk transferler hakkında "o gelsin, bu gitsin" şeklinde kolayca ahkam kesebildiği, iki sene önce "skibbe istifa" diye bağıranların daha sonra "o zamanlar fena da oynamıyorduk" dediği, rijkaard'ı omuzlarda taşıyanların sonrasında sparta rotterdam'ı küme düşürmesinden tutun da barcelona'yı masör mehmet akpençe'nin de şampiyon yapacağını dillendirmeleri, nihayetinde istifaya çağırmaları, gönderildikten üç ay sonra " onun zamanında en azından hücum yapabiliyorduk" diyerek yüzsüzleşmeleri, tugay'ı tenekelerle kovaladıklarını hatırlamadan, o'nun galatasaray'dan daha çok bir blackburn efsanesine dönüştüğünü bilmeden "efsane kaptan" diye bağrına basmaları, hagi'yi gelirken göklere çıkartıp sonra "rakip onsekize bile giremiyoruz yea" diye yakınmaları v.s. garip garip tavırları görmemizi sağlayan asırlık çınardır kendisi. sonrasında ne olacağı az çok kestirilebilir tabi. sezon sonunda hagi gönderilir. bir sezon da öz evladımız tugay'a bir şans verelim denir. ne de olsa bizim guardiolamız olabilir kendisi. sezon bitmeden ya da maksimum sezon sonu o da gider. artık 2012 kriterlerinden yırtmanın vakti geldiğinden şöhret sahibi bir teknik direktör ile anlaşılır. sonra yine başa döneriz...

    ne zaman bitecek peki bu? adnanlar gidince mi? takım, bam ve türevlerinden temizlenince mi? stadyumdan gelir bakımdan tam randıman almaya başladığımız da mı? hepsi mi? ya da hiçbiri mi?

    taraftar olarak bizim gücümüzün tam olarak farkında mıyız? bizi ciddi ciddi bu takımı idare ediyoruz. normalde bize düşen paydan fazlası bu. rol çalıyoruz yani. taraftar; bir oluşumun yanında yer alır, ona taraf olur destek olur, eleştirir ama yönetmez, zaten yönetmek gibi bir amacı yoktur ki, o haliyle sevmiştir, sadece masumane desteğini verir. ama biz ilk seçimde yönetime talibiz. kocaelispor maçından sonra istifa yerine destek sesi yükselse skibbe kovulur muydu sizce? ya da rijkaard? adnan polat'ın on göndermek gibi bir niyeti olmadığı zaten klasik fatih terim, hakan şükür, hagi gibi planlı tercihlerden ziyade reflakslerine dayanan hareketler sergilemesinden belli. biz gönderilmesini istemesek, gönderir miydi? gönderebilir miydi?

    son 20 yıldır popülist politikalar neticesinde taraftar kulübün gizli yöneticisi haline gelmiş durumda. sadece başarı odaklı düşünüyoruz. tabi hepimiz kupalar kazanalım, özellikle de büyük maçlarda galip gelelim istiyoruz ama bizim taraftarı olduğumuz kulüp böyle bir amaç için mi kuruldu? adamlar açık açık yazmış "ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak. türk olmayan takımları yenmek." son cümleyi tekrarlayalım "türk olmayan takımları yenmek". ama biz fenerbahçe bizden fazla şampiyon olmasın, beşiktaş'ın yıldızları bizden iyi mi, kötü mü? gibi amacımıza uygun olmayan işlere düştük. madem teknik direktör değiştirecek kadar gücümüz var, bu işi de bir yoluna koysak fena olmaz mı? amaçlarımıza uygun hareket etsek, insanlara bildikleri gibi çalışmaları için müsaade etsek, zırt pırt ihaleyi birilerine bırakmasak, eleştirsek ama hakaret etmesek, taraftar olsak, sadece taraftar olsak...
App Store'dan indirin Google Play'den alın