15
(bkz: #3724832)
michael schumacher’in çirkef bir tarafı vardır, doğru. ancak bu sporda başarılı olan hemen herkeste bu varmış. mesela mika hakkinen, kimi raikkonen, jenson button, daha geriye gidersek sir sterling moss, juan manuel fangio, niki lauda gibi isimler başarılı olan istisnalar arasındadır.
raikkonen diyor ki mesela, “eskiden rakibinize bir pislik yaparsanız ölümüne yol açabilirdiniz. o yüzden dikkat ederdiniz.”
ancak biri var ki, istisna olmayan grubun başını çeker: jack brabham. bir rakibi anlatır ki, bir yarışta aynalarını gevşeterek kopsun da arkadakine çarpsın gibi hinlikleri denediğinden şüphelenmiş. buraya kaynak ekleyeceğim.
konumuza dönersek, büyürken schumacher’in buna benzer vukuatları beni de üzmüştü hayranı olarak. ancak bunu olguları zamanına göre değerlendirerek ele almak gerekir. 2-3 tanesinden bahsedeceğim.
1- kendisi diyor ki mesela;
“bence sınırımı bir kez aştım, villeneuve’e karşı. cezasını da çektim. benim spora başladığım dönemde sürücüler daha sertti. eğer kural bir şeye izin veriyorsa, bunu yaparsınız. yapmazsanız aptal durumuna düşersiniz.”
kendisini en sevmeyen isimlerden biri olan martin brundle’la olan röportajı için:
https://youtu.be/BvJgohpjAjA?si=1QJ4Av2cyjMIe5-g
başladığı dönemdeki sporcular kim derseniz, ayrton senna ve alain prost. senna pole’den başlayıp geçilince sezonun son yarışında daha ilk virajda prost’a giriyor kasıtlı olarak. prost önceki yıl politik şekilde şampiyonluğu kazanmakla itham ediliyor. hatta schumi şampiyonluğa giderken (94 veya 95 japonya sanırım) alakasız bir takımda yarışan ingiliz bir isim tur bindirmesine engel oluyor uzun süre. bunlar oluyormuş yani özetle.
2- formula 1 bir ingiliz sporu. tarihteki ilk alman şampiyon olan schumi’nin (çifte pasaportlu jochen rindt’i saymazsak) bütün sporu ingilizleri döverek domine etmesi pek kabul edilir şey değil onlar için. basın net şekilde yıllarca ingiliz sürücüleri kollamakla görevliydi ve bunun ceremesini sonradan alonso, vettel, verstappen gibi isimler de çekti. ortak noktaları (ne tesadüf ki) hepsinin çirkef olması, işe bakın.
şu aşağıdaki basın toplantısını izlerseniz demek istediğimi anlarsınız. altı üstü takım arkadaşı yol verdi diye ağır ceza mahkemesi kurmuşlar adama, ne şerefi kalmış ne onuru. savcılığa suç duyurusunda bulunsan yeridir.
https://youtu.be/AzFPBtai_Co?si=i8mx9ARaALcjC_VS
3- kaynaklar eski döneme dair çok kısıtlı. bir noktada canlı yayınlar başlıyor ve sporun popülerleşmesi de schumi dönemleri. e haliyle sporla özdeşleşme, fan kitlesi ve hater kitlesi beraber gelen kavramlar oluyor.
sonuçta herkesin bir favorisi var, ve onun başarılı olmasıno engelleyen bir başkasının açığını aramak normal. o yüzden etik aslında tartışma konusu bile değil bir sınıra kadar. o sınır öncesinde ise herkesin kendi fikri, yeterki biased olmasın.
michael schumacher’in çirkef bir tarafı vardır, doğru. ancak bu sporda başarılı olan hemen herkeste bu varmış. mesela mika hakkinen, kimi raikkonen, jenson button, daha geriye gidersek sir sterling moss, juan manuel fangio, niki lauda gibi isimler başarılı olan istisnalar arasındadır.
raikkonen diyor ki mesela, “eskiden rakibinize bir pislik yaparsanız ölümüne yol açabilirdiniz. o yüzden dikkat ederdiniz.”
ancak biri var ki, istisna olmayan grubun başını çeker: jack brabham. bir rakibi anlatır ki, bir yarışta aynalarını gevşeterek kopsun da arkadakine çarpsın gibi hinlikleri denediğinden şüphelenmiş. buraya kaynak ekleyeceğim.
konumuza dönersek, büyürken schumacher’in buna benzer vukuatları beni de üzmüştü hayranı olarak. ancak bunu olguları zamanına göre değerlendirerek ele almak gerekir. 2-3 tanesinden bahsedeceğim.
1- kendisi diyor ki mesela;
“bence sınırımı bir kez aştım, villeneuve’e karşı. cezasını da çektim. benim spora başladığım dönemde sürücüler daha sertti. eğer kural bir şeye izin veriyorsa, bunu yaparsınız. yapmazsanız aptal durumuna düşersiniz.”
kendisini en sevmeyen isimlerden biri olan martin brundle’la olan röportajı için:
https://youtu.be/BvJgohpjAjA?si=1QJ4Av2cyjMIe5-g
başladığı dönemdeki sporcular kim derseniz, ayrton senna ve alain prost. senna pole’den başlayıp geçilince sezonun son yarışında daha ilk virajda prost’a giriyor kasıtlı olarak. prost önceki yıl politik şekilde şampiyonluğu kazanmakla itham ediliyor. hatta schumi şampiyonluğa giderken (94 veya 95 japonya sanırım) alakasız bir takımda yarışan ingiliz bir isim tur bindirmesine engel oluyor uzun süre. bunlar oluyormuş yani özetle.
2- formula 1 bir ingiliz sporu. tarihteki ilk alman şampiyon olan schumi’nin (çifte pasaportlu jochen rindt’i saymazsak) bütün sporu ingilizleri döverek domine etmesi pek kabul edilir şey değil onlar için. basın net şekilde yıllarca ingiliz sürücüleri kollamakla görevliydi ve bunun ceremesini sonradan alonso, vettel, verstappen gibi isimler de çekti. ortak noktaları (ne tesadüf ki) hepsinin çirkef olması, işe bakın.
şu aşağıdaki basın toplantısını izlerseniz demek istediğimi anlarsınız. altı üstü takım arkadaşı yol verdi diye ağır ceza mahkemesi kurmuşlar adama, ne şerefi kalmış ne onuru. savcılığa suç duyurusunda bulunsan yeridir.
https://youtu.be/AzFPBtai_Co?si=i8mx9ARaALcjC_VS
3- kaynaklar eski döneme dair çok kısıtlı. bir noktada canlı yayınlar başlıyor ve sporun popülerleşmesi de schumi dönemleri. e haliyle sporla özdeşleşme, fan kitlesi ve hater kitlesi beraber gelen kavramlar oluyor.
sonuçta herkesin bir favorisi var, ve onun başarılı olmasıno engelleyen bir başkasının açığını aramak normal. o yüzden etik aslında tartışma konusu bile değil bir sınıra kadar. o sınır öncesinde ise herkesin kendi fikri, yeterki biased olmasın.