8
--- alıntı ---
''sorun galatasaray'ın iki transfer yapıp yapmayacağı da değil... sorun; sarı-kırmızının hedefleri, hayalleri, açmaz, anlamsız politikası, mevcut yönetimin paramız yok deme cesaretini kendinde bulabilmesi, bir oyuncunun teknik direktörünü alanen eleştirilebilme gücüne sahip olup; o teknik direktörün eleştiren oyuncuyu beğenmese de oynatmaya mecbur bırakılmasındadır! sorun, frank rijkaard'ın tff yetkilisine ya da meslektaşına laf yollamasına zorlanacak psikolojiye sokulmasındadır... sorun organizasyon, yapılanma, başıboşluk, düşüncesizlik, vizyonsuzluk sorunudur. futbolda yönetenin sızlanma, hayıflanma ya da 'yok', 'imkanımız bu' deme lüksü yoktur! yönetenin varoluş amacı yaratmaktır. kaynak yaratmaktır, tesis yaratmaktır, futbolcu yaratmaktır, destekleyici politikalar yaratmaktır. yaratamıyorsa şayet varoluş amacına ters düşer, bulunduğu yeri dolduramaz.
galatasaray yönetiminin paramız yok demeye, 'salt ekonomik denge yüzünden' oyuncu satmaya hakkı yoktur... taraftar masumdur, bekler, ürün alır, kredi kartı alır, kombine alır ve bekler! ne bekler? başarı bekler, yakın olduğu, formasının üzerine ismini yazdırdığı isimleri görmek ister o yeşil zemin üzerinde ya da pankartlarını adı ile süslediği bir yönetimi görmek ister kenarda, tribünde! futbolla ilişkisi sıfır noktasında olan sokaktan geçen bir kişiyi galatasaray'ın başına oturtsanız, keita'yı 8.5 milyon avro'ya satar, üzerine kar ettim der ve bonservis bedeli ödemeden kadrosuna kattığı bir futbolcu ile -serdar özkan- sattığı oyuncunun yerini doldurmaya çalışır...
bakın sokaktaki adamdan bahsediyorum... -galatasaray'ın oyuncu satma politikasını lyon ya da porto'nun oyuncu satma politikası ile karşılaştırmak da futbolda varolan gerçeklerden keskin bir şekilde sapmayı beraberinde getirdi! o yüzden bu konuyu farklı politika ve anlayış çerçevesinde değerlendirmek lazım.-
galatasaray başkanı sayın adnan polat ve değerli kurmayı adnan sezgin de 'sokaktaki insan' gibi davranmıştır, kazanmak yerine satmıştır! artık büyümesi, bir önceki yıldan fazlasıyla ders alması gereken galatasaray'ın hedefleri küçültülmüştür ve her şeyden önemlisi taraftarının heyecanını dizginlemiştir!
sarı-kırmızı taraftar başarısızlığı olağan karşılama güdüsüne sürüklenmiş, umutsuzluğa hapsedilmiştir. taraftarın yaşadığı bu 'umutsuzluk ve heyecansızlık' medyayı da harekete geçirmiş ve galatasaray basının kara tablosu haline gelmiştir. bir nevii galatasaray yönetimi, hesap edilmeyen sinsilelerle kendini kendini asmıştır... en büyük ve bir an önce çözülmesi gereken sorun da budur... en büyük ve bir an önce çözülmesi gereken sorun da budur. hem de bir an önce...''
http://www.sporx.com/...-umuduSXHBQ203515SXQ
--- alıntı ---
''sorun galatasaray'ın iki transfer yapıp yapmayacağı da değil... sorun; sarı-kırmızının hedefleri, hayalleri, açmaz, anlamsız politikası, mevcut yönetimin paramız yok deme cesaretini kendinde bulabilmesi, bir oyuncunun teknik direktörünü alanen eleştirilebilme gücüne sahip olup; o teknik direktörün eleştiren oyuncuyu beğenmese de oynatmaya mecbur bırakılmasındadır! sorun, frank rijkaard'ın tff yetkilisine ya da meslektaşına laf yollamasına zorlanacak psikolojiye sokulmasındadır... sorun organizasyon, yapılanma, başıboşluk, düşüncesizlik, vizyonsuzluk sorunudur. futbolda yönetenin sızlanma, hayıflanma ya da 'yok', 'imkanımız bu' deme lüksü yoktur! yönetenin varoluş amacı yaratmaktır. kaynak yaratmaktır, tesis yaratmaktır, futbolcu yaratmaktır, destekleyici politikalar yaratmaktır. yaratamıyorsa şayet varoluş amacına ters düşer, bulunduğu yeri dolduramaz.
galatasaray yönetiminin paramız yok demeye, 'salt ekonomik denge yüzünden' oyuncu satmaya hakkı yoktur... taraftar masumdur, bekler, ürün alır, kredi kartı alır, kombine alır ve bekler! ne bekler? başarı bekler, yakın olduğu, formasının üzerine ismini yazdırdığı isimleri görmek ister o yeşil zemin üzerinde ya da pankartlarını adı ile süslediği bir yönetimi görmek ister kenarda, tribünde! futbolla ilişkisi sıfır noktasında olan sokaktan geçen bir kişiyi galatasaray'ın başına oturtsanız, keita'yı 8.5 milyon avro'ya satar, üzerine kar ettim der ve bonservis bedeli ödemeden kadrosuna kattığı bir futbolcu ile -serdar özkan- sattığı oyuncunun yerini doldurmaya çalışır...
bakın sokaktaki adamdan bahsediyorum... -galatasaray'ın oyuncu satma politikasını lyon ya da porto'nun oyuncu satma politikası ile karşılaştırmak da futbolda varolan gerçeklerden keskin bir şekilde sapmayı beraberinde getirdi! o yüzden bu konuyu farklı politika ve anlayış çerçevesinde değerlendirmek lazım.-
galatasaray başkanı sayın adnan polat ve değerli kurmayı adnan sezgin de 'sokaktaki insan' gibi davranmıştır, kazanmak yerine satmıştır! artık büyümesi, bir önceki yıldan fazlasıyla ders alması gereken galatasaray'ın hedefleri küçültülmüştür ve her şeyden önemlisi taraftarının heyecanını dizginlemiştir!
sarı-kırmızı taraftar başarısızlığı olağan karşılama güdüsüne sürüklenmiş, umutsuzluğa hapsedilmiştir. taraftarın yaşadığı bu 'umutsuzluk ve heyecansızlık' medyayı da harekete geçirmiş ve galatasaray basının kara tablosu haline gelmiştir. bir nevii galatasaray yönetimi, hesap edilmeyen sinsilelerle kendini kendini asmıştır... en büyük ve bir an önce çözülmesi gereken sorun da budur... en büyük ve bir an önce çözülmesi gereken sorun da budur. hem de bir an önce...''
http://www.sporx.com/...-umuduSXHBQ203515SXQ
--- alıntı ---