688
kapanışı, terkedilişi bağış erten tarafından eleştirilen eski stadımız.
radikal gazetesindeki yazısından bir kısım aşağıdadır:
--- alıntı ---
arsenal gibi taşinmak
sıkı bir taraftar için stadyum da ‘ev’ sayılır. anılarla harmanlanmış, hüznün ve coşkunun paylaşıldığı kutsal bir mekân... son günlerde her galatasaraylının, hatta her futbolseverin yüzünü düşüren şey işte bu taşınma hüznü. ama hüznü katmerleyen başka bir şey var.
evet çok yaşlandı ali sami yen. yıprandı, eskidi, yoruldu. o yüzden her yağmurda rimelleri akıyor, siyatikleri azıyordu. yani taşınmak kaçınılmazdı. ama taşınmak var, taşınmak var. böylesi bir kopuş biraz fazla duygusuz değil mi?
nasıl olabilirdi peki? ne demek istediğimizi güzel bir örnekle anlatalım. geçen noel’de ntvspor için banu yelkovan’la londra’ya, arsenal-chelsea maçını izlemeye gittik. o yolculukta bizi en çok etkileyen şey, arsenal’in highbury’den emirates’e geçiş öyküsüydü. aslında galatasaray’ınkini çok andıran bir hikâyeydi bu. arsenal kulübü eskimiş statlarından, bir sponsorun desteğini alarak yeni bir yere geçmişti. eski yeri de imara açmıştı. ama ne yaptılar? bütün süreci en az duygusal hasar verecek şekilde, iki stat arasında bir devamlılık, bir akrabalık varmış gibi göstererek ya da böyle olması gerektiğini düşünerek bir proje geliştirdiler. yani emirates’i arsenalleştirdiler (orijinal adı da öyle zaten: ‘arsenalisation’). önce eski yeri bir ‘rezidans’ olarak tasarlamalarına rağmen stadyum girişini korudular. öyle ki bu yeni evlere sahip olanlar kendilerini arsenal kapalısı’nda oturur gibi hissedeceklerdi. saha zeminine hiçbir yapı koymadılar. kapalı’nın çatısını, stadyumun girişini aynen korudular. böylece ortaya eskinin yok olmadan yeniye dönüştüğü, nostaljinin yeni ihtiyaçlarla birleştiği bir yapı ortaya çıktı.
bitmedi. yeni stada da eskinin ruhunu taşıdılar. misal, gittiler, eski kale arkasındaki meşhur saatin bir replikasını yeni stada yerleştirdiler. böylece o kale arkası yine ‘saat tarafındaki kale’ (clock end) olarak korundu. hatta diğer tribünlerin adı da sabit kaldı. eski saati de stadın önüne bir anıt gibi koydular. yetmedi. 95 yıllık highbury’nin anısına, stadyumun girişine bir ‘zaman kapsülü’ yerleştirdiler. içine de 1971’deki çifte kupanın kaptanı rocastle’nin forması, henry’nin kramponları, tony adams’ın kaptanlık pazubandı gibi simgeler dahil olmak üzere arsenal tarihinin en önemli 40 objesini koydular (ki bunların 25’ine taraftarlar karar verdi).
asy hatirasi var mi?
o da yetmedi. stadın girişine o meşhur toplarını yerleştirdiler ve arsenal taraftarlarının isimlerini stadın girişindeki kaldırıma kazıdılar. her katta arsenal tarihinin ayrı bir zaferini sergilediler.
yani taşındılar ama göçmediler. highbury’den ayrıldlar, ama kopmadılar.
dönelim türk telekom arena’ya. ali sami yen stadı’ndan miras olarak ne götürülüyor? ölen işçilerin isimleri kapılara verildi mi? galatasaray tarihinin önemli isimleri stadın ruhuna kazındı mı? ‘eski açık’ taşındı mı? bir köşe lambası bile yok mu oraya götürülecek? mecidiyeköy’deki yerin yeniden imarında ali sami yen’e herhangi bir gönderme olacak mı? eskinin koltuklarından bile para kazanmaya çalışmak reva mı? bu sorulara olumlu bir cevap alabiliyor muyuz ki taşınırken üzülmeyelim? böyle taşınma olur mu? tarihten, gönülden koparır gibi göçülür mü? ali sami yen hiç böyle biter mi? kalır bir basamakta, bir kale arkasında, bir gazete sayfasında, bir direk arasında, bir çimen kokusunda…
--- alıntı ---
kaynak: ligtv.com.tr
(bkz: adam haklı beyler)
radikal gazetesindeki yazısından bir kısım aşağıdadır:
--- alıntı ---
arsenal gibi taşinmak
sıkı bir taraftar için stadyum da ‘ev’ sayılır. anılarla harmanlanmış, hüznün ve coşkunun paylaşıldığı kutsal bir mekân... son günlerde her galatasaraylının, hatta her futbolseverin yüzünü düşüren şey işte bu taşınma hüznü. ama hüznü katmerleyen başka bir şey var.
evet çok yaşlandı ali sami yen. yıprandı, eskidi, yoruldu. o yüzden her yağmurda rimelleri akıyor, siyatikleri azıyordu. yani taşınmak kaçınılmazdı. ama taşınmak var, taşınmak var. böylesi bir kopuş biraz fazla duygusuz değil mi?
nasıl olabilirdi peki? ne demek istediğimizi güzel bir örnekle anlatalım. geçen noel’de ntvspor için banu yelkovan’la londra’ya, arsenal-chelsea maçını izlemeye gittik. o yolculukta bizi en çok etkileyen şey, arsenal’in highbury’den emirates’e geçiş öyküsüydü. aslında galatasaray’ınkini çok andıran bir hikâyeydi bu. arsenal kulübü eskimiş statlarından, bir sponsorun desteğini alarak yeni bir yere geçmişti. eski yeri de imara açmıştı. ama ne yaptılar? bütün süreci en az duygusal hasar verecek şekilde, iki stat arasında bir devamlılık, bir akrabalık varmış gibi göstererek ya da böyle olması gerektiğini düşünerek bir proje geliştirdiler. yani emirates’i arsenalleştirdiler (orijinal adı da öyle zaten: ‘arsenalisation’). önce eski yeri bir ‘rezidans’ olarak tasarlamalarına rağmen stadyum girişini korudular. öyle ki bu yeni evlere sahip olanlar kendilerini arsenal kapalısı’nda oturur gibi hissedeceklerdi. saha zeminine hiçbir yapı koymadılar. kapalı’nın çatısını, stadyumun girişini aynen korudular. böylece ortaya eskinin yok olmadan yeniye dönüştüğü, nostaljinin yeni ihtiyaçlarla birleştiği bir yapı ortaya çıktı.
bitmedi. yeni stada da eskinin ruhunu taşıdılar. misal, gittiler, eski kale arkasındaki meşhur saatin bir replikasını yeni stada yerleştirdiler. böylece o kale arkası yine ‘saat tarafındaki kale’ (clock end) olarak korundu. hatta diğer tribünlerin adı da sabit kaldı. eski saati de stadın önüne bir anıt gibi koydular. yetmedi. 95 yıllık highbury’nin anısına, stadyumun girişine bir ‘zaman kapsülü’ yerleştirdiler. içine de 1971’deki çifte kupanın kaptanı rocastle’nin forması, henry’nin kramponları, tony adams’ın kaptanlık pazubandı gibi simgeler dahil olmak üzere arsenal tarihinin en önemli 40 objesini koydular (ki bunların 25’ine taraftarlar karar verdi).
asy hatirasi var mi?
o da yetmedi. stadın girişine o meşhur toplarını yerleştirdiler ve arsenal taraftarlarının isimlerini stadın girişindeki kaldırıma kazıdılar. her katta arsenal tarihinin ayrı bir zaferini sergilediler.
yani taşındılar ama göçmediler. highbury’den ayrıldlar, ama kopmadılar.
dönelim türk telekom arena’ya. ali sami yen stadı’ndan miras olarak ne götürülüyor? ölen işçilerin isimleri kapılara verildi mi? galatasaray tarihinin önemli isimleri stadın ruhuna kazındı mı? ‘eski açık’ taşındı mı? bir köşe lambası bile yok mu oraya götürülecek? mecidiyeköy’deki yerin yeniden imarında ali sami yen’e herhangi bir gönderme olacak mı? eskinin koltuklarından bile para kazanmaya çalışmak reva mı? bu sorulara olumlu bir cevap alabiliyor muyuz ki taşınırken üzülmeyelim? böyle taşınma olur mu? tarihten, gönülden koparır gibi göçülür mü? ali sami yen hiç böyle biter mi? kalır bir basamakta, bir kale arkasında, bir gazete sayfasında, bir direk arasında, bir çimen kokusunda…
--- alıntı ---
kaynak: ligtv.com.tr
(bkz: adam haklı beyler)