612
geçen gün enflasyondan arındırılmamış haliyle baliç'in en pahalı yurtdışına transfer olan isim olduğuna dair paylaşımlar vardı. 2000 yazında 16 milyon euro ödeyerek almıştık jardel'i. bugünkü değeri ise nerdeyse 27 milyon euro yapmakta. o dönem sürekli yokluk içinde boğuşan, oyuncu maaşlarını ödemede aksaklık yaşayan süren yönetiminin yaptığı beklenmedik bir hamleydi.
https://www.in2013dollars.com/...2000?amount=16000000
bence bu hamle yapılırken cem uzan'ın bonservisi ödeyeceğine dair verdiği vaat, telsim ile yapılan sponsorluk anlaşması, hakan şükür'ün inter'e bedelsiz transfer olma hamlesine karşılık olarak mahkeme sonucunda bonservis elde edeceğimize dair inanç etken oldu. hatta gelecek yıl bütçesi oluşturulurken hakan şükür'ün bonservisinden gelecek 20 milyon dolar'ı da ekledik diyordu süren. tabi sonrasında ne telsim anlaşması beklendiği gibi oldu, ne uzan vaadini yerine getirdi, ne de hakan şükür'den beklenen rakamlar elde edildi. üzerine bir de sonraki sezon emre ile okan'ı da bedelsiz olarak kaybettik.
ancak hakan şükür'ün gidişiyle beraber oyun yapısında büyük bir handikap yaşanacağını bilsek de ntv'de jardel'in gollerini izlemek çok keyifliydi. şampiyonlar ligi maçlarında attığı goller, drulovic ile olan ikili uyumları (porto'da sol açık olarak oynayıp jardel'e çok sayıda asisti olan bir isim), real madrid'i boş geçmeyişi gibi fantastik yanları vardı.
geldiği sezondan itibaren savunma yönünde hiç olmayan hagi ve jardel ile beraber takım nerdeyse 9 kişi savunma yapmak zorunda kaldı. okan, emre, suat, ümit davala, ergün, hatta ahmet yıldırım gibi isimler varken luce'nin bülent akın takıntısına maruz kaldık. yavaş yavaş o agresif, saldırgan, topu aldığında hızlı hücum eden, top kaybına tahammülü olmayan takım hüviyetini kaybettik.
daha dengeli, durağan, 1-0'ı koruma odaklı bir takıma dönüşmeye başladık. bu da taraftarın asla hoşlanmadığı bir şeydi. çünkü agresif, pres yoğun bir oyun anlayışı bu kulübün kimliği. ancak o günkü kadro yapılanmasında luce'nin bunu en ileri uçtan itibaren yapma olasılığı pek yoktu. ki luce de bu oyun anlayışını seven biri değildi zaten.
gelişinin artıları da, eksileri de oldu. ancak oyun anlayışımızı yitirmek, dermansız bir hastalık gibi geliyor bana. 99-2000, 2011-12 oyun anlayışlarının devam etmesi çok önemliydi; maalesef olmadı. kadrodaki revizyonlar, farklı nitelikteki oyuncular, farklı dizilimler derken farklı bir yöne evrildi. aynısını 2022-23 sezonu için de düşünüyorum. umarım o anlayışı kaybetmeden önümüzdeki yıl tekrar dönüş yapabiliriz.
https://www.in2013dollars.com/...2000?amount=16000000
bence bu hamle yapılırken cem uzan'ın bonservisi ödeyeceğine dair verdiği vaat, telsim ile yapılan sponsorluk anlaşması, hakan şükür'ün inter'e bedelsiz transfer olma hamlesine karşılık olarak mahkeme sonucunda bonservis elde edeceğimize dair inanç etken oldu. hatta gelecek yıl bütçesi oluşturulurken hakan şükür'ün bonservisinden gelecek 20 milyon dolar'ı da ekledik diyordu süren. tabi sonrasında ne telsim anlaşması beklendiği gibi oldu, ne uzan vaadini yerine getirdi, ne de hakan şükür'den beklenen rakamlar elde edildi. üzerine bir de sonraki sezon emre ile okan'ı da bedelsiz olarak kaybettik.
ancak hakan şükür'ün gidişiyle beraber oyun yapısında büyük bir handikap yaşanacağını bilsek de ntv'de jardel'in gollerini izlemek çok keyifliydi. şampiyonlar ligi maçlarında attığı goller, drulovic ile olan ikili uyumları (porto'da sol açık olarak oynayıp jardel'e çok sayıda asisti olan bir isim), real madrid'i boş geçmeyişi gibi fantastik yanları vardı.
geldiği sezondan itibaren savunma yönünde hiç olmayan hagi ve jardel ile beraber takım nerdeyse 9 kişi savunma yapmak zorunda kaldı. okan, emre, suat, ümit davala, ergün, hatta ahmet yıldırım gibi isimler varken luce'nin bülent akın takıntısına maruz kaldık. yavaş yavaş o agresif, saldırgan, topu aldığında hızlı hücum eden, top kaybına tahammülü olmayan takım hüviyetini kaybettik.
daha dengeli, durağan, 1-0'ı koruma odaklı bir takıma dönüşmeye başladık. bu da taraftarın asla hoşlanmadığı bir şeydi. çünkü agresif, pres yoğun bir oyun anlayışı bu kulübün kimliği. ancak o günkü kadro yapılanmasında luce'nin bunu en ileri uçtan itibaren yapma olasılığı pek yoktu. ki luce de bu oyun anlayışını seven biri değildi zaten.
gelişinin artıları da, eksileri de oldu. ancak oyun anlayışımızı yitirmek, dermansız bir hastalık gibi geliyor bana. 99-2000, 2011-12 oyun anlayışlarının devam etmesi çok önemliydi; maalesef olmadı. kadrodaki revizyonlar, farklı nitelikteki oyuncular, farklı dizilimler derken farklı bir yöne evrildi. aynısını 2022-23 sezonu için de düşünüyorum. umarım o anlayışı kaybetmeden önümüzdeki yıl tekrar dönüş yapabiliriz.