995
galatasaray tarihinde, kulübün değerlerini bu kadar ayaklar altına alan, bu kadar karşı yakaya benzeten başkan olmamıştır. acı ama gerçek.
5 haziran 2009 günü hayatımın en mutlu günlerinden biriydi. alex ferguson ve fatih terim'den sonra ilk defa hayran olduğum bir antrenör takımımın başına geçmişti. sezonu hem sahada hem soyunma odasında çok kötü bitirmiş galatasaray'ımı toparlayacaktı kendisi. olmadı, yaptırmadılar. eskiden sezon sonu gelmeden antrenör kovmayan takımım 6 ay içinde iki tane antrenör kovmuştu ve rijkaard'la bunun kırılacağını, kıvırcığın burada uzun süre kalacağını tahmin etmiştik. yanıldık. aynen adnan polat'ı seçimde desteklediğimiz zaman yanıldığımız gibi. keita gibi takımın lincoln sonrası düşecek yaratıcılığını artıracak bir oyuncu alındı. birde orta sahaya adam alındı mı tamamdı. kim alındı peki? manchester city'de iç oynamayı başaramadığı için takımdan gönderilmek istenen elano. ilk aylarını mükemmel geçiren takımın da bozulması tam olarak o günlere rast gelir. elano'yu monte etmeye çalıştığımız gün takımın taşları yerinden oynadı. üstüne baros sakatlandı. keita kadıköy'de malum hareketi yaptı. galatasaray eskiden yönetilebildiği için bu tarz krizlerin içinden çıkardı ama maalesef galatasaray karşı yakaya benzemeye başladığı için bu krizi yönetemedi ve çok bariz bir şekilde saçmaladı. gerisi geçtiğimiz hafta sonu ankaragücü maçında sonlanan bir çorap çorap söküğüydü.
total futbol gibi artık oynanması imkansız olan sistemi mustafa sarp'la barış'la oynayabileceğimize dair bir yalan attılar önümüze. bu pas futbolunu dünya üzerinde en iyi oynayan millet ispanyollar. biz naaptık? sürekli atatürk havalimanı'nın dış hatlarından ingiltere'den gelen adamları karşıladık. her yeni oyuncu geldiğinde de "ingiltere'den bilmem kaç tane oyuncumuz var hea" diye genelde fenerli taraftarın yaptığı büyüklük cakasını attık. pas futbolu oynamak istiyorsun -ki bunu düşük tempoda yaparsın- sonra da gidip ligin dna'sında hızlı tempo ve fiziksel mücadele olan ingiltere'den futbolcu alıyorsun. takımı sırtlamış her maç elinden geleni yapmış keita'yı satıyorsun, 20 milyon euro gelir elde ettik toplam satıştan diyorsun bunlarla da övünüyorsun. yahu sen yolladıklarının yerini dolduramamışın ki, 20 milyon euro gelir elde etsen ne olur?
rijkaard başarılı mıydı? kesinlikle hayır. ama kesinlikle ve kesinlikle başarısızlığın ana faktörünun o olduğuna inanmıyorum. transferi avrupa'dan elendikten sonra taraftarın ağzını kapatmak için son gün yapan yönetimdir, adnan sezgin'dir, adnan polat'tır bu durumun bir numaralı sorumlusu. sen lincoln'ün nasıl bu takımla arasının bozulduğunu bilip o takımdaki kangrenleri yollamazsan, barça'dan gitmesinin esas sebebi tam olarak bu kangrenler olan bu adamdan da başarılı olmasını bekleyemezsin. 4-3-3 oynatmak istediğini artık sağır sultanın bildiği adamın önüne iç oynaması imkansız elano ve misimovic gibi iki tane topçuyu koyarsan, o da misimovic'i iki maçta da oyundan çıkarır. sonra ağzını kapatmak için aldığın misimovic yüzünden taraftarın henüz bir yıl önce eşi benzeri görülmemiş şekilde adına şarkılar yazdığı rijkaard'ı yuhlar. nasıl yuhlamasın ki? o taraftar büyük kaptanını yuhladı, hagi'ye hırsız diye bağırdı, bizzat alt yapısından çıkmış kaptanını yuhladı; rijkaard'ı yuhlamış çok mu?
kalli'yi istemediler, skibbe'yi istemediler, büyük kaptan içinde çok içten oynadıkları söylenemez, şimdi de rijkaard'ı istemediler. 4 yılda değişmeyen tek şey ouncular ve yönetim oldu ama hala bir yaptırım yok. servet'in ankaragücü maçında yaptıklarının lincoln'ün hamburg'da yaptıklarından hiçbir farkı yok. ama çıkıp lincoln'de olduğu gibi servet'in yaptıklarını anlatıp "taraftarın gözünü açacak" basın olmadığı için biz de uyuyoruz.
hagi'yi getirerek bir susun daha çekti yönetim. hagi yüzünden galatasaray'lı olmuş 20'li yaşların başındaki bir nesil için bundan daha büyük bir hakaret olamaz. yeni bir masal daha anlatıyorlar işte. farkında değiller ki galatasaray bir masalsa hagi o masalın baş karakteridir. adnan polat ve yönetimi ise bu tutumlarına devam ederlerse ,ki edeceklerine dair inancım tam, onların ardından hicivler yazılır sadece. o hicvin ilk satırlarını da çoktan yazmaya başladık zaten.
eskiden fener bu tür şeyler yapar biz de gülerdik ama aynı anda kupaları da alırdık. şimdi hiçbir farkımız kalmadı. adnan polat'a önerim nüfus müdürlüğüne gidip ismini aziz yıldırım olarak değişmesi, gözlük takması, kürsüde konuşurken 45 derecelik açı yapıp her lafını da "bunu da herkes bilsin" diye bitirmesidir. işte biz o gün tükeneceğiz derdim ama çoktan tükenmeye başladık.
umarım hagi'nin ilk maçı en az büyük kaptan kadar başarılı olur. ondan daha çok ümit ettiğim şey ise galatasaray'ı adnan polat ve yönetimine anlatmasıdır, şayet dinlerlerse...
5 haziran 2009 günü hayatımın en mutlu günlerinden biriydi. alex ferguson ve fatih terim'den sonra ilk defa hayran olduğum bir antrenör takımımın başına geçmişti. sezonu hem sahada hem soyunma odasında çok kötü bitirmiş galatasaray'ımı toparlayacaktı kendisi. olmadı, yaptırmadılar. eskiden sezon sonu gelmeden antrenör kovmayan takımım 6 ay içinde iki tane antrenör kovmuştu ve rijkaard'la bunun kırılacağını, kıvırcığın burada uzun süre kalacağını tahmin etmiştik. yanıldık. aynen adnan polat'ı seçimde desteklediğimiz zaman yanıldığımız gibi. keita gibi takımın lincoln sonrası düşecek yaratıcılığını artıracak bir oyuncu alındı. birde orta sahaya adam alındı mı tamamdı. kim alındı peki? manchester city'de iç oynamayı başaramadığı için takımdan gönderilmek istenen elano. ilk aylarını mükemmel geçiren takımın da bozulması tam olarak o günlere rast gelir. elano'yu monte etmeye çalıştığımız gün takımın taşları yerinden oynadı. üstüne baros sakatlandı. keita kadıköy'de malum hareketi yaptı. galatasaray eskiden yönetilebildiği için bu tarz krizlerin içinden çıkardı ama maalesef galatasaray karşı yakaya benzemeye başladığı için bu krizi yönetemedi ve çok bariz bir şekilde saçmaladı. gerisi geçtiğimiz hafta sonu ankaragücü maçında sonlanan bir çorap çorap söküğüydü.
total futbol gibi artık oynanması imkansız olan sistemi mustafa sarp'la barış'la oynayabileceğimize dair bir yalan attılar önümüze. bu pas futbolunu dünya üzerinde en iyi oynayan millet ispanyollar. biz naaptık? sürekli atatürk havalimanı'nın dış hatlarından ingiltere'den gelen adamları karşıladık. her yeni oyuncu geldiğinde de "ingiltere'den bilmem kaç tane oyuncumuz var hea" diye genelde fenerli taraftarın yaptığı büyüklük cakasını attık. pas futbolu oynamak istiyorsun -ki bunu düşük tempoda yaparsın- sonra da gidip ligin dna'sında hızlı tempo ve fiziksel mücadele olan ingiltere'den futbolcu alıyorsun. takımı sırtlamış her maç elinden geleni yapmış keita'yı satıyorsun, 20 milyon euro gelir elde ettik toplam satıştan diyorsun bunlarla da övünüyorsun. yahu sen yolladıklarının yerini dolduramamışın ki, 20 milyon euro gelir elde etsen ne olur?
rijkaard başarılı mıydı? kesinlikle hayır. ama kesinlikle ve kesinlikle başarısızlığın ana faktörünun o olduğuna inanmıyorum. transferi avrupa'dan elendikten sonra taraftarın ağzını kapatmak için son gün yapan yönetimdir, adnan sezgin'dir, adnan polat'tır bu durumun bir numaralı sorumlusu. sen lincoln'ün nasıl bu takımla arasının bozulduğunu bilip o takımdaki kangrenleri yollamazsan, barça'dan gitmesinin esas sebebi tam olarak bu kangrenler olan bu adamdan da başarılı olmasını bekleyemezsin. 4-3-3 oynatmak istediğini artık sağır sultanın bildiği adamın önüne iç oynaması imkansız elano ve misimovic gibi iki tane topçuyu koyarsan, o da misimovic'i iki maçta da oyundan çıkarır. sonra ağzını kapatmak için aldığın misimovic yüzünden taraftarın henüz bir yıl önce eşi benzeri görülmemiş şekilde adına şarkılar yazdığı rijkaard'ı yuhlar. nasıl yuhlamasın ki? o taraftar büyük kaptanını yuhladı, hagi'ye hırsız diye bağırdı, bizzat alt yapısından çıkmış kaptanını yuhladı; rijkaard'ı yuhlamış çok mu?
kalli'yi istemediler, skibbe'yi istemediler, büyük kaptan içinde çok içten oynadıkları söylenemez, şimdi de rijkaard'ı istemediler. 4 yılda değişmeyen tek şey ouncular ve yönetim oldu ama hala bir yaptırım yok. servet'in ankaragücü maçında yaptıklarının lincoln'ün hamburg'da yaptıklarından hiçbir farkı yok. ama çıkıp lincoln'de olduğu gibi servet'in yaptıklarını anlatıp "taraftarın gözünü açacak" basın olmadığı için biz de uyuyoruz.
hagi'yi getirerek bir susun daha çekti yönetim. hagi yüzünden galatasaray'lı olmuş 20'li yaşların başındaki bir nesil için bundan daha büyük bir hakaret olamaz. yeni bir masal daha anlatıyorlar işte. farkında değiller ki galatasaray bir masalsa hagi o masalın baş karakteridir. adnan polat ve yönetimi ise bu tutumlarına devam ederlerse ,ki edeceklerine dair inancım tam, onların ardından hicivler yazılır sadece. o hicvin ilk satırlarını da çoktan yazmaya başladık zaten.
eskiden fener bu tür şeyler yapar biz de gülerdik ama aynı anda kupaları da alırdık. şimdi hiçbir farkımız kalmadı. adnan polat'a önerim nüfus müdürlüğüne gidip ismini aziz yıldırım olarak değişmesi, gözlük takması, kürsüde konuşurken 45 derecelik açı yapıp her lafını da "bunu da herkes bilsin" diye bitirmesidir. işte biz o gün tükeneceğiz derdim ama çoktan tükenmeye başladık.
umarım hagi'nin ilk maçı en az büyük kaptan kadar başarılı olur. ondan daha çok ümit ettiğim şey ise galatasaray'ı adnan polat ve yönetimine anlatmasıdır, şayet dinlerlerse...