2332
içerisinde ergenekon tarzı bir yapılanma bulunan takım.
bu yapılanma, çok önceleri ''hadi çocuklar göreyim sizi, arkadaşlarınıza abilik yapın'' diyerek temelleri atılmış, günümüze gelene dek ise giderek büyümüş ve karışabilme cesaretini bulduğu olaylar çeşitlenmiştir. 4 sene önce kalli, bu tehlikeyi görmüş ve dağıtmak istemiş; ama gücü ve enerjisi yetmemiştir.
öyle bir sarıp sarmalamış durumdaki bu çete takımı; artık teknik direktörün kadro tercihine karışacak, kadro dışı bırakılan oyuncunun affedilmesi için yönetimle temasa geçecek ve hatta hatta; bilerek ve isteyerek kötü oynayarak hocanın kucağına pimi çekilmiş bombayı bırakacak kadar güçlenmiştir. kendisine pas vermeyen yeni yetme yabancı arkadaşına ''senin amına koyayım'' deme cesareti vardır bu grup üyelerinin. arda turan'ın henüz altyapıdan yeni çıkan bir genç olduğu bir dönemde, ali sami yen'deki bir maçta takımdan bir ''abi''nin kendisine ''ana avrat'' sövüşünü hatırlayın. götünüz yiyorsa bugün yapsanıza ya aynısını?
siz zannediyor musunuz ki, frank rijkaard tükürdüğünü yalasın, kadro dışı bıraktığı adamı 10 gün sonra tekrar 11'e koysun? adam barcelona'dayken ronaldinho ve deco gibi futbolcu olarak iyi, ama karakter olarak takımın içini karıştıran, bozan 2 oyuncuyu çizip gitti. bunu mu yapamayacak? kesinlikle inanmıyorum, rijkaard'ın imkanı olsa paf takımdan bir genç oyuncuyla başlardı ama böyle bir tercih şansı yoktu.
en basitinden, idmanları izleyin. bazı futbolculara bakın. herşey güllük gülistanlıkmış gibi bir hava sezinliyorsunuz. gülen yüzler, neşeli idmanlar. bu, hocayı uçurumdan aşağı yuvarlamak üzere olmanın mutluluğu, başka bir şeyin değil.
galatasaray futbol takımının karabük'ü, ankaragücü'nü hatta bursaspor'u yenmesi için ne elano'ya gerek var, ne de baros'a. şu sözlükten üç kişi seçelim, soyunma odasına gönderelim maç öncesi. futbolculara bir üçlü çektirsinler, o gazla takım sahaya çıkıp takır takır oynamazsa bir şey bilmiyorum. emin olun rijkaard, kimseye demiyordur ''çıkın da şöyle rezil bir top oynayın, herkes kahrolsun güzelce''. takım oynamıyor beyler, kendimize gelelim.
iddia ediyorum ki, takım içinde kewell ve baros, en sevilmeyen iki adam. niye? çünkü maç seçmezler, her maç aynı hırs ve istekle oynarlar, işbu organizasyonun içinde yer almazlar. peki onlar niye elano gibi, lincoln gibi, hatta belki de jardel gibi sindirilemedi? çünkü onlar, elano kadar duygusal, lincoln kadar zayıf karakterli, jardel kadar bunalımda değiller. bu ikisi çetin ceviz çıktılar.
taraftar; daha doğrusu taraftarların bir bölümü, şimdilik ihaleyi hocanın üzerine bıraktı. ama kısa bir süre sonra savaş baltaları hedef değiştirir, kimin kafasının uçacağını bilemezsiniz.
herşeye sabredebilir bu taraftar ama ihanete asla.
son olarak ne demiş baba?
''bizi sevenlere ihanet etmeyelim...''
not: şu yazıyı hala okumayan varsa, mutlaka okusun.
http://acetobalsamico.blogspot.com/.../2009/03/se7en.html
bu yapılanma, çok önceleri ''hadi çocuklar göreyim sizi, arkadaşlarınıza abilik yapın'' diyerek temelleri atılmış, günümüze gelene dek ise giderek büyümüş ve karışabilme cesaretini bulduğu olaylar çeşitlenmiştir. 4 sene önce kalli, bu tehlikeyi görmüş ve dağıtmak istemiş; ama gücü ve enerjisi yetmemiştir.
öyle bir sarıp sarmalamış durumdaki bu çete takımı; artık teknik direktörün kadro tercihine karışacak, kadro dışı bırakılan oyuncunun affedilmesi için yönetimle temasa geçecek ve hatta hatta; bilerek ve isteyerek kötü oynayarak hocanın kucağına pimi çekilmiş bombayı bırakacak kadar güçlenmiştir. kendisine pas vermeyen yeni yetme yabancı arkadaşına ''senin amına koyayım'' deme cesareti vardır bu grup üyelerinin. arda turan'ın henüz altyapıdan yeni çıkan bir genç olduğu bir dönemde, ali sami yen'deki bir maçta takımdan bir ''abi''nin kendisine ''ana avrat'' sövüşünü hatırlayın. götünüz yiyorsa bugün yapsanıza ya aynısını?
siz zannediyor musunuz ki, frank rijkaard tükürdüğünü yalasın, kadro dışı bıraktığı adamı 10 gün sonra tekrar 11'e koysun? adam barcelona'dayken ronaldinho ve deco gibi futbolcu olarak iyi, ama karakter olarak takımın içini karıştıran, bozan 2 oyuncuyu çizip gitti. bunu mu yapamayacak? kesinlikle inanmıyorum, rijkaard'ın imkanı olsa paf takımdan bir genç oyuncuyla başlardı ama böyle bir tercih şansı yoktu.
en basitinden, idmanları izleyin. bazı futbolculara bakın. herşey güllük gülistanlıkmış gibi bir hava sezinliyorsunuz. gülen yüzler, neşeli idmanlar. bu, hocayı uçurumdan aşağı yuvarlamak üzere olmanın mutluluğu, başka bir şeyin değil.
galatasaray futbol takımının karabük'ü, ankaragücü'nü hatta bursaspor'u yenmesi için ne elano'ya gerek var, ne de baros'a. şu sözlükten üç kişi seçelim, soyunma odasına gönderelim maç öncesi. futbolculara bir üçlü çektirsinler, o gazla takım sahaya çıkıp takır takır oynamazsa bir şey bilmiyorum. emin olun rijkaard, kimseye demiyordur ''çıkın da şöyle rezil bir top oynayın, herkes kahrolsun güzelce''. takım oynamıyor beyler, kendimize gelelim.
iddia ediyorum ki, takım içinde kewell ve baros, en sevilmeyen iki adam. niye? çünkü maç seçmezler, her maç aynı hırs ve istekle oynarlar, işbu organizasyonun içinde yer almazlar. peki onlar niye elano gibi, lincoln gibi, hatta belki de jardel gibi sindirilemedi? çünkü onlar, elano kadar duygusal, lincoln kadar zayıf karakterli, jardel kadar bunalımda değiller. bu ikisi çetin ceviz çıktılar.
taraftar; daha doğrusu taraftarların bir bölümü, şimdilik ihaleyi hocanın üzerine bıraktı. ama kısa bir süre sonra savaş baltaları hedef değiştirir, kimin kafasının uçacağını bilemezsiniz.
herşeye sabredebilir bu taraftar ama ihanete asla.
son olarak ne demiş baba?
''bizi sevenlere ihanet etmeyelim...''
not: şu yazıyı hala okumayan varsa, mutlaka okusun.
http://acetobalsamico.blogspot.com/.../2009/03/se7en.html