687
--- alıntı ---
binalar, mekânlar hayatımızın ta kendisidir. hatıralarımız da... hayvanların hatırası yoktur, bitkilerin de. hatıra, bize, insana aittir.
kimileri kafamızı karıştırmak için geceye “ali sami yen’e veda gecesi“ adını taktı ya, o aslında “ali sami yen’in ikinci vefatı gecesi“ydi. ve kimileri için belki de ilkinden ağırdı.
eminim, birçok galatasaraylı o gecenin sonunda, memlekete döndüğünde doğduğu evi, büyüdüğü sokağı, okuduğu okulu bir daha bulamayan birine dönmüştür. babasının mezarını kaybetmiş çocuğun burukluğudur o gece orada kimilerinin yaşadığı.
‘hatıralar kimsenin elimizden alamayacağı tek mülkümüzdür’ derler... belki de bu nedenle galatasaray’ın ‘içli çocukları’ hatıralarına sahip çıkıp ‘aslantepe numarası’nı yutmadıklarını göstermek için yuhaladılar başkanlarını.
‘sami yen ruhu’na sahip çıkmak isteyen o çocukların yaptıklarını yakışıksız bulanlar olsa da, orada esasen yapılan kendi hayatına, geçmişine sahip çıkma arzusundan başka bir şey değildir kanımca.
çünkü ‘ruh’ kimilerinin iddia ettiği ya da dilediği gibi ‘taşınabilir’, ‘devredilebilir’ bir şey değildir. ve ruhu yaratan, ‘geçmiştir.’
belki de onların durumunu ve gelecekte beşiktaşlılar’ı bekleyen tehlikeyi en iyi, “ambalaj kültürünün göbeğinde yaşıyoruz” diyen eduardo galeano anlatır; “artık evlilik sözleşmesi aşktan daha önemli, cenaze ölümden, elbise bedenden. ayin, tanrı’dan daha önemli... ambalaj kültürü içerikleri hor görüyor”. ben de ekleyeyim, ambalaj kültürü ali sami yen'i de hor görüyor.
cem dizdar
--- alıntı ---
ne bileyim, bazen katıldım, bazen saçmalama diye tepki verdim adama.
http://spor.milliyet.com.tr/.../1339078/default.htm
binalar, mekânlar hayatımızın ta kendisidir. hatıralarımız da... hayvanların hatırası yoktur, bitkilerin de. hatıra, bize, insana aittir.
kimileri kafamızı karıştırmak için geceye “ali sami yen’e veda gecesi“ adını taktı ya, o aslında “ali sami yen’in ikinci vefatı gecesi“ydi. ve kimileri için belki de ilkinden ağırdı.
eminim, birçok galatasaraylı o gecenin sonunda, memlekete döndüğünde doğduğu evi, büyüdüğü sokağı, okuduğu okulu bir daha bulamayan birine dönmüştür. babasının mezarını kaybetmiş çocuğun burukluğudur o gece orada kimilerinin yaşadığı.
‘hatıralar kimsenin elimizden alamayacağı tek mülkümüzdür’ derler... belki de bu nedenle galatasaray’ın ‘içli çocukları’ hatıralarına sahip çıkıp ‘aslantepe numarası’nı yutmadıklarını göstermek için yuhaladılar başkanlarını.
‘sami yen ruhu’na sahip çıkmak isteyen o çocukların yaptıklarını yakışıksız bulanlar olsa da, orada esasen yapılan kendi hayatına, geçmişine sahip çıkma arzusundan başka bir şey değildir kanımca.
çünkü ‘ruh’ kimilerinin iddia ettiği ya da dilediği gibi ‘taşınabilir’, ‘devredilebilir’ bir şey değildir. ve ruhu yaratan, ‘geçmiştir.’
belki de onların durumunu ve gelecekte beşiktaşlılar’ı bekleyen tehlikeyi en iyi, “ambalaj kültürünün göbeğinde yaşıyoruz” diyen eduardo galeano anlatır; “artık evlilik sözleşmesi aşktan daha önemli, cenaze ölümden, elbise bedenden. ayin, tanrı’dan daha önemli... ambalaj kültürü içerikleri hor görüyor”. ben de ekleyeyim, ambalaj kültürü ali sami yen'i de hor görüyor.
cem dizdar
--- alıntı ---
ne bileyim, bazen katıldım, bazen saçmalama diye tepki verdim adama.
http://spor.milliyet.com.tr/.../1339078/default.htm