10308
https://x.com/...OfLvXQobHuTVK-G60tgQ
büyük çoğunluğu yaşanan güzel günleri hak etmeyen taraftar topluluğu. maalesef daha hafif bir tanım bulamıyorum son dönemdeki akıl kaçkınlığına.
nereden başlasam, nerede bitirsem bilmiyorum bu yazıyı. hissettiğim bu kötü duygularım yaş almakla alakalı mı diye de düşünmüyor değilim fakat sebebin bu olmadığını 72 yaşında hala aynı duygularla galatasaray’ı izleyen dedemden biliyorum. galatasaray bir aşk, bir tutku ve ömür boyu sürüyor burası kesin. fakat galatasaraylılar her geçen yıl, her geçen maç ve her kötü anda daha da umut kırıcı bir hale geliyor gibi hissetmekten kendimi alamıyorum.
önce sosyal medya ile başladı bu çılgınlık. herkesin herkese her şeyi söyleyebildiği, şansı yaver gidenin veya kalemi kuvvetli olanın kendini bir noktaya getirebildiği bu ortamlar gün geçtikçe bireyleri zehirledi. 2010’lu yılların ortalarından itibaren başta twitter spor medyasını şekillendiren bir kimliğe büründü ülkemizde. ben de oradaydım; anonim bir hesapta, bugünden çok daha rahat ve özgür koşullarda zaman zaman çirkinleşen bir dille twitter’da varlık gösterdim. fakat zaman içinde kullanımın yaygınlaşması ve son dönemde parayla satılan mavi tiklerin, etkileşim karşılığı kazanılan cüzi miktardaki dolarların ardından iyice tiksinerek ve tamamen alışkanlıktan kullanılan bir platform haline geldi.
yaygın kullanımın bir diğer sonucu da temelde koyun sürüsünden farkı olmayan kitlelerin güdülmesinin birkaç hesap vasıtası ile suni gündemler oluşturularak mümkün hale gelmesi oldu. toplumlar, en başta bizim toplumumuz olmak üzere, duymak istediklerine çok kolay inanırlar ve yüksek etkileşim alan bir paylaşımı teyit etme ihtiyacı gütmezler. böyle bir ortamda yeterince ısrarlı bir şekilde söylediğiniz her yalan bazı kesimler için bir kaide haline gelir. örneğin büyükekşi - galarasaray, 59 öncesi şampiyonluklar, cemaat - galatasaray, şike - fenerbahçe gündemlerinde bugün sıradan bir vatandaşın algısıyla sosyal medya üzerinden yalanlar kullanılarak müthiş bir düzeyde oynanmıştır. insanlar, işin doğrusunu ve hatta sadece birkaç yıl öncesini unutmuş hale gelmiştir.
tüm bu düzenin içerisinde galatasaray taraftarı; aralarından biri olmanıza rağmen aklıselimi savunuyorsanız, makul olmaktan yanaysanız, durumları ve kişileri muhakeme ederek değerlendiriyorsanız, anlık tepkilerden, aşırılıktan uzak durmaya çalışıyorsanız ne yazık ki katlanılamaz bir hal aldı.
galatasaray’ın taraftar profilinin değiştiğini söylemek için uzman olmaya gerek yok. çok değil sadece 5-6 sene öncesinin iç saha maçlarına bakılsa dahi aradaki fark siyahla beyaz gibi ortaya çıkıyor. sosyal medyaya, maç çıkışı uzatılan mikrofonlara ise değinmek dahi istemiyorum. tribünde yan yana, yeri geldiğinde omuz omuza olduğun insanların bu denli ekstrem düşüncelere ve çirkin üsluplara sahip olduğunu gördükçe insanın içi acıyor.
çağın türettiği ve dünyayı kendinden ibaret zanneden, bu uğurda ağzından çıkanı kulağı duymayan ve 3 gün önceyi hatırlayamayacak insanların fikirleri ne yazık ki bir kıymete sahip. son dönemde muslera, icardi, torreira dahil olmak üzere sosyal medya üzerinden saldırılmayan ve oturulup eksik ararcasına analiz kasılarak zorlama eleştirilere maruz bırakılmayan futbolcumuz mevcut değil. bazı oyuncuların eşleri dahi buna maruz kalırken bazıları dönem dönem hesaplarını kapatmak zorunda kaldılar. çok eleştirilen ve fikrimce galatasaray’ın bir servet harcamadan yerini doldurmasının mümkün olmadığı kerem aktürkoğlu, deli gibi sevdiği galatasaray’dan ayrıldığından beri yüzüne can geldi. niye? hep kerem mi suçluydu? galatasaray’da olmak neden özellikle burada olmayı tercih edenler için, burada olmayı isteyenler için, buralı olanlar için bizzat galatasaraylıyım diyenlerce zor kılınıyor?
galatasaray kulübü muhtemelen tarihinin en güzel ve benzersiz yıllarından birkaçını yaşıyor. puan kaybetmeyi, mağlup olmayı unutturan bir yapı var. kırılmayan rekor mevcut değil. fakat zaferlerde bir kelle seçip cılız seslerle işleyen, ilk tökezlemede ise ortalığı yakıp yıkan büyük bir kesime sorarsanız galatasaray tarihinde hiç berabere dahi kalmamıştır. çünkü tepkiler bu minvalde geliyor.
28 eylül 2024 galatasaray kasımpaşa maçı benim için muhtemelen bir eşik oldu. ilgili tarihten 7 gün önce kadıköy’den rakibini ezerek zaferle dönen, 3 gün önce yunan ligi şampiyonunu arena’da darmadağın eden ve son 14 günde 5. maçını oynayan takım -saçma sapan bir şekilde de olsa- berabere kaldığı için yine takım dağıttı bizim dahi ve ulvi taraftarlarımız. twitter denen mecraya bana kalırsa ülkemizin en güzide platformlarından olan sözlüğün halini gördükten sonra hiç girmedim. burası böyle ise orada neler yazılıyordur kim bilir?
eskiden müthiş bir keyif duyduğum galatasaray hakkında konuşma eylemini, galatasaray’ın en güzel dönemlerinden birinde bu doyumsuzluk ve çılgınlık halinden dolayı yapmaktan özenle imtina eder hale geldim. daha önce bununla yazarak, konuşarak mücadele etmeye çalışırken tarafıma mesaj gönderen pek çok yazar arkadaşımızdan bildiğim üzere bu yalnızca bana özel bir durum da değil. ‘yangın’ adı verilen ve tamamen saçmalıktan, kişilerin kendilerine olması gerekenden oldukça fazla değer atfetmesinden doğan saçma kültür galatasaray’dan değil fakat galatasaraylı’dan soğutuyor.
bugünün tarihi itibariyle galatasaray spor kulübünün istikrarlı ve sürdürülebilir bir sportif başarıyı; başka bir tabirle dominasyonu sürdürmesinin önündeki en büyük engelin taraftarı olduğunu düşünüyorum. bu demek değil ki yönetimin, futbolcunun, teknik heyetin eleştirilecek yanları yok. sayın okan buruk, yönetim kadroları ve hatta oyuncu grubunun eleştirilecek pek çok tarafı var. fakat ben kendime, pek çok taraftarımızın yaşadığı gibi, sadece eleştirmek ve kelle istemek misyonunu yükleyemiyorum.
dünyada istikrarlı başarıya ulaşan herhangi bir yapıda 2 senede kırılmadık rekor bırakmayan, her rakibini ezen, o kadar az kaybeden ki kaybettiği her maç zihinlerde hapsolan bir liderin adı bu kadar ağır, kötü ve sık şekilde sorgulanmaz. evet doğru, her zaman galatasaray rakiplerine göre bir nebze daha vefasız ve başarı odaklı olmuştur. fakat son dönemdeki gözü dönmüşlüğün bununla bir alakası yok. galatasaraylının kendi camiasını sürekli olarak incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle kaosa sürüklemesini hiçbir insana açıklama şansınız yok.
bu kulübe gelen ve burada görev alan herkes bence dünyadaki en güzel mesleğe sahip. bugün florya’da çaycılık yapmak için başarılı olduğu mesleğini bırakır çoğumuz. fakat bu kapıdan giren herkes aslında benzeri ve anlamı olmayan bir baskının ve hatta bastırılmış nefretin odağı haline gelerek giriyor. sırf bu sebepten eleştirilerim, fikirlerim bir yana dursun; tüm oyuncularımıza, başta hocamız olmak üzere teknik heyetimize allah sabır versin ve yardımcıları olsun. yolda kaza mutlaka olur, diliyorum yolun sonu herkese ve her şeye rağmen 25 olsun.
büyük çoğunluğu yaşanan güzel günleri hak etmeyen taraftar topluluğu. maalesef daha hafif bir tanım bulamıyorum son dönemdeki akıl kaçkınlığına.
nereden başlasam, nerede bitirsem bilmiyorum bu yazıyı. hissettiğim bu kötü duygularım yaş almakla alakalı mı diye de düşünmüyor değilim fakat sebebin bu olmadığını 72 yaşında hala aynı duygularla galatasaray’ı izleyen dedemden biliyorum. galatasaray bir aşk, bir tutku ve ömür boyu sürüyor burası kesin. fakat galatasaraylılar her geçen yıl, her geçen maç ve her kötü anda daha da umut kırıcı bir hale geliyor gibi hissetmekten kendimi alamıyorum.
önce sosyal medya ile başladı bu çılgınlık. herkesin herkese her şeyi söyleyebildiği, şansı yaver gidenin veya kalemi kuvvetli olanın kendini bir noktaya getirebildiği bu ortamlar gün geçtikçe bireyleri zehirledi. 2010’lu yılların ortalarından itibaren başta twitter spor medyasını şekillendiren bir kimliğe büründü ülkemizde. ben de oradaydım; anonim bir hesapta, bugünden çok daha rahat ve özgür koşullarda zaman zaman çirkinleşen bir dille twitter’da varlık gösterdim. fakat zaman içinde kullanımın yaygınlaşması ve son dönemde parayla satılan mavi tiklerin, etkileşim karşılığı kazanılan cüzi miktardaki dolarların ardından iyice tiksinerek ve tamamen alışkanlıktan kullanılan bir platform haline geldi.
yaygın kullanımın bir diğer sonucu da temelde koyun sürüsünden farkı olmayan kitlelerin güdülmesinin birkaç hesap vasıtası ile suni gündemler oluşturularak mümkün hale gelmesi oldu. toplumlar, en başta bizim toplumumuz olmak üzere, duymak istediklerine çok kolay inanırlar ve yüksek etkileşim alan bir paylaşımı teyit etme ihtiyacı gütmezler. böyle bir ortamda yeterince ısrarlı bir şekilde söylediğiniz her yalan bazı kesimler için bir kaide haline gelir. örneğin büyükekşi - galarasaray, 59 öncesi şampiyonluklar, cemaat - galatasaray, şike - fenerbahçe gündemlerinde bugün sıradan bir vatandaşın algısıyla sosyal medya üzerinden yalanlar kullanılarak müthiş bir düzeyde oynanmıştır. insanlar, işin doğrusunu ve hatta sadece birkaç yıl öncesini unutmuş hale gelmiştir.
tüm bu düzenin içerisinde galatasaray taraftarı; aralarından biri olmanıza rağmen aklıselimi savunuyorsanız, makul olmaktan yanaysanız, durumları ve kişileri muhakeme ederek değerlendiriyorsanız, anlık tepkilerden, aşırılıktan uzak durmaya çalışıyorsanız ne yazık ki katlanılamaz bir hal aldı.
galatasaray’ın taraftar profilinin değiştiğini söylemek için uzman olmaya gerek yok. çok değil sadece 5-6 sene öncesinin iç saha maçlarına bakılsa dahi aradaki fark siyahla beyaz gibi ortaya çıkıyor. sosyal medyaya, maç çıkışı uzatılan mikrofonlara ise değinmek dahi istemiyorum. tribünde yan yana, yeri geldiğinde omuz omuza olduğun insanların bu denli ekstrem düşüncelere ve çirkin üsluplara sahip olduğunu gördükçe insanın içi acıyor.
çağın türettiği ve dünyayı kendinden ibaret zanneden, bu uğurda ağzından çıkanı kulağı duymayan ve 3 gün önceyi hatırlayamayacak insanların fikirleri ne yazık ki bir kıymete sahip. son dönemde muslera, icardi, torreira dahil olmak üzere sosyal medya üzerinden saldırılmayan ve oturulup eksik ararcasına analiz kasılarak zorlama eleştirilere maruz bırakılmayan futbolcumuz mevcut değil. bazı oyuncuların eşleri dahi buna maruz kalırken bazıları dönem dönem hesaplarını kapatmak zorunda kaldılar. çok eleştirilen ve fikrimce galatasaray’ın bir servet harcamadan yerini doldurmasının mümkün olmadığı kerem aktürkoğlu, deli gibi sevdiği galatasaray’dan ayrıldığından beri yüzüne can geldi. niye? hep kerem mi suçluydu? galatasaray’da olmak neden özellikle burada olmayı tercih edenler için, burada olmayı isteyenler için, buralı olanlar için bizzat galatasaraylıyım diyenlerce zor kılınıyor?
galatasaray kulübü muhtemelen tarihinin en güzel ve benzersiz yıllarından birkaçını yaşıyor. puan kaybetmeyi, mağlup olmayı unutturan bir yapı var. kırılmayan rekor mevcut değil. fakat zaferlerde bir kelle seçip cılız seslerle işleyen, ilk tökezlemede ise ortalığı yakıp yıkan büyük bir kesime sorarsanız galatasaray tarihinde hiç berabere dahi kalmamıştır. çünkü tepkiler bu minvalde geliyor.
28 eylül 2024 galatasaray kasımpaşa maçı benim için muhtemelen bir eşik oldu. ilgili tarihten 7 gün önce kadıköy’den rakibini ezerek zaferle dönen, 3 gün önce yunan ligi şampiyonunu arena’da darmadağın eden ve son 14 günde 5. maçını oynayan takım -saçma sapan bir şekilde de olsa- berabere kaldığı için yine takım dağıttı bizim dahi ve ulvi taraftarlarımız. twitter denen mecraya bana kalırsa ülkemizin en güzide platformlarından olan sözlüğün halini gördükten sonra hiç girmedim. burası böyle ise orada neler yazılıyordur kim bilir?
eskiden müthiş bir keyif duyduğum galatasaray hakkında konuşma eylemini, galatasaray’ın en güzel dönemlerinden birinde bu doyumsuzluk ve çılgınlık halinden dolayı yapmaktan özenle imtina eder hale geldim. daha önce bununla yazarak, konuşarak mücadele etmeye çalışırken tarafıma mesaj gönderen pek çok yazar arkadaşımızdan bildiğim üzere bu yalnızca bana özel bir durum da değil. ‘yangın’ adı verilen ve tamamen saçmalıktan, kişilerin kendilerine olması gerekenden oldukça fazla değer atfetmesinden doğan saçma kültür galatasaray’dan değil fakat galatasaraylı’dan soğutuyor.
bugünün tarihi itibariyle galatasaray spor kulübünün istikrarlı ve sürdürülebilir bir sportif başarıyı; başka bir tabirle dominasyonu sürdürmesinin önündeki en büyük engelin taraftarı olduğunu düşünüyorum. bu demek değil ki yönetimin, futbolcunun, teknik heyetin eleştirilecek yanları yok. sayın okan buruk, yönetim kadroları ve hatta oyuncu grubunun eleştirilecek pek çok tarafı var. fakat ben kendime, pek çok taraftarımızın yaşadığı gibi, sadece eleştirmek ve kelle istemek misyonunu yükleyemiyorum.
dünyada istikrarlı başarıya ulaşan herhangi bir yapıda 2 senede kırılmadık rekor bırakmayan, her rakibini ezen, o kadar az kaybeden ki kaybettiği her maç zihinlerde hapsolan bir liderin adı bu kadar ağır, kötü ve sık şekilde sorgulanmaz. evet doğru, her zaman galatasaray rakiplerine göre bir nebze daha vefasız ve başarı odaklı olmuştur. fakat son dönemdeki gözü dönmüşlüğün bununla bir alakası yok. galatasaraylının kendi camiasını sürekli olarak incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle kaosa sürüklemesini hiçbir insana açıklama şansınız yok.
bu kulübe gelen ve burada görev alan herkes bence dünyadaki en güzel mesleğe sahip. bugün florya’da çaycılık yapmak için başarılı olduğu mesleğini bırakır çoğumuz. fakat bu kapıdan giren herkes aslında benzeri ve anlamı olmayan bir baskının ve hatta bastırılmış nefretin odağı haline gelerek giriyor. sırf bu sebepten eleştirilerim, fikirlerim bir yana dursun; tüm oyuncularımıza, başta hocamız olmak üzere teknik heyetimize allah sabır versin ve yardımcıları olsun. yolda kaza mutlaka olur, diliyorum yolun sonu herkese ve her şeye rağmen 25 olsun.