10360
azınlığın çoğunluğa tahakkümünü yaşamamak için, tabela taraftarı olmayan galatasaraylıların sesinin her zamankinden daha gür çıkması gereken bir dönemdeyiz. çoğunluğun sesi gür çıkmalı çünkü tarihin en başarılı kadrolarından birisi dediğimiz futbolcu ve teknik ekibimizin gerçek 5. yıldıza yürüyüşünde bizden başka hiç kimseleri yok. çoğunluğun sesi gür çıkmalı çünkü "yönetim neden ses çıkarmıyor" "ultraslan neden yeterli tepkiyi vermiyor" gibi bahanelere sığınarak sessiz kaldığımızda, bizden başka hiç kimsesi olmayan futbolcu ve teknik ekibimize azınlığın, en hafif tabirle, sitemlerini dinletmek anlamına geliyor. çoğunluğun sesi artık gür çıkmalı çünkü en sevdiklerimiz bu kadar yalnız kaldığınızda susacaksak, konuşmayacaksak, bağırmayacaksak, onlara sarılmayacaksak, sahip çıkmayacaksak; arkadaşlar ne zaman konuşacağız?
dün gece özelinde ve sezonun genelinde; her hafta verilmeyen penaltılarımız sadece bizler tarafından değil, avrupa dönüşü sadece galatasaray'ımızı bir gün önce oynatan yayıncı kuruluşun hakem ekipleri tarafından dahi hayretle karşılanır hale gelmiş. aslında burada bahsedeceğimiz; rakibimizin avrupa ligi ve türkiye ligi'nde aldığı sarı kartların karşılaştırması, her hafta lehine verilen ofsayttan goller, lehte çıkan ama aleyhte asla çıkmayan var kararları, bütün ana akım ve sosyal medyayı dizayn ederek yarattıkları "yapı" gibi konuları uzun uzadıya konuşmamıza bile hiç gerek yok; çünkü hepimiz durumun ciddiyetinin farkındayız. sadece dün gece 1. golden önce sallai'ye yapılan faul, barış ve osimhen'e verilmeyen penaltılar ile skora direkt etki eden 3 karar varken; üzerine bütün maç boyunca izlediğimiz görevlendirme ile gelen hakem aslında daha önceki maçlardan çok farklı değildi. geldiğimiz noktada bunların madem hepimiz; en azından çoğunluğumuz farkındayız. o halde gün, gol kaçıran osimhen'e sallamak, hatalı gol yiyen muslera'yı yermek yada ezcümle herhangi bir hatası, kusuru olan herhangi bir futbolcumuzu yerme günü müdür?
hayır, gün en sevdiğimiz, en değerlimiz galatasaray'a sahip çıkma günüdür. gözümüzün önünde tüm yanlı kararlara, algılara, operasyonlara rağmen tarihin en başarılı ekiplerinden birisi varken sesimizi yükseltme, üstümüze düşeni yapma günüdür.
dün gece özelinde ve sezonun genelinde; her hafta verilmeyen penaltılarımız sadece bizler tarafından değil, avrupa dönüşü sadece galatasaray'ımızı bir gün önce oynatan yayıncı kuruluşun hakem ekipleri tarafından dahi hayretle karşılanır hale gelmiş. aslında burada bahsedeceğimiz; rakibimizin avrupa ligi ve türkiye ligi'nde aldığı sarı kartların karşılaştırması, her hafta lehine verilen ofsayttan goller, lehte çıkan ama aleyhte asla çıkmayan var kararları, bütün ana akım ve sosyal medyayı dizayn ederek yarattıkları "yapı" gibi konuları uzun uzadıya konuşmamıza bile hiç gerek yok; çünkü hepimiz durumun ciddiyetinin farkındayız. sadece dün gece 1. golden önce sallai'ye yapılan faul, barış ve osimhen'e verilmeyen penaltılar ile skora direkt etki eden 3 karar varken; üzerine bütün maç boyunca izlediğimiz görevlendirme ile gelen hakem aslında daha önceki maçlardan çok farklı değildi. geldiğimiz noktada bunların madem hepimiz; en azından çoğunluğumuz farkındayız. o halde gün, gol kaçıran osimhen'e sallamak, hatalı gol yiyen muslera'yı yermek yada ezcümle herhangi bir hatası, kusuru olan herhangi bir futbolcumuzu yerme günü müdür?
hayır, gün en sevdiğimiz, en değerlimiz galatasaray'a sahip çıkma günüdür. gözümüzün önünde tüm yanlı kararlara, algılara, operasyonlara rağmen tarihin en başarılı ekiplerinden birisi varken sesimizi yükseltme, üstümüze düşeni yapma günüdür.

