• 404
    kesinlikle nefret ettiğim takım.
    küçükken anlamsız bir nefret beslerdim bu takıma karşı. küçüklük dediğim, 12-13 yaşları falan.
    zaman geçti, biraz büyüdüm ve farkına vardım ki, nefretimin kaynağı babammış. babam, görebileceğiniz en büyük fener nefretine sahip olabilir, ki bana göre öyledir zaten. nefretimin ondan kaynaklandığını anladım. zira benim gibi futbol hastası (taa 5-6 yaşlarından beri) bir adamın örnek alacağı ilk taraftar profili babasıdır. öyle de oldu, babam gibi yorum yapmaya, onun pozisyonlara, bazı açıklamalara falan verdiği tepkileri gözlemleyip, kendi "taklitçi" taraftar profilimi oluşturmuştum. hangimiz yapmadık ki?

    fakat dedim ya, sonradan farkına vardım olaylara babam gibi bakmaya diye, "lan ben niye onu taklit ediyorum ki?" diye düşünmeye başladım. adam fenerli bir futbolcu sakatlandığında "beter olsun köpek" diyordu çünkü. benim böyle bir tepki vermeme, halihazırda da imkan yoktur.

    lakin zamanla, nefretimin sebebinin doğal, etkisiz olduğunu gördüm.

    babamı taklit ettiğim için rahattım küçükken. aynı zamanda, o zamanlar hem ligde hem de avrupada milleti taşakoğlanı yaptığımız için de rahattım. gel gör ki, sonradan değişti her şey.

    neden onu taklit ediyorum diye kendimi sorgulamaya başladım demiştim, hatırlarsınız. hatırlamazsanız da yukarıya bi daha dönün bakın. rahatsız olmuştum çünkü artık. mantıksız gelen birçok şey söylüyordu babam...fm oynayan biri olarak, taktiklere, oyuna müdahalelere daha hakim hissediyordum kendimi (salaklığa bak). karşı çıkmaya başladığımı hissettim ona karşı. "lan onu ne diye aldın oyuna" diye bağırdığında, " iyi de ortasaha düştü oyundan" diyebiliyordum artık "hakkaten yaa baba yaa" demekten öte.

    babamın hoşuna gitmeye başladı bu, ki hala da onunla izlerim maçları, güzel güzel tartışırız pozisyonları. kısacası adam gibi futbolu öğrendiğimden beri, babamdan çoğu zaman ayrılıyor düşüncelerim, hem oyun içi, hem oyun dışı...

    ama dedim ya babamı taklit etmeyi severdim küçükken diye, tamı tamına olmasa da, şimdi tek bir konuda onu taklit edebiliyorum, "fenerbahçe nefreti".

    ben sakin bir insanım. bir insanla yavşakça "eheee nası koyduk zuhaaa" diye atışmaktansa, "olm işte, ardayı gökhan gönül çok arkaya kaçırdı, yoksa biz de pek bişey yapmadık vs..." şeklinde maç değerlendirmesi yapmayı çok severim. kavga etmedim hayatımda hiç, kaldı ki bir futbol maçı için edeyim...nerde...

    lakin, o formayı giyen herkesin çirkefliğini gördükçe, yönetiminin alicengiz oyunlarını gördükçe, taraftarının terbiyesizliğini gördükçe ve herkesin, fenerli olmayan herkesin benimle aynı fikre sahip olduğunu, aynı nefreti paylaştığımızı gördükçe, tekrar sana dönüyorum ve;

    teşekkür ediyorum baba, bu sefer bana bir nefret öğrettiğin için ama...

    not: içimdeki nefret yalnızca sevmemek durumunun bir büyüğüdür, zarar vermek, zaten benim doğamda olmayan bir şey. dolayısıyla her ne kadar kelime olarak zarar verici dursa da, kendi halinde bir nefret benimkisi. ne mutlu fenersizim diyene.
App Store'dan indirin Google Play'den alın