74
kamuya açık bir performans sergiliyorsanız gelen eleştirilere, abartılmadan dalga geçilmelere alışık olacaksınız. aynı şekilde bu eleştiriyi yapan kişiler de yine bunlara açık olacak fakat türkiye'deki bu linç kültürü hakikaten insan sınırını zorlayan boyutlara geldi.
bunun burada temeline girecek olursak sayfalarca sosyo kültürel bir makale yazmak gerekir ama gerek burada, gerek sosyal medyada oluşan bu linç kültürüne artık dayanamıyor ve bunun bir gerçeğimize dönüştüğü gerçeğini düşündükçe de midem bulanıyor.
x takımın oyuncusuyla sadece x takımın taraftarı dalga geçebilir ve eleştirebilir diye yazılı olmayan bir kural üredi sanırım son yıllarda. kimsenin en ufak dokundurmaya, en ufak şakaya tahammülü kalmadı. herkes bir amaç uğrına kitlenip kendinden olmayanı satılmış, birilerinin maşası, terörist ilan edebiliyor rahatlıkla ve asla bunun karşılığında bir sorumuluk hissetmiyor çünkü maalesef ülkenin bu yozlaşmış ortamında bu artık normal bir şeymiş gibi karşılanıyor.
türkiye'nin güzide kulüpleri işlerine geldiği zaman en güçlü olduklarını iddia edip ama aynı zamanda en mağduru olmayı da çok iyi biliyorlar ve bunu sanki bir milletin namus ve şeref borcuymuş gibi lanse etmeyi çok biliyorlar.
bunu taraf ayırt etmeksiniz yazıyorum, x bir olay oluyor, hemen boykot, hemen linç. bu kadar mı tahammülsüz, bu kadar mı empati yoksunu insanlara dönüştük biz. gerçekten bu konuda o kadar doluyum ki kafamdakileri doğru cümlelerle ifade edemiyorum büyük ihtimalle.
x oyuncusu sakatlanır, allahın adaleti işte denir. x takımın kalecisi hata yapar, maç sattı denir. x yorumcusu 3 saniyelik yorum yapar, dünyanın dört bir yanında yer alan aile, arkadaşlarına kadar tehdit edilir, işinden edilmesi için kamuoyu baskısı oluşturulur.
bunun boşluğa atılmış bir çığlık olduğunun ve bir yankısı olmayacağının farkındayım. çünkü günümüz şartlarında gerçek dışı bir şey yazan ben olacağım.
bugün bu onur tuğrul olacak yarın galatasaraylı bir yorumcu aynı şeyi yaptığında aynı çirkin tavrı fenerbahçeli taraftarlardan görecek. kazanılacak şey çok önemli bir şampiyonluk evet ama bu yolda lütfen her şey mübah olmasın. bir şeyler yazmadan önce bir nefeslenelim, empati yapalım ve en azından lütfen insani sınırlar içinde kalalım.
bunun burada temeline girecek olursak sayfalarca sosyo kültürel bir makale yazmak gerekir ama gerek burada, gerek sosyal medyada oluşan bu linç kültürüne artık dayanamıyor ve bunun bir gerçeğimize dönüştüğü gerçeğini düşündükçe de midem bulanıyor.
x takımın oyuncusuyla sadece x takımın taraftarı dalga geçebilir ve eleştirebilir diye yazılı olmayan bir kural üredi sanırım son yıllarda. kimsenin en ufak dokundurmaya, en ufak şakaya tahammülü kalmadı. herkes bir amaç uğrına kitlenip kendinden olmayanı satılmış, birilerinin maşası, terörist ilan edebiliyor rahatlıkla ve asla bunun karşılığında bir sorumuluk hissetmiyor çünkü maalesef ülkenin bu yozlaşmış ortamında bu artık normal bir şeymiş gibi karşılanıyor.
türkiye'nin güzide kulüpleri işlerine geldiği zaman en güçlü olduklarını iddia edip ama aynı zamanda en mağduru olmayı da çok iyi biliyorlar ve bunu sanki bir milletin namus ve şeref borcuymuş gibi lanse etmeyi çok biliyorlar.
bunu taraf ayırt etmeksiniz yazıyorum, x bir olay oluyor, hemen boykot, hemen linç. bu kadar mı tahammülsüz, bu kadar mı empati yoksunu insanlara dönüştük biz. gerçekten bu konuda o kadar doluyum ki kafamdakileri doğru cümlelerle ifade edemiyorum büyük ihtimalle.
x oyuncusu sakatlanır, allahın adaleti işte denir. x takımın kalecisi hata yapar, maç sattı denir. x yorumcusu 3 saniyelik yorum yapar, dünyanın dört bir yanında yer alan aile, arkadaşlarına kadar tehdit edilir, işinden edilmesi için kamuoyu baskısı oluşturulur.
bunun boşluğa atılmış bir çığlık olduğunun ve bir yankısı olmayacağının farkındayım. çünkü günümüz şartlarında gerçek dışı bir şey yazan ben olacağım.
bugün bu onur tuğrul olacak yarın galatasaraylı bir yorumcu aynı şeyi yaptığında aynı çirkin tavrı fenerbahçeli taraftarlardan görecek. kazanılacak şey çok önemli bir şampiyonluk evet ama bu yolda lütfen her şey mübah olmasın. bir şeyler yazmadan önce bir nefeslenelim, empati yapalım ve en azından lütfen insani sınırlar içinde kalalım.