• 16592
    1947 yılında, kurt lewin tarafından literatüre giren bir kavramdan bahsetmek istiyorum; “eşik bekçileri”
    kurt lewin araştırmayı farklı bir neden için başlatsa da tarihsel evrim içerisinde medya iletişimine atfedilmiş bir kavram.

    kısaca, dolaşımda olan bilgi belirli bir müdahale sürecinden süzülerek medya araçlarıyla hepimize ulaşıyor. işte, bu müdahale kararlarını verenlere eşik bekçisi diyoruz. editörler, yayın yönetmenleri vs. yani, gelen bilginin hangisi, nasıl, ne zaman yayınlanacak kararını verenler.

    ancak dijital medyada bu olgunun değişime uğradığını gözlemliyorum. andy warhol’un söylediği tahmin edilen söze yaklaşmaya başladık. “ bir gün, herkes 15 dakikalığına meşhur olacak. “ ekran sayısı ve ekran yüzleri hızla arttı bu çağda. bilginin yayılış hızı da filtresizleşti haliyle. bir bilgi ya da düşünce yaymak için medya kanallarına ihtiyaç kalmadı. herkes eşik bekçisi yani. reaksiyon alabilmek için denemekte herkes özgür.

    yukarıdaki tablonun doğal getirisi, ekran önünde artan rekabet “etkileşim budalalığı” sürecini doğurdu. bu sürecin merkezi olan dijital platformlara bakalım. youtube, facebook, x, youtube. dislike tuşu ya yok ya da dislike oranını görme şansınız yok. sorun varsa bana raporlayabilirsin diyor sadece. yayıncıların ne yapıp edip etkileşimi alması yeterli. medya geçmişi olmayan insanların bu çaba uğruna neler yaptığına tiktok, ınstagram gibi mecralarda görüyoruz zaten. insan kendini bu hale düşürür mü? denilen kişiler anormal gelirler elde etmiş oluyorlar çok kısa sürede. yani bizlerin, şuna bak ahaha diyerek ınstagram ya da whatsapp’tan birbirine yolladığı içerikler, tam da biz onların dolaşıma soktuğumuz için gelir elde ediyor aslında.

    serdar ali çelikler gibi geleneksel medya figürlerinin önemli bir kısmı da artık dijitale geçti yukarıdaki sürecin doğal sonucu olarak. unutmamamız gereken ise, serdar ali çelikler geleneksel medyanın başarılı eşik bekçisiydi aslında. 29 yaşında fotomaç’ta genel yayın yönetmeni olup 5,5 yıl bu görevde kalıyor. sonra sabah gazetesinde spor müdürlüğü, sonra ciner grubu yayın koordinatörü, sonra habertürk’te yayın koordinatörü. geleneksel eşik bekçiliğinde başarısı ortada.

    dikkat çeken husus, ekran önüne çıkmaya başlaması da habertürk’te 2012 yılında oluyor. twitter, facebook, youtube’un kuruluş tarihleri 2004-2006 arası. yani, kabaca 2010’lu yıllarda yeni bir çağa girileceğinin ayak sesleri duyuluyor. tesadüfen ya da bence tesadüf değil doğru bir gözlemle serdar ali çelikler, iyi yaptığı iş olan eşik bekçiliğini artık arka tarafta değil ön tarafta yapmaya başlıyor. arada bocalıyor da hatta. drexler diye topçu varmış diyor mesela ekşi entry’sine inanıp. 2000’li yılların fotomaç haberciliğinin aynısı. o zaman bb bilgileri haber yaptığında okulda 10 gün konuşuyorduk inanıp. artık rezil olunuyor işte. bakıyoruz çünkü var mı yok mu? burda yüzlerce insan var dünya futboluna daha hakim.

    neyse, bu bocalama dönemi de geçti çelikleri’in. artık dijitalde de uzman bir eşik bekçisi. kokuyu alıyor ve etkileşimi alacağı eşik bekçiliğine oynuyor. önce sinir uçlarıyla oynamaya en müsait kitleyi seçiyor. sonra onları nasıl yoğuracağını. bazen ali koç, bazen biz, bazen bogdanovic basketçi değil diyor.

    biz ise hep birlikte tuzağa düşüyoruz arkadaşlar. çünkü istediği şeyi veriyoruz ona. başarısını devam ettiriyoruz. etkileşim eşiği tuzağına düşüyoruz. onu konuşuyoruz, ona kızıyoruz, onu boykot ediyoruz. yıllarca aç rıdvan’ı dedik mesela. sonuçta biz öyle dediğimiz için yıllarca yayın yaptı. sonra kayboldu bakın. çünkü biz artık galatasaray kazandığında aç serdar’ı diyoruz. fener kaybedince aç serdar’ı diyoruz. çelikler, kitlelerin etkileşim eşiğine basıp kaçıyor. kutuplaştıran ama manşet bir söylem bırakıyor. haklı haksız olması mesele değil ki. sonra o konuda ne olursa olsun kendisi kazanacak. çelikler, bu konuda en profesyonel olanlardan. onun kadar profesyonel olmayan onlarcası da piyasada. bugün maç başlığından sonra en çok serhat akın başlığına entry girildi. dün ben de dahil onur tuğrul. her gün birisi kazanan işte.

    gelin, nicelik olarak değil ama nitelik olarak spor camiasında bir etkisi olduğuna inandığım sözlüğümüzde bu tuzağa karşı tek kozumuzu kullanalım. etkileşimsizlik. başlıklarını yok sayalım. ne derlerse desinler eylemsiz kalalım. konuşarak kazanamayacağız çünkü. susarak kazanır mıyız? diyeceksiniz. en azından daha çok kaybetmeyiz.

    kendi adıma, bir başlangıç yaparak bu entry’i de çelikler başlığına girmedim.

    belki, bu düşünceme destek veren yazarlar belirli bir sayıya ulaşırsa ayrı bir etkileşimsizlik çağrısı başlığı bile kurarız. konuşmamamız gereken insanlara orda toplarız. onlar da etkileşimle yaşayanlar olarak kendilerini arayıp bulmaya çalışırlar. *
App Store'dan indirin Google Play'den alın