37857
hocama en kızdığım yön yanında, yöresinde veliahtını görememekti. kazın ayağı öyle değilmiş.
https://x.com/...TO7fXeTb-tNaVYL-BpDQ
okan buruk: 96-2000 döneminin tam saha presinin dinamosu, o tadı teknik adamlığının merkezine koydu. tıpkı fatih hocası gibi, sağa sola savrulması muhtemel yetenekli yerlilerine güvendi. yeteneklerine uygun rollerde sorumluluk vermekten kaçınamayarak onları kazandı.
üzerine de kariyerinin diğer yarısını geçirdiği italyan futbolundan gelen taktiksel esneklik, oyuncuları farklı rollerde kullanma, 3’lü-4’lü geçişleri gibi kullanmayı ihmal etmiyor okan hoca. kenarda duruşu, medyayla ve oyuncularıyla sakin ama talepkar ve kararlı ilişkisi de italyan esintileri çağrıştırıyor bana.
arda turan: oyun anlayışı simeone-barca karışımı taşıyor. oldukça normal çünkü futbolu orda olgunlaştı. galatasaray’dan giderken yetenekli bir çocuktu sadece. fatih hoca ile de kısa bir milli takım dönemi ve sorunlu bir kadro dışında denk gelemediler.
arda ise personasını merkeze aldı fatih hocanın. hızlı gençlikleri, ani parlamaları , hırslı yapılar gibi ortak noktalar etkilemiş arda’yı. belli ki aralarında geçenler de derin mevzular. gönül olarak bu kadar buluşmuşlar birbiriyle baba-evlat ilişkisi seviyesinde
selçuk inan: saha içinde en büyük sihiri pas kalitesi ve saha görüşüydü selçuk’un. teknik adamlığında da temel felsefesi bu şekilde. fatih hoca ile başladığı antrenörlük kariyerinde de fatih hocanın bir pas oyunu ısrarı mevcuttu. halil’li 11’ler ve berkan-taylan-cicaldau’ya rağmen yaptığımız denemeler akıllarda.
sözün özü, böyle esaslı bir figür olunca arkanda kocaman bir miras kalıyormuş.
galatasaray’da yaptığı devrimi, ülke futboluna da yapabilme hayaliyle en büyük sevdasını bile karşısına almıştı aslında hoca. izin vermediler. izin verselerdi bugün ikinci sınıf güney amerika dizisi tadında beşiktaş ve bir adamın oyuncağı olan fenerbahçe yerine de farklı bir perspektiften bahsedebilirdik. gerçek ve avrupa’ya taşan bir rekabeti seyrediyor olabilirdik.
bu arada, ülkenin kendisinden sonra gelen ikinci ya da üçüncü figürü de bugün genç meslektaşına it falan dedi. aradaki fark, külüpler arasındaki farka çok benzer.
https://x.com/...TO7fXeTb-tNaVYL-BpDQ
okan buruk: 96-2000 döneminin tam saha presinin dinamosu, o tadı teknik adamlığının merkezine koydu. tıpkı fatih hocası gibi, sağa sola savrulması muhtemel yetenekli yerlilerine güvendi. yeteneklerine uygun rollerde sorumluluk vermekten kaçınamayarak onları kazandı.
üzerine de kariyerinin diğer yarısını geçirdiği italyan futbolundan gelen taktiksel esneklik, oyuncuları farklı rollerde kullanma, 3’lü-4’lü geçişleri gibi kullanmayı ihmal etmiyor okan hoca. kenarda duruşu, medyayla ve oyuncularıyla sakin ama talepkar ve kararlı ilişkisi de italyan esintileri çağrıştırıyor bana.
arda turan: oyun anlayışı simeone-barca karışımı taşıyor. oldukça normal çünkü futbolu orda olgunlaştı. galatasaray’dan giderken yetenekli bir çocuktu sadece. fatih hoca ile de kısa bir milli takım dönemi ve sorunlu bir kadro dışında denk gelemediler.
arda ise personasını merkeze aldı fatih hocanın. hızlı gençlikleri, ani parlamaları , hırslı yapılar gibi ortak noktalar etkilemiş arda’yı. belli ki aralarında geçenler de derin mevzular. gönül olarak bu kadar buluşmuşlar birbiriyle baba-evlat ilişkisi seviyesinde
selçuk inan: saha içinde en büyük sihiri pas kalitesi ve saha görüşüydü selçuk’un. teknik adamlığında da temel felsefesi bu şekilde. fatih hoca ile başladığı antrenörlük kariyerinde de fatih hocanın bir pas oyunu ısrarı mevcuttu. halil’li 11’ler ve berkan-taylan-cicaldau’ya rağmen yaptığımız denemeler akıllarda.
sözün özü, böyle esaslı bir figür olunca arkanda kocaman bir miras kalıyormuş.
galatasaray’da yaptığı devrimi, ülke futboluna da yapabilme hayaliyle en büyük sevdasını bile karşısına almıştı aslında hoca. izin vermediler. izin verselerdi bugün ikinci sınıf güney amerika dizisi tadında beşiktaş ve bir adamın oyuncağı olan fenerbahçe yerine de farklı bir perspektiften bahsedebilirdik. gerçek ve avrupa’ya taşan bir rekabeti seyrediyor olabilirdik.
bu arada, ülkenin kendisinden sonra gelen ikinci ya da üçüncü figürü de bugün genç meslektaşına it falan dedi. aradaki fark, külüpler arasındaki farka çok benzer.