1567
harry kewell ve giovani dos santos'u kesin olarak kaybetti diyebiliriz sanırım; bu futbolcuların kulüpte kalmak için yanıp tutuştuklarını, fakat yönetimin onları inadına yolladığını söyleyen yazarlara söyleyecek lafım yok. neyse ne, yaşandı bitti saygısızca...
iddialara göre, vincenzo grella transferi bitti ve miroslav stoch transferi için de sadece bonservis pazarlığı kaldı. stoch'un twente'yi ve şampiyonlar ligi'nde oynayan diğer olası taliplerini teperek galatasaray'a gelmesi beni çok şaşırtır; frank rijkaard'ın varlığı bile bu durumu açıklamaya yetmez. belki de çocuk, kariyerini şekillendirecek futbola dair önemli şeyleri öğrenmek için kendini rijkaard'a emanet etmek istiyor; ama menajeri ben olsam, sırf bunun için bir sezon şampiyonlar ligi'nden uzak kalmasını tavsiye etmezdim. ayrıca stoch transferini 2.5 milyon sterlin'e bitirmek üzere olduğumuz haberlerine inanmıyorum; çüş lan, çocuk daha geçen sezon hollanda ligi'ni dağıttı...
grella'ya ise burun kıvırmaya hakkımız olmadığını defalarca söyledim ama, stoch'u alacak paramız varsa burun da kıvırırım, arıza da çıkarırım. öncelikle, "diarra, keita tipi topla oynayamayan, iri yarı ön libero isteyenler beğenmez tabi; hıh!" savunması geçerli değil. vincent grella, kariyerinin hiçbir döneminde sözlüğün o çok sevdiği "topu oyuna sokan ön libero" olmadı. fizik mücadele ile topu kazanır, rakibin atağını keser ve topla oynayabilen takım arkadaşlarına basit paslar atardı. ben de tam bu tipte bir ön libero istiyoruym fakat grella bunları yapabilirken 32 yaşında değildi ve topu kazanmak için kullanabileceği bir fiziği vardı. basın çok kesin dille konuştuğuna göre, sanırım taraflar çoktan anlaştı ama ben hala bu grella hikayesinin, madjid bougherra transferiyle ilgili çalışmalar sürerken medyaya atılmış bir yem olmasını umuyorum.
ben olsam;
stoch ve grella transferlerinden vazgeçerek, elimde kalan parayı birinci sınıf bir ön libero için kullanırdım ve tercihim madjid bougherra olurdu. bougherra hem stoperde, hem de ön liberoda oynayabiliyor; ortalamanın üstünde bir fiziği ve bir defans oyuncusu için olağanüstü bir top tekniği var. bu sezon ön liberoda kullanırız, seneye musa çağıran formayı kaparsa lucas neill'in yanına monte ederiz. bakarsın neill seneye emekli olmaya karar verir, neill'in yerini gözümüz kapalı bougherra'ya emanet edebiliriz. böyle bir futbolcuyu transfer edebilmek için, görüşmeler esnasında medyaya bir yem atmak şart; adının birlikte anıldığı kulüplerden bazıları juventus, liverpool, fenerbahçe...
bu durumda orta saha sağlama alınacak fakat sol kanat ne olacak? bence bu sezon için sol kanat ikinci sınıf bir oyuncuyla idare edebilir. tek ihtiyacımız olan şampiyonlar ligi'ne katılmak; bunu başarabilirsek seneye sol kanat için de birinci sınıf ve ileride iyi fiyata satılabilecek bir futbolcu alacak paramız olacak nasıl olsa. 2010-2011 sezonu için ligi idare edebilecek, belki otuz yaşlarında olduğu için bonservis bedeli düşük olan*, belki kulübünün gözden çıkardığı ve sözleşmesi sona erdiği için bedelsiz alabileceğimiz bir futbolcuya sol kanadı emanet edebiliriz. ya da hepimizin çok istediği miroslav stoch'u, sene sonunda bonservisi ile alabilmek için opsiyonuyla kiralayabiliriz; nasıl fikir?
aslında bana kalırsa, yukarıda anlattığım gibi yapmaktan başka çaremiz olduğunu da sanmıyorum. 2009-2010 sezonunu birlikte izledik değil mi? orta saha dirençsiz olunca, ileri uç elamanlarının üst düzey performans göstermesi sonucu değiştirmiyor ve bir anlam ifade etmiyor. giovani'nin, keita'nın muazzam oynadığı maçlarda bir puanla yetinmemizin sebebi dirençsiz orta sahamızdı; ligdeki takımların çoğu kontratak oynuyor ve bizim kontratak kesmeyi bilen bir tane bile oyuncumuz yok. iyi bir hücum hattına sahip olmak ve savunmayı ileride kurmak, kontratak oynayan bir rakibin gol bulmasına engel olmuyor. üst düzey bir hücum hattı, topu "ileriye taşımaya" yarar, "ileride tutmaya" değil. topu ileride tutmak için üst düzey defansif orta saha oyuncusu gerekir.
görüldüğü gibi, sağlam bir ön libero bulmazsak, sol kanada kimi getirirsek getirelim yeterli randımanı alamayacağız. vince grella ligde 25 civarı maç çıkarabilirse, bu söylediklerimin bir anlamı kalmaz. grella'nın blackburn'de nasıl oynadığını bilmiyorum, bilmem de gerekmiyor zaten. tobias linderoth, galatasaray'da oynadığı üç-beş maçta futbolun kitabını yazmıştı; ama bize bir faydası olmadı değil mi? parma'dan bildiğim kadarıyla grella fizik olarak üst düzey ve defansif açıdan zaafı bulunmayan bir oyuncuydu ama blackburn'de sık sakatlanmış olması eski fiziğinde olmadığı anlamına geliyor. bildiğiniz gibi türkiye'de futbol, ingiltere'de olduğundan çok daha sert ve fiziğe dayalı; umutsuzum...
takımımızın ön libero mevkisi hakkında konuşmamız gereken bir başka mevzu da musa çağıran; çocuğun internette benim de dahil olduğum geniş bir fan kitlesi var şimdiden. ilk röportajını izledim ve haklı olarak kendine güvendiğini gördüm. formayı alabileceğini söylüyor fakat ben henüz rijkaard'ın sisteminde bu kadar kilit bir rolde olan ön libero mevkisini on yedi-on sekiz yaşında bir çocuğa emanet etme fikrine hazır değilim henüz. en geç iki sezon sonra takımın değişmezi olacağına hiç şüphem yok fakat bu sezon için emin değilim. ayrıca :#355662
ön liberoya yerli takviye yapmak için, musa çağıran, üç seçenekten biriydi. diğerleri ise murat ceylan ve ceyhun gülselam. bu üçünün dışında, gökhan inler'i saymazsak, elle tutulur bir potansiyele sahip ve işe yarar başka türk ön liberonun var olduğuna inanmıyorum; özellikle türkiye'de...
murat ceylan'ı
fenerbahçe alır ve emre belozoğlu'nun yanına monte ederse; baroni'yi gönül rahatlığıyla gönderir ve yabancı kontenjanı açar.
beşiktaş alır ve ernst'in yanına monte ederse; murat'dan daha iyi olmayan fink'i gönül rahatlığıyla gönderir ve yabancı kontenjanı açar.
galatasaray alır ve musa çağıran ile dönüşümlü olarak tek ön libero oynatırsa; madjid bougherra için gerekli yabancı kontenjanını sağlar, bougherra - neill ikilisinin önünde de murat'ı oynatarak süper lig'de "god mode: on" takılır.
buradaki vurgu; memlekette doğru dürüst ön libero yetişmemesinden dolayı, ülkedeki büyük takımların yabancılara yönelmesi. transferi halinde büyük takımlara yapabileceği katkı, görüldüğü gibi oldukça üst düzey murat'ın. ama beşiktaş'lı olması ve daha da önemlisi gaziantepspor'da oynuyor olması sebebiyle, sanırım öncelik beşiktaş'ın; bize yar olmaz...
ceyhun gülselam'ın üç büyükler'den birine transferi halinde de aynı şartlar geçerli; fakat hem ön liberoda, hem de alternatiflerimizin azaldığı stoperde oynayabilmesi açısından, ceyhun gülselam en çok galatasaray'ın işine yarar. trabzonspor'un bırakmak istememesini anlıyorum, bir-iki takviye ile ligde ilk ikiye oynayabilecek bir kadroları var ve ben de olsam en az bir sezon daha tutardım. bu transfer de yatar...
stoper konusunda da iki satır karalamak gerek. bu sezonu* atlatabilecek durumdayız ama seneye stopere de takviye gerekecek. görünüşe göre elde sadece lucas neill, halan balta ve ali turan kaldı.
gökhan zan, florya tesislerine yüz metreden fazla yaklaştırılmaması gereken, saha içinde de, rotasyonda da varlığı-yokluğu bir olan futbolculardan.
servet çetin, kötü bir stoper olduğuna inanmadığım ama artık galatasaray'da elde edebileceği her şeyi kazanmış bir futbolcu; bu durum konsantrasyonunu kötü etkiliyor ve vasat bir stoper gibi oynuyor. artık ucundan kıyısından bir avrupa görmesinin vakti geldi, ama bir ay önce satışından beş milyon euro kadar bir para beklendiği söyleniyordu; bir ay oldu, hala teklif yok. fırsatımız varken marsilya'ya satmalı ve o parayla lucas neill'i almalıydık...
emre güngör, benim gördüğüm en acıklı stoper manzaralarından biri. tipik türk stoperi gibi fiziğe yüklenip birebirde etkili olmayı yeterli bulmamış, markaja yüklenmiş ve azmedip yer tutmayı öğrenmiş bir çocuk. uzun sakatlıklar yaşamasına rağmen hasan şaş ya da sergen yalçın göbeği salmamış olması da kendine iyi baktığını gösteriyor. ama gel gör ki, sakatlık korkusuyla topa girmeye çekinir hale gelmiş ve bundan kaynaklanan konsantrasyon eksikliği sebebiyle amatör futbolcular gibi hatalar yapar olmuş. gidişine üzülürüm ama galatasaray için büyük bir kayıp olacağından değil; türk futbolunda efsane olmaya bu kadar yaklaşmışken, böyle ucuz kaybettiği için...
emre güngör'ün kaybını telafi edebilecek transferimiz ise ali turan oldu. bu adama özel dikkat isterim. ilk devre sonunda liderliğe yükselen kayserispor, malum olaylar sebebiyle ali turan'ı kadrosundan çıkarmasının ardından, son üç yılın en kötü sonucunu almış ve sezonu sekizinci olarak tamamlamıştır. hem birebirde rahatlıkla top çalmasını sağlayabilen bir fiziği, hem de fizikle top çalmanın zor olduğu rakiplere karşı oynaması halinde, topu daha rakibe gelmeden karşılayabilmesini sağlayan bir markaj özelliği vardır.
lucas neill, galatasaray'da görmekten çok mutlu olduğum bir futbolcu. yaşına rağmen fiziğinden bir şey kaybetmemiş, iki-üç sezon oynayabilecek durumda ama bunu istiyor mu, bilmiyoruz... jübileden önce sağlam bir voli vurmak için galatasaray'a gelmiş olması da muhtemel; 2010-2011 sezonu sonunda "benden bu kadar" derse hiç şaşırmam. tabi ki sene sonuna doğru bu konu kendisiyle konuşulacaktır ve neill'in kontratını uzatması, tamamen galatasaray'ın kendisine ne vaat ettiği ile alakalıdır. eğer inşa edilen takım, 2011-2012'de şampiyonlar ligi'nde çeyrek final görebilecek bir seviyeye gelirse; neill kontratını seve seve bir-iki sene uzatır. ama bunun olup olmayacağını bilmiyoruz; yani en geç iki sene sonra, lucas neill'in yerine birini arıyor olacağız ve neill'i bile ne kadar zor bulduğumuz ortada. madjid bougherra için dua ediyorum...
-----
tahminlerimiz, tavsiyelerimiz ve dileklerimiz bir yana, 2010-2011'de oluşacak olan kadrosu, muhtemelen şudur:
______?????______
sabri_neill__ali_hakan
____vince grella____
___elano___arda___
keita_________stoch
____milan baros____
grella'nın en az yirmi beş lig maçı çıkarabilmesi ve kalan maçlarda da musa çağıran'ın iyi oynayarak grella'nın yerini doldurabilmesi halinde, bu kadro şampiyonluğa oynar aslında. fakat grella, dilemesek de beklediğimiz gibi takımdan ayrı düz koşu manyağı olur ve musa çağıran'ın da henüz on sekiz yaşında kaldıramayacağı bir yükün altına sokularak hem kötü bir sezon geçirmesine, hem de kariyerinin geri kalanının yara almasına sebep olursa; en en en iyi ihtimalle ikinci olarak tamamlarız 2010-2011 sezonunu...
bu kadroda miroslav stoch'un yedeği de musa çağıran ya da emre çolak oluyor. stoch'un oyundan alınması gerektiğinde arda turan sol kanada geçiyor ve orta sahanın göbeğinde arda'nın yerine musa ya da emre oynuyor; sağlam...
edit: birkaç yazım hatasını daha uyarı gelmeden düzeltme; yazım ve imla denetim timi uyuyor mu?!*
iddialara göre, vincenzo grella transferi bitti ve miroslav stoch transferi için de sadece bonservis pazarlığı kaldı. stoch'un twente'yi ve şampiyonlar ligi'nde oynayan diğer olası taliplerini teperek galatasaray'a gelmesi beni çok şaşırtır; frank rijkaard'ın varlığı bile bu durumu açıklamaya yetmez. belki de çocuk, kariyerini şekillendirecek futbola dair önemli şeyleri öğrenmek için kendini rijkaard'a emanet etmek istiyor; ama menajeri ben olsam, sırf bunun için bir sezon şampiyonlar ligi'nden uzak kalmasını tavsiye etmezdim. ayrıca stoch transferini 2.5 milyon sterlin'e bitirmek üzere olduğumuz haberlerine inanmıyorum; çüş lan, çocuk daha geçen sezon hollanda ligi'ni dağıttı...
grella'ya ise burun kıvırmaya hakkımız olmadığını defalarca söyledim ama, stoch'u alacak paramız varsa burun da kıvırırım, arıza da çıkarırım. öncelikle, "diarra, keita tipi topla oynayamayan, iri yarı ön libero isteyenler beğenmez tabi; hıh!" savunması geçerli değil. vincent grella, kariyerinin hiçbir döneminde sözlüğün o çok sevdiği "topu oyuna sokan ön libero" olmadı. fizik mücadele ile topu kazanır, rakibin atağını keser ve topla oynayabilen takım arkadaşlarına basit paslar atardı. ben de tam bu tipte bir ön libero istiyoruym fakat grella bunları yapabilirken 32 yaşında değildi ve topu kazanmak için kullanabileceği bir fiziği vardı. basın çok kesin dille konuştuğuna göre, sanırım taraflar çoktan anlaştı ama ben hala bu grella hikayesinin, madjid bougherra transferiyle ilgili çalışmalar sürerken medyaya atılmış bir yem olmasını umuyorum.
ben olsam;
stoch ve grella transferlerinden vazgeçerek, elimde kalan parayı birinci sınıf bir ön libero için kullanırdım ve tercihim madjid bougherra olurdu. bougherra hem stoperde, hem de ön liberoda oynayabiliyor; ortalamanın üstünde bir fiziği ve bir defans oyuncusu için olağanüstü bir top tekniği var. bu sezon ön liberoda kullanırız, seneye musa çağıran formayı kaparsa lucas neill'in yanına monte ederiz. bakarsın neill seneye emekli olmaya karar verir, neill'in yerini gözümüz kapalı bougherra'ya emanet edebiliriz. böyle bir futbolcuyu transfer edebilmek için, görüşmeler esnasında medyaya bir yem atmak şart; adının birlikte anıldığı kulüplerden bazıları juventus, liverpool, fenerbahçe...
bu durumda orta saha sağlama alınacak fakat sol kanat ne olacak? bence bu sezon için sol kanat ikinci sınıf bir oyuncuyla idare edebilir. tek ihtiyacımız olan şampiyonlar ligi'ne katılmak; bunu başarabilirsek seneye sol kanat için de birinci sınıf ve ileride iyi fiyata satılabilecek bir futbolcu alacak paramız olacak nasıl olsa. 2010-2011 sezonu için ligi idare edebilecek, belki otuz yaşlarında olduğu için bonservis bedeli düşük olan*, belki kulübünün gözden çıkardığı ve sözleşmesi sona erdiği için bedelsiz alabileceğimiz bir futbolcuya sol kanadı emanet edebiliriz. ya da hepimizin çok istediği miroslav stoch'u, sene sonunda bonservisi ile alabilmek için opsiyonuyla kiralayabiliriz; nasıl fikir?
aslında bana kalırsa, yukarıda anlattığım gibi yapmaktan başka çaremiz olduğunu da sanmıyorum. 2009-2010 sezonunu birlikte izledik değil mi? orta saha dirençsiz olunca, ileri uç elamanlarının üst düzey performans göstermesi sonucu değiştirmiyor ve bir anlam ifade etmiyor. giovani'nin, keita'nın muazzam oynadığı maçlarda bir puanla yetinmemizin sebebi dirençsiz orta sahamızdı; ligdeki takımların çoğu kontratak oynuyor ve bizim kontratak kesmeyi bilen bir tane bile oyuncumuz yok. iyi bir hücum hattına sahip olmak ve savunmayı ileride kurmak, kontratak oynayan bir rakibin gol bulmasına engel olmuyor. üst düzey bir hücum hattı, topu "ileriye taşımaya" yarar, "ileride tutmaya" değil. topu ileride tutmak için üst düzey defansif orta saha oyuncusu gerekir.
görüldüğü gibi, sağlam bir ön libero bulmazsak, sol kanada kimi getirirsek getirelim yeterli randımanı alamayacağız. vince grella ligde 25 civarı maç çıkarabilirse, bu söylediklerimin bir anlamı kalmaz. grella'nın blackburn'de nasıl oynadığını bilmiyorum, bilmem de gerekmiyor zaten. tobias linderoth, galatasaray'da oynadığı üç-beş maçta futbolun kitabını yazmıştı; ama bize bir faydası olmadı değil mi? parma'dan bildiğim kadarıyla grella fizik olarak üst düzey ve defansif açıdan zaafı bulunmayan bir oyuncuydu ama blackburn'de sık sakatlanmış olması eski fiziğinde olmadığı anlamına geliyor. bildiğiniz gibi türkiye'de futbol, ingiltere'de olduğundan çok daha sert ve fiziğe dayalı; umutsuzum...
takımımızın ön libero mevkisi hakkında konuşmamız gereken bir başka mevzu da musa çağıran; çocuğun internette benim de dahil olduğum geniş bir fan kitlesi var şimdiden. ilk röportajını izledim ve haklı olarak kendine güvendiğini gördüm. formayı alabileceğini söylüyor fakat ben henüz rijkaard'ın sisteminde bu kadar kilit bir rolde olan ön libero mevkisini on yedi-on sekiz yaşında bir çocuğa emanet etme fikrine hazır değilim henüz. en geç iki sezon sonra takımın değişmezi olacağına hiç şüphem yok fakat bu sezon için emin değilim. ayrıca :#355662
ön liberoya yerli takviye yapmak için, musa çağıran, üç seçenekten biriydi. diğerleri ise murat ceylan ve ceyhun gülselam. bu üçünün dışında, gökhan inler'i saymazsak, elle tutulur bir potansiyele sahip ve işe yarar başka türk ön liberonun var olduğuna inanmıyorum; özellikle türkiye'de...
murat ceylan'ı
fenerbahçe alır ve emre belozoğlu'nun yanına monte ederse; baroni'yi gönül rahatlığıyla gönderir ve yabancı kontenjanı açar.
beşiktaş alır ve ernst'in yanına monte ederse; murat'dan daha iyi olmayan fink'i gönül rahatlığıyla gönderir ve yabancı kontenjanı açar.
galatasaray alır ve musa çağıran ile dönüşümlü olarak tek ön libero oynatırsa; madjid bougherra için gerekli yabancı kontenjanını sağlar, bougherra - neill ikilisinin önünde de murat'ı oynatarak süper lig'de "god mode: on" takılır.
buradaki vurgu; memlekette doğru dürüst ön libero yetişmemesinden dolayı, ülkedeki büyük takımların yabancılara yönelmesi. transferi halinde büyük takımlara yapabileceği katkı, görüldüğü gibi oldukça üst düzey murat'ın. ama beşiktaş'lı olması ve daha da önemlisi gaziantepspor'da oynuyor olması sebebiyle, sanırım öncelik beşiktaş'ın; bize yar olmaz...
ceyhun gülselam'ın üç büyükler'den birine transferi halinde de aynı şartlar geçerli; fakat hem ön liberoda, hem de alternatiflerimizin azaldığı stoperde oynayabilmesi açısından, ceyhun gülselam en çok galatasaray'ın işine yarar. trabzonspor'un bırakmak istememesini anlıyorum, bir-iki takviye ile ligde ilk ikiye oynayabilecek bir kadroları var ve ben de olsam en az bir sezon daha tutardım. bu transfer de yatar...
stoper konusunda da iki satır karalamak gerek. bu sezonu* atlatabilecek durumdayız ama seneye stopere de takviye gerekecek. görünüşe göre elde sadece lucas neill, halan balta ve ali turan kaldı.
gökhan zan, florya tesislerine yüz metreden fazla yaklaştırılmaması gereken, saha içinde de, rotasyonda da varlığı-yokluğu bir olan futbolculardan.
servet çetin, kötü bir stoper olduğuna inanmadığım ama artık galatasaray'da elde edebileceği her şeyi kazanmış bir futbolcu; bu durum konsantrasyonunu kötü etkiliyor ve vasat bir stoper gibi oynuyor. artık ucundan kıyısından bir avrupa görmesinin vakti geldi, ama bir ay önce satışından beş milyon euro kadar bir para beklendiği söyleniyordu; bir ay oldu, hala teklif yok. fırsatımız varken marsilya'ya satmalı ve o parayla lucas neill'i almalıydık...
emre güngör, benim gördüğüm en acıklı stoper manzaralarından biri. tipik türk stoperi gibi fiziğe yüklenip birebirde etkili olmayı yeterli bulmamış, markaja yüklenmiş ve azmedip yer tutmayı öğrenmiş bir çocuk. uzun sakatlıklar yaşamasına rağmen hasan şaş ya da sergen yalçın göbeği salmamış olması da kendine iyi baktığını gösteriyor. ama gel gör ki, sakatlık korkusuyla topa girmeye çekinir hale gelmiş ve bundan kaynaklanan konsantrasyon eksikliği sebebiyle amatör futbolcular gibi hatalar yapar olmuş. gidişine üzülürüm ama galatasaray için büyük bir kayıp olacağından değil; türk futbolunda efsane olmaya bu kadar yaklaşmışken, böyle ucuz kaybettiği için...
emre güngör'ün kaybını telafi edebilecek transferimiz ise ali turan oldu. bu adama özel dikkat isterim. ilk devre sonunda liderliğe yükselen kayserispor, malum olaylar sebebiyle ali turan'ı kadrosundan çıkarmasının ardından, son üç yılın en kötü sonucunu almış ve sezonu sekizinci olarak tamamlamıştır. hem birebirde rahatlıkla top çalmasını sağlayabilen bir fiziği, hem de fizikle top çalmanın zor olduğu rakiplere karşı oynaması halinde, topu daha rakibe gelmeden karşılayabilmesini sağlayan bir markaj özelliği vardır.
lucas neill, galatasaray'da görmekten çok mutlu olduğum bir futbolcu. yaşına rağmen fiziğinden bir şey kaybetmemiş, iki-üç sezon oynayabilecek durumda ama bunu istiyor mu, bilmiyoruz... jübileden önce sağlam bir voli vurmak için galatasaray'a gelmiş olması da muhtemel; 2010-2011 sezonu sonunda "benden bu kadar" derse hiç şaşırmam. tabi ki sene sonuna doğru bu konu kendisiyle konuşulacaktır ve neill'in kontratını uzatması, tamamen galatasaray'ın kendisine ne vaat ettiği ile alakalıdır. eğer inşa edilen takım, 2011-2012'de şampiyonlar ligi'nde çeyrek final görebilecek bir seviyeye gelirse; neill kontratını seve seve bir-iki sene uzatır. ama bunun olup olmayacağını bilmiyoruz; yani en geç iki sene sonra, lucas neill'in yerine birini arıyor olacağız ve neill'i bile ne kadar zor bulduğumuz ortada. madjid bougherra için dua ediyorum...
-----
tahminlerimiz, tavsiyelerimiz ve dileklerimiz bir yana, 2010-2011'de oluşacak olan kadrosu, muhtemelen şudur:
______?????______
sabri_neill__ali_hakan
____vince grella____
___elano___arda___
keita_________stoch
____milan baros____
grella'nın en az yirmi beş lig maçı çıkarabilmesi ve kalan maçlarda da musa çağıran'ın iyi oynayarak grella'nın yerini doldurabilmesi halinde, bu kadro şampiyonluğa oynar aslında. fakat grella, dilemesek de beklediğimiz gibi takımdan ayrı düz koşu manyağı olur ve musa çağıran'ın da henüz on sekiz yaşında kaldıramayacağı bir yükün altına sokularak hem kötü bir sezon geçirmesine, hem de kariyerinin geri kalanının yara almasına sebep olursa; en en en iyi ihtimalle ikinci olarak tamamlarız 2010-2011 sezonunu...
bu kadroda miroslav stoch'un yedeği de musa çağıran ya da emre çolak oluyor. stoch'un oyundan alınması gerektiğinde arda turan sol kanada geçiyor ve orta sahanın göbeğinde arda'nın yerine musa ya da emre oynuyor; sağlam...
edit: birkaç yazım hatasını daha uyarı gelmeden düzeltme; yazım ve imla denetim timi uyuyor mu?!*