resim
Mário de Jardel Almeida Ribeiro
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Santrfor
Yaş:51
Boy:1.88
Uyruk:Brezilya
  • 545
    hakan şükür sonrası galatasaray taraftarını sudan çıkmış balığa döndüren abimiz. saha dışı ayrı tabi ama o dönem hakan şükür tipi santrafor dedirtecek kadar apayrı bir oyuncuydu. pres yapan, hava topunun her türlüsünü alıp saklayıp takımının ileri gelmesine vakit sağlayan, alan boşaltan, gol atan komple bir paketti.

    o hakan şükür takımdan bedelsiz olarak ayrılmış, biraz da sürpriz şekilde. yerine o dönemin yaklaşık 2 sezonluk transfer bütçesine denk bir parayla bu abimiz gelmiş. tabi günümüzdeki gibi 10 yaşında çocuk sana brezilya ligi'nden scout raporu çıkarmıyor. eurosport'ta pazartesi geceleri yayınlanan eurogoals programını izleyen bir azınlık hariç türkiye'de kimse bu abimizi tanımıyor. üzerine bir de hazırlık maçlarında "ne yapıyor ya bu?" dedirten bir görüntüde olunca hakikaten taraftara yazın ortasında bir soğuk duş aldırmıştı bu abimiz.

    st. gallen deplasmanında attığı iki golle galibiyeti getirince kendisini ve kendisini takıma getirenleri yerden yere vuran gazeteciler bir anda "uyum sürecini tamamladı" demeye başladı. ertesi hafta sami yen'de 7-0 biten maçta erzurumspor'a yazı ile beş tane sallayınca hakkındaki soru işaretleri silindi, hele bir de bir sonraki hafta belalısı olduğu iker casillas'a iki tane atıp süper kupayı da getirince "süper mario jardel"e evrildi. nitekim hagi'nin 40 metreden koyduğu efsanevi monaco maçında attığı golden sonra sabri ugan'ın da bu şekilde anons etmesiyle o lakap türkiye çapında üne kavuştu.

    çok enteresan bir adamdı. helikopterle florya'ya inmesiyle başlamıştı galatasaray kariyeri. bir masa başında föy dosyaya imza pozu verip akabinde arkadaki bayrağı öpüp sahaya çıkıp yalandan top sektirmeli imza merasimlerine alışmış türk futbol seyircisi için muazzam bir olaydı. zaten o günden sonra öyle sükseli bir ilk adımı görmek nasip olmadı.

    hazırlık maçlarındaki görüntüsü de enteresandı. neredeyse düzgün koşamıyor gibi görünen, 10-15 metreden fazla aksiyon almayan bir havası vardı. lucescu'nun yönetimi arayıp "ya bu adam iyi bir futbolcu değil galiba" dediğini, yönetim kurulunun teminatı iptal etme çabalarını yıllar sonra socrates dergi röportajında öğrendik ama hakikaten garip bir tarzı vardı. en bariz örneklerden biri kadıköy'de normal süresi 4-4 biten efsanevi kupa maçında* attığı gol ve kaçırdığı penaltıdaki yürüyüşüdür.

    ama bir şekilde golleri sıralıyordu. en başta ayağıyla şut çeker gibi kafa vuruşları vardı. hatta sırf o manyak kafa gollerine devam edebilsin diye championship manager oyununda normalde hiç zıplamamasına rağmen jumping'i 19-20 arası gidip geliyordu. bursa'da emekleyerek attığı kafa golünden tut beşiktaş'a diklemesine uçarak attığı kafa golüne, aziz başkan'ın videosunu izlettiği strum graz maçında neredeyse sıfırdan attığı kafa golünden st gallen'e neredeyse penaltı noktasından attığı kafa golüne kadar bu alanda geniş bir yelpaze sundu.

    kafanın yanı sıra yarı vole tarzı golleri de severdi. mesela san siro'da milan'a attığı gol, yine kadıköy'deki maçta neredeyse ceza yayından attığı no look vole... hatta yanılmıyorsam siirt jetpaspor'a da öyle bir golü vardı, ya da belki ankaragücü'dür. biraz abartırsak sami yen'de rangers'a neredeyse 25 metreden gelişine vurduğu şutla atttığı garip gol bile sayılabilir.

    tabi en bilinen ve hala anlatılan özelliği, bir şekilde doğru yerde doğru zamanda olabilmesiydi. real madrid'e attığı altın gol ile bunun ilk sinyallerini vermişti aslında. defanstan seken toplar, kaleciden seken toplar, bazen ıska geçen rakibin arkasına geçen toplar bir şekilde bu abimizi buluyordu. üstelik bunu "koşmuyor" dedirten temposuna rağmen yapmayı başarıyordu. bu özelliğinin ekmeğini yiyen bir diğer isim hakan ünsal oldu. birinci fatih terim döneminde 103 maçta 10 asisti olan bu abimiz, jardel'in bir şekilde ceza sahasına gelen her topu gol yapma potansiyeli sayesinde 15 maçta 5 asiste ulaşmıştır o sezon.

    uzun lafın kısası golün her türlüsünü attı bu abimiz. kafayla attı, sağıyla attı, soluyla attı, yerde sürünürken attı, ceza sahasının dışından attı. hatta hızını alamadı işte böyle her sene böyle milan'a da böyle koyarlar aman tezahüratından gaza gelip tarihin en yavaş driplingiyle bile gol attı. 43 resmi maçta 34 gol 5 asist yaptı. üstelik bunu takımda bir önceki sezonun türkiye gol kralı varken yaptı.

    ama işte enteresan bir adamdı. saha içinde ne kadar başına buyruk ise saha dışında da o derece kılıbığın bayrak tutanıydı. karısının* dizinin dibinden ayrılmayan, sözünden dışarı çıkmayan bir yapıdaydı. karısı da birazcık zor bir karakter olunca saha dışında bir türlü mutluluğu bulamadı.

    (bkz: #2909832)

    üzerine bir de soyunma odasında emre belözoğlu ve o dönemki manevi abisi okan buruk'tan dayak yedi. kendisinin yıllar sonra paylaştığı fotoğraflarda malum şahsın yüzünü sansürlemesiyle tekrardan gündeme gelen bu olay iddialara göre efsanevi real madrid maçı sonrası soyunma odasında yaşandı. zaten o maçtan sonra doğru dürüst kadroya giremedi, hakkında net bir açıklama da hiçbir zaman yapılmadı. serkan aykut'un golleri arka arkaya sıralamaya başlaması, ankaragücü maçında yaşanan o kansız satışı ve ligin sonunun etkisiyle yeteri kadar konuşulmadı.

    yaz döneminde sessiz sedasız şekilde karısının peşinde portekiz'e döndü. sporting lizbon'dan kendisine bir yıl önce ödenen bonservisin üçte biri kadar bir para ve mbo mpenza robert spehar pavel horvath üçlüsünü aldık. ikisi sıfır dakika forma giydi, horvath ise malatya ve beşlik olduğumuz bursa deplasmanlarında 45'er dakika oynadı. totalde yaklaşık 3 senelik transfer bütçesi eksiye girerken üzerine apar topar gönderilen bu üç oyuncuyla davalık olduk. neticede o 3 transfer sezonu bütçelik zarar bir daha hiç kapanmadı. ama öyle umarsızca gol atan bir forvet de bu topraklara bir daha gelmedi...

    sen ne süper mario golcümüzdün be jardel...
  • 483
    bugün 25 ağustos 2000 galatasaray real madrid maçını izlerken dikkat ettim ki aslında mario jardel'in çok zor bir sezon geçireceğini sezon başından belli etmiş bu maç. ömer üründül maç yorumlarında jardel'in hakan şükür gibi orta sahaya gelip pres yapmadığı için galatasaray'ın yeni sezonda oyun anlamında sıkıntı yaşayacağını iddia etti. oysa bu adamın ceza sahasında golle buluşması demek gol demekti.. porto'da son 4 yılda 170 maçta 168 gol atmış avrupa gol kralı'ydı o. zaten şampiyonlar ligi şampiyonluğu hedefi için transfer edilmişti.

    ligin ilk yarısında oynadığı 16 maçta 18 gol atmıştı jardel. fenerbahçeli medya sürekli bu adamla uğraşıyor, "jardel golcü değil ona nasıl 20 milyon dolar verilir" diyerek adamı yıpratmaya çalışıyordu. hıncal uluç çıkıp "jardel futbolcu falan değil" diyordu. jardel bir gün dayanamayıp şöyle bir demeç vermişti:

    “istanbul’u çok seviyorum. elbette galatasaray’ı da... hakkımda bu tür haberleri çıkaranlara sesleniyorum; beni rahat bırakın" ifadelerini kullandı. baskı altında tutulduğunu belirten jardel, “yeter artık. bir yere gitmiyorum. şu an sadece benim için çok önemli olan fenerbahçe maçını düşünüyorum. böyle bir karşılaşma öncesi bu tür şeyleri konuşmak bile istemiyorum."

    o zamanlar emre belözoğlu'nun ve okan buruk'un soyunma odasında jardel'in üzerine yürüdüğü, "en çok parayı jardel alıyor ama hiç koşmuyor" dedikleri, maçlarda ona pas atmadıkları, hatta lucescu'ya jardel'i takımdan kesmesi için baskı yaptıkları iddia edilmişti.

    hatırlanacağı üzere mircea lucescu 18 nisan 2001 real madrid galatasaray maçından sonra jardel'i takımdan tamamen kesmiş, bir daha da takımın şampiyonluğu kaybettiği maçlardan biri olan 6 mayıs 2001 fenerbahçe galatasaray maçında son 25 dakika dışında asla oynatmamıştı. lucescu'nun 13 mayıs 2001 galatasaray ankaragücü maçında takımın deli gibi gole ihtiyacı olduğu halde jardel'i tribünde oturtması çok konuşulmuştu.

    lucescu'ya jardel'in niye oynamadığı sorulduğu bir gün "arkadaşları arif ve serkan'la daha iyi oynadıklarını söylüyor" demişti... ah o sezon fatih terim olacaktı da emre'yle okan da gidip ona "jardel'i oynatma hoca" diyeceklerdi... tahmin edersiniz uyarının koyusunun da koyusunu gösterirdi onlara.

    yıllar sonra bu konu jardel'e sorulduğunda şöyle konuşmuştu:

    soru: "g.saray'da oynadığınız sezonda f.bahçe'ye ve ankaragücü'ne yenilerek şampiyonluğu kaptırmıştınız. siz o maçlarda oynatılmadınız. takımda sizinle ilgili bir sıkıntı mı vardı?"

    jardel'in cevabı: "benim 16 milyon dolara transferim, helikopterle sezon açılışına katılışım, yönetimin benimle özel olarak ilgilenmesi diğer futbolcuları rahatsız etmişti. o yıllar g.saray'da bir mali kriz yaşanıyordu ve oyuncular paralarını almakta sıkıntı yaşıyordu. bana ödenen rakamın yüksekliği takımda bana karşı bir cephe oluşturdu. tek arkadaşım taffarel'di. özellikle kaptan bülent ve suat'ın beni istemediğini biliyordum. bu gruba diğer oyuncular da katılınca benim huzurum kaçmaya başladı. istediğim toplar bana gelmiyordu ve gol atamıyordum. lucescu da onların baskılarına boyun eğmek zorunda kalmıştı."

    2000-01 sezonunda galatasaray'da 43 maçta 34 gol atmış jardel, 2001 yazı boyunca gönderilmeye çalışıldı. transfer sezonu kapanırken karşılığında bize hiçbir hayrını göremeyeceğimiz 3 tane futbolcu veren sporting lizbon'a gitti. 2001-02 sezonunda 42 maçta 55 gol attı orada. 2003'ten itibaren dibe vurmaya başladı ve sonra da piyasadan silindi gitti. resmen azalarak bitti adam.

    böylesine bir golcüye o kadar para verip elde etmişken, iyi kötü verim de alıyorken bu tür medya ve takım içi huzursuzluklarla onu göndermek büyük bir yönetim zafiyetidir.

    son söz, 2000-01 sezonu için teşekkürler avrupa gol kralı süper mario jardel...
  • 497
    galatasaray forması ile izlediğim en komple santrafor kendisidir. eşi benzeri bulunmayan bir gol sezgisi, hava topu üstünlüğü ve bitiricilik vardı. bu adamdan sadece bir sezon yararlandık. bunun başlıca nedeni de emre ve okan denen adamların yapmış olduğu takım için mobbingdir. keza bu adam 2000-2001 sezonunun son kısımlarında oynatılmadı. zaten o noktadan sonra şampiyonluğu kaybedip, 5 senelik seri yapma şansını kaçırmıştık. özetle adamın emre nefreti boşuna değil yani.
  • 535
    işte bu adamın bize geldiği yaz hazırlık maçları vardı onları izliyorduk. lan adam iki metreye koşmaz mı? aha dedik ayvayı yedik bu ne. işte bir yandan diyorlar adam golcü hazırlık maçlarında kendini yormuyor ligde görün siz onu falan. dedik inşallah ama zor.

    neyse sonra ağustos sonu geldi. malum bir önceki sene uefayı aldığımız için avrupa süper kupası oynayacağız. rakip de real madrid. kupa da real madrid'in müzesinde olmayan tek kupa. işte o zamanlar real madrid, milan, juve gibi takımlarla oynardık :(

    maç başladı. baya baya iyi oynadığımız maçı bu arkadaşın iki golüyle 2-1 kazandık. ertesi gün ispanyol gazetelerinden biri şu başlığı atmıştı: "tek fark 9 numara"

    işte bu başlığı attıran adamdır.

    ps: adamların 9 numarası, aslında 7 numarayı giyen rauldu. gerisini siz hesap edin.
  • 478
    bu zamana kadar türkiyeden yolu geçmiş en iyi forvet.

    dün gibi hatırlıyorum. ikinci maçıydı sanırım. erzurum ile oynuyorduk. 7 ya da 8-0 bitmişti. tam tamına 5 gol atmıştı kendisi. yeni bir takıma gidip ilk maçlardan 5 gol atmak herkese nasip olmaz. şimdilerde bir futbolcu aldığın zaman takıma uyum süresi adı altında en az 7-8 hafta geçmesi gerekiyor. jardel ise ilk geldiği günden itibaren damgasını vurmuştu.
  • 455
    bilmeyen arkadaşlar için wikipedia, transfermarkt verilerine falan başvurmadan hayranı olduğum bu golcüyü anlatayım kısaca. bilgi hataları yapacak olabilirim çünkü gaza gelmişken az önce belirttiğim gibi internetten bilgi teyidine uğraşıp akışı bozmak istemiyorum. siz oralardan bakıp gerek görürseniz mesaj atarsınız, editlerim.

    kendisi avrupa gol kralı olarak porto'dan bize geldi. cem uzan'ın hediyesiydi. ya da ücretinin bir kısmını o ödedi. nasıl geldi hala bilmiyorum önce bunu belirteyim. çünkü öyle bir sezonluk istatistiklerle ön plana çıkmış bir golcü değildi. porto formasıyla 4 sezon boyunca lig ya da avrupa demeden ortalığın anasını ağlatmış adam. tabii o zamanlar internet şimdiki gibi yaygın olmadığından, yaygın olsa dahi internetten bilgiye ulaşmak günümüz kadar kolay olmadığından bu bilgilere şu an ulaşabiliyoruz ve aslında jardel'in ne kadar büyük bir transfer olduğunu inanın biz o zamanlar pek anlayamamıştık bu yüzden. tamam büyük transfer, tamam heyecanlandık ve biliyorduk ki avrupa gol kralı geliyor takıma. fakat oyun yapısını falan bilmiyoruz. bizden başka isteyen var mıydı, neden bize geldi bilmiyoruz, en azından ben bilmiyorum. hala da bize gelişine şaşırıyorum. porto'nun forveti şu anda da bu ülkeye transfer olabilir ama jardel, porto için de normal bir forvet değildi. yani jardel'in bize transferini sakın ola ki aboubakar'ın transferine falan benzetmeyin.

    neyse efendim, jardel geldi. yanlışım yoksa helikopterle ali sami yen'e getirildi hatta. sonra hazırlık kampına gitti takım. ilk hazırlık maçında jardel çok büyük bir hayal kırıklığı yarattı. takım arkadaşlarının ''bu ne biçim forvet, hakan her topa koşardı, bu adam sahada yürüyor'' dendiği falan yazıldı. ikinci hazırlık maçında jardel karşı karşıya bir pozisyonda gol kaçırmıştı ki bunun dışında bir pozisyona daha girmişti hepsi bu. onun dışında etkisizdi. yine eleştiriler gelirken hıncal uluç ya da osman tanburacı'nın yaptığı yorumu çok iyi hatırlıyorum. evet yorumcudan emin değilim ama yorumdan eminim; ''önemli olan bugün jardel'in nasıl oynadığı değil, önemli olan dünkü jardel ile bugünkü jardel arasındaki fark'' evet, jardel 2. hazırlık maçında etkiliydi, en azından pozisyona girmişti çünkü. jardel gelmeden önce ''hakan şükür gibi karşı karşıya pozisyonlarda saç baş yoldurtmaz ama hakan kadar koşar, takıma katkı verir mi meçhul'' diye yazanlar vardı. hazırlık maçlarında jardel, oyuna katkı verememesinin yanında bir de saç baş da yoldurtuyordu üstelik. bu arada eleştirilerden galatasaray da nasibini alıyordu. zira bir önceki sezonda rakipleri sahaya çıktığına pişman edecek akdar yoğun bir presle boğan galatasaray yerine geride bekleyen, kontrollü oyunu tercih eden, rakibe pozisyon vermeyen ama çok da pozisyon bulamayan bir takım hüviyetine bürünmüştü galatasaray lucescu ile. bu eleştiriler altında sezona girdi galatasaray.

    sezonu deplasmandaki st gallen maçıyla açtık. şampiyonla ligi ön eleme maçıydı. jardel maça dazlak kafasıyla çıktı. taffarel'in inanılmaz hatasıyla 1-0 geriye düştüğümüz maçı jardel'in attığı iki golle kazandık. bu iki gol jardel ile ilgili yeterli bilgiyi veriyordu aslında. ceza sahasında bu adamı topla buluşturursan sana golü yapar. attığı ilk gol mermi gibi bir kafa ile geldi. adam topa kafayı tüm vücudundan güç alarak belden vurdu. ikinci gol ise bence bir estetik harikası. böyle yazınca insanın aklına demi vole falan geliyor ama değil. başka bir oyuncunun ayak içiyle gol yapacağı bir pozisyonda jardel sağ bileğini döndürerek ayak dışı bir dokunuşla gol yaptı. bu golü benim için özel yapan şey vuruştaki gariplik kadar rahatlıktı da. antrenmanda denemezsin belki onu ama bu adam maçta denedi. (bu andan itibaren internetin nimetlerinden faydalanmaya başlıyorum) işte o goller;

    https://www.youtube.com/watch?v=wMzxBer_4To

    daha sonra bir röportajda da söyleyeceği üzere jardel bu maçta gösterdi ki kendisi ceza sahasının kralı. topu ceza sahası içerisinde bu adamla buluştur da nasıl buluşturursan buluştur fark etmez, o golü yapıyordu.

    bu maçın ardından bir denizli deplasmanı oynamışız ve jardel de o maçta oynamış ve maçı boş geçmiş. ben o maçı anımsamıyorum. internet olmasa hayatım boyunca da bilmezdim böyle bir maçı. ben ligi içerideki erzurumspor maçı ile açtık sanıyordum o sezon. erzurumspor maçı jardel'in galatasaray formasıyla 3. resmi maçı ve seyirciyle buluştuğu il resmi maçtı. gazeteler jardel'in saçlarını kestirdikten sonra gol atmaya başladığıyla ilgili haber yapmıştı. bir batıl inanç sonucu saçlarını kesmiş ve gollere başlamış jardel habere göre. bu bilgi ne kadar doğru bilemem tabii ama seyirciyle buluştuğu ilk maç olan erzurumspor maçından 1 gün önce cenk işler lig maçında 5 gol atmıştı ve spor programlarında bunun bir daha kolay kolay olmayacağı konuşulmuştu, büyük bir başarı diye övülmüştü. bu maçtan sadece bir gün sonra jardel erzurumspor'un içinden geçti adeta. uçan kafayla attı, solla attı, sağ ile attı, kaleceyi geçip de attı. jardel 19 ağustos 2000 tarihinde erzurumspor'a 5 gol atarken attığı 3. golden sonra tribünler ''yeter artık jardel, yeter artık!'' diye bağırıyorlardı. maçtan sonra jardel ile ilgili yorumları sorulan galatasaraylı oyunculardan hakan ünsal, ''skorbordu görüyorsunuz işte'' demişti. ayrıca aynı maçta serkan aykut'un ve jardel'in attığı birer gol daha vardı fakat ikisi de ofsayt gerekçesiyle verdilmedi. serkan'ın golü kesinlikle ofsayt değildi de jardel'inkinden emin değilim.

    bu maçın ardından oynanan st. gallen rövanşında ise spikerin anlatımıyla jardel korkusu yüzünden rakip oyuncu topu kendi ağlarına yollamış ve 1 0 öne geçmiştik. sonrasında jardel penaltıdan attığı golle maçı 2 0'a getirdi. bu maçı taffarel'in yine inanılmaz bir hatası sonucu yediğimiz golle 2 2 bitirip tur atladık. bu maçın görüntüleri ne yazık ki youtube'da mevcut değil.

    erzurum maçıyla birlikte zaten seyirci jardel' e ısınmıştı ama jardel'i tüm galatasaray taraftarlarının kalbine yerleştiren maç kesinlikle süper kupa finalidir; bkz: 25 ağustos 2000 galatasaray real madrid maçı

    jardel'in penaltı golüyle 1 0 öne geçip skandal bir penaltı kararıyla maç 1 1 olmuş ve 90 dakikada eşitlik bozulmayınca altın gol uygulamasının olduğu uzatma dakikalarına geçilmişti. uzatma dakikalarındaki o an hepimizin kulaklarındadır hala; ''fatih içeriye doğru sokuldu, fatih içerde... şut pozisyonu... jardeeelllllll!!'' jardel galatasaray formasıyla çıktığı 5. resmi maçta 10. golünü atarken kupayı da galatasaray'a getiriyordu. bu gol ayrıca 4. kez rakip olduğu real madrid ağlarına bıraktığı 5. goldü. zaten kariyeri boyunca 6 kez karşılaştığı real madrid'e 6 gol atmış bir adam jardel.

    9 ağustos 2000 st gallen deplasmanı: 2 gol
    19 ağustos 2000 erzurumspor: 5 gol
    22 ağustos 2000 st gallen: 1 gol
    25 ağustos 2000 r madrid: 2 gol

    ligin ilk yarısındaki oynadığı 15 maçta rakip kalelere 18 gol atmış kendisi. o sezonn gol kralı olan okan yılmaz'ın 23 golle kral olduğunu düşünürseniz jardel'in nasıl bir ilk yarı geçirdiğini sanırım anlayabilirsiniz. o sezon ilk yarıdaki gol atmadığı maçlara şuradan bakabilirsiniz hafta hafta; http://www.tff.org.tr/...=552&hafta=1#grp

    1. hafta 0
    2. hafta 5
    3. hafta 1
    4. hafta 1
    5. hafta 1
    6. hafta 0
    7. hafta 3
    8. hafta 2
    9. hafta 0
    10. hafta 0
    11. hafta 0 (kadroda yok)
    12. hafta 2
    13. hafta 1
    14. hafta 0
    15. hafta 1
    16. hafta 1
    17. hafta 0 (kadroda yok)
    18. hafta 0 (kadroda yok)
    19. hafta 0
    20. hafta 1
    21. hafta 0
    22. hafta 0 (kadroda yok)
    23. hafta 0 (kadroda yok)
    24. hafta 1
    25. hafta 0
    26. hafta 1
    27. hafta 0
    28. hafta 1 (2. yarı oyuna giriyor)
    29. hafta (yedekte)
    30. hafta (kadroda yok)
    31. hafta 0 (65' te giriyor)
    32. hafta 0 (kadroda yok)
    33. hafta 0 (kadroda yok)
    34. hafta 0 (kadroda yok)

    tam olarak ne oldu, jardel nasıl bu hale geldi bilmiyorum ama basında çıkan haberlere göre takımdaki oyuncular jardel'i istemedi. emre belözoğlu, okan buruk gibi adamlarla jardel arasında sorunlar vardı. jardel'in aldığı yüksek ücret sorun oluyordu.

    ****

    tam olarak neden gitti bilmiyorum ama gittikten sonra sporting lisbon ile 42 lig golü atarak altın ayakkabıyı tekrar kazandı. yani form olarak bir sorunu olmadığı çok açık.

    milli takıma seçilen bir adam değildi. bununla ilgili olarak ''brezilya'nın hocası gol sevmiyorsa bu benim sorunum değil'' demişti. oyun tarzı, sahadaki duruşu pek alışık olunan türde değildi kesinlikle. ama jardel koşmuyor lafını ben kabul etmezdim. jardel pres yapmazdı, topa basmazdı. ama top 3. bölgeye geçtiğinde jardel, kendisine doğru pozisyonu yaratabilmek rakip savunmadan kurtulup kendisini boşa çıkartabilmek için ceza sahası içerisinde hep hareket ederdi. aksi durumda böyle tehlikeli bir golcünün rakiplerce boş bırakılıyor olması zaten çok saçma olurdu. biz süper mario jardel desek de kendisinin anlattığına göre lakabı kaleci katiliymiş. dediğim gibi, o zamanlar internet pek yaygın olmadığından böyle bilgilere ulaşmak kolay değildi.

    onu en iyi tanımlayan cümle ise kendisine aitti aslında;
    ''ben 16 metrelik alanın(ceza sahası çizgisiyle kale çizgisi arasındaki mesafe 16,5 metredir) kralıyım.''

    edit: allah'ım allah'ım sultans of europe kayıp görüntüleri buldu. *

    22 ağustos 2000 galatasaray st gallen maçı;

    kendi kalelerine attıkları gol ile öne geçiyoruz. 2. golü jardel penaltıdan attı. bu ilk gol
    https://www.youtube.com/watch?v=YGGBgNcfBWI

    yediğimiz ilk gol ile skor 2 1 oluyor
    https://www.youtube.com/watch?v=He3Kl4B28AU

    taffarel'in hatası ya da hakemin tartışılamsı gereken kararı ile maç 2 2 oluyor
    https://www.youtube.com/watch?v=cPQa5bwaV

    edit 2: eşiyle de sorunları oldu. daha doğrusu söylenenlere göre eşi portekiz'e dönmek istemiş. sonrasında, yani portekize dönmelerinden bir iki yıl sonra boşandılar zaten ve jardel de iflah olmadı bir daha.
  • 602
    zamanında bize gelişi, icardi’nin gelişinden bile büyük bir olaydı. icardi bize gelmeden önceki son 2 sezonunda yedeğe çekilmiş, sansasyonel hayatı sebebiyle artık o kadar da önemsenmeyen bir adam haline gelmiş, milli takımdan da veto yemişti. jardel ise bize gelmeden önceki sezon çok sevdiği real madrid’e gol olup yağıyordu. sadece real’e değil, bayern ve barca maçlarında da skor yapmıştı.

    sosyal medyanın olmadığı o zamanlar bile büyük bir havadisti jardel’in gelişi. öyle ya, altın ayakkabıyı alan, şampiyonlar liginde gol olup yağan, brezilya milli takımının gerçek brezilya milli takımı gibi olduğu dönemler o hayvani rotasyonuna rağmen forma bulabilen bir adamı 27 yaşında türkiye’ye getirmek büyük işti.

    herkes jardel’i cevval, atılgan bir forvet zannederken, jardel türk halkına büyük bir sürpriz yaşatacaktı. porto’nun maçlarını özetlerden takip edebilen türk halkı, jardel’i baba ronaldo gibi her maç 3 4 oyuncuyu yatırıp yatırıp kaldıran bir adam gibi zannediyordu çünkü. muazzam da golleri vardı ama jardel’in stili hakkında kimsenin bilgisi yoktu.

    zaten geldikten sonra millet önce bir şaşırdı, biz yanlış adamı mı aldık diye düşündü ama adam gelir gelmez takır takır gol atmaya başladığı için bu soru işaretleri bir süreliğine rafa kalktı. hakan şükür’ü yıllarca izlediği için aynı fizikteki jardel’den de aynı şeyleri bekledi galatasaray taraftarı ama jardel hiç o minvalde bir oyuncu değildi. 5 metre depara kalksa, yorulan bir stamina’ya sahipti. bir de top kontrolü, çevre kontrolü falan uğraşmaz, top nereden geldiyse bir şekilde, iyi kötü vurur, golünü atardı. bu özelliğiyle kazma forvet olduğu kanısına bile varıldı. asy’de 3-2 yendiğimiz monaco maçında attığı gol bunun güzel bir örneğidir.

    gel zaman git zaman, jardel bi kamyon gol atmasına rağmen ne çok sevilebildi, ne de çok benimsendi. adam golün hee türlüsünü atıyordu ama kimseye yaranamıyordu. koşmuyor diye her hafta tefe konuluyordu. sanki veliefendi’de gazi koşusuna çıkacak aq. futbolun meyvesi golse en büyük manav kendisiydi halbuki. çok para alıyor diye yerli oyuncular tavır takınıyor dendi. jardel’in çalkantılı özel hayatı var dendi. coco kullanıyor dendi. dendi de dendi. o dönemler florya’nın suyu icat edilmediği için taraftar ve florya sakinleri de kendisine sahip çıkmadı. zaten kişilik olarak pasif agresif bir yapıya sahip olan jardel de kendisini bıraktı. o dönem yine eleştirilerin odağında olan lucescu da kendisini yedek bırakmaya başladı. sonuç olarak son birkaç hafta top oynamadan gitti ama maç başına attığı 1 golle namı kaldı buralarda.

    ben jardel’in bu kadar kolay gönderilmesini biraz da taraftarda ve kulüpteki doygunluğa bağlıyorum. 4 sene şampiyon olunmuş, uefa kazanılmış, süper kupa alınmış, bir sonraki sezon da cl’de çeyrek finale çıkılmış, camia olarak hedefsiz kalmıştık. jardel mesela 2010’lu yıllarda bize gelseydi hikayemiz çok farklı olurdu eminim. netice olarak jardel bizden gittikten sonra lisbon’da da gollerini sıraladı ama hiçbir zaman eskisi gibi olamadı. zaten bir iki sene sonra özel hayatındaki sorunların ayyuka çıkması sonucu ve eşiyle ilgili sorunlardan dolayı ordan oraya savruldu gitti. sessiz sedasız futbolu bıraktı.

    golcü oyunculara karşı özel bir zaafım vardır, maç boyu sadece sevdiğim golcüleri takip ettiğim, diğer oynayan 21 oyuncuyu ignore ettiğim maçlar vardı. baba ronaldo gibi, prime drogba gibi, ne bilim crespo gibi ve şunu diyorum, türkiye’ye kendisinden daha özel bir adam gelmemiştir golcülük bakımından.

    kendisinin yeri çok ayrıdır bende. real maçında kafayla attığı gol sonrası köşe gönderinde samba yaparken taraftarın sevinçten kendisine attığı su şişesini, milan maçında topu yaklaşık 30-40 metre sürüp plaseyle attığı gol sonrası yorulup kendisini çuval gibi bırakmasını, rangers maçında davala’nın öylesine gönderdiği ortaya gelişine vurduğu garip şutla topu tam köşeye tıngır mıngır göndermesiyle hatırlıyorum kendisini. zaten kendisi için rakip real madrid’miş erzurumspor’muş ya da mardinspor’muş hiçbir önemi yoktu, maçlarda hiçbir şekilde konsantrasyon kaybı yaşamazdı. kendisi için önemli olan gol atmaktı ve gol olsun da nasıl olursa olsun derdi.

    hep iyi anılarla hatırlayacağım kendisini.
  • 561
    pek çok gol ve hatıra var elbet ama 22 ağustos 2000 galatasaray st. gallen maçında yaptırdığı penaltının bende ayrı bir yeri var.

    orta sahadan derinlemesine havadan gelen top için ceza sahasına doğru sarkarken kendisini tutmaya çalışan stopere ve kaleye arkası dönüktü. havada topu göğsüyle alarak rakibinin üzerinden arkaya doğru aşırdı ve kaleciyle karşı karşıya kaldı. yani havada göğsüyle adam çalımladı. sanki bir tür göğüs rövaşatası. inanılmaz estetik bir hareketti, çoğu golden güzel.
    kaleye doğru giderken de o çalımı yiyip arkasında kalan rakibi, jardel'i çekerek indirdi ve penaltı oldu. penaltıyı da kendisi kullanarak kaleciyi ters köşeye yatırmış ve golü atmıştı. hayatımda gördüğüm kazanılan en güzel penaltılardan biridir.
  • 443
    bein sports'a röportaj veren eski forvet oyuncumuz.

    http://tr.beinsports.com/...ahurati-unutamiyorum

    geldiği ilk yılın sonunda müthiş bir sezon geçirmesine rağmen, takımdan ayrılması için her şey yapılmıştı. ancak tek bir kötü söz etmemiş, aksine taraftarı övüp, özlemle bahsetmiş bizden.

    genellikle altyapımızdan çıkan türkiye cumhuriyeti vatandaşı eski futbolcularımızın tavırlarına, açıklamalarına karşın, eski/yeni yabancı oyuncularımızın açıklamalarını gördükçe yabancı oyuncularımızın karakterlerine hayran kalıyorum.

    ayrıca röportajında, yakın zamanda türkiye'ye geleceğini ve galatasaray'ı ziyaret emek istediğini belirtmiş. umarım gelişi bir iç saha maçında olur ve yıllar sonra süper mario jardel tezahüratını bu sefer 50.000 kişinin önünde yeniden dinler.
  • 610
    jardel'in bizdeki etkisi, o dönem futbol takip edenler hatirlayacaklardir, şimdiki icardi'ye cok benzer bir şekilde gerçekleşmişti. sahaya çiktigi ilk gün 4 ya da 5 gol atmisti rakibe. sonrasinda da tutulamaz bir golcü olduğunu ispatlamisti zaten. madrid'e süper kupa'da altın gol atmıştı falan. o dönem bizde kalmaliydi ama bir fetö üyesi oyuncunun avrupa'da başarisiz olup şimarikça galatasaray'a geri dönmek istemesi sebebiyle jardel dış güçler baskisiyla apar topar uzaklastirildi takimimizdan. bizden ayrildiktan sonra da müthiş kariyerine devam etti. yarım kalan hikayesi yüzunden biz ona o da bize doyamamistir, hakli. onun yerine bize geri gelen ise şimdi galatasaray tarihinden silinmeye calisiliyor. teror suçundan memlekete giremiyor.
    hayatimda canlı izlediğim en net vuruşlara sahip sporculardandi. koşu hızı falan standartti ama doğru noktada top ayagina geldiginde kaçirmazdı. prime icardi'yi bile şaşırtacak bir seviyedeydi belki.
  • 468
    ofansif olarak diagne ile karşılaştırıldığını görse bide diagne'nin daha etkili olduğunun söylendiğini görse ya budist olur dağlara kapanırdı ya da kendini uyuşturucuya verir "altın vuruş" yapardı. * *

    falcao'nun alt. madrid ile ceza sahasına gelen herşeyi gol yaptığı bir sezonu vardı ya hani bu adam onu 6-7 sene boyunca * görece daha alt seviye takımlarda yaptı.
  • 464
    yay civarında topa gelişine plase vurmak üzereyken "napıyorsun yaaa" dedirtir; sonra lappp diye top köşeye girerdi.
    hakikaten büyük golcüydü. sinsilik vardı, bitiricilik vardı, karizma vardı. golün her türlüsünü atardı. canlı izleyemeyen jenerasyon bence çok şey kaçırdı. çünkü sonradan video kesitleri izlemek aynı şey olmuyor. ali sami yen'de tribünlere ilginç bir elektrik verir ve mükemmel bir momentum sağlardı. bahsettiğim elektrik de real mardid, milan maçlarında falan olurdu, yanlış anlaşılmasın.
App Store'dan indirin Google Play'den alın