• 32968
    ideal on bir dizmeyi acayip severim. haz verir. açarsın gıcır gıcır beyaz bir sayfa tak tak tak dizersin. müthiş bir mastürbasyondur. hele bir de transfer dönemindeyseniz. değmeyin keyfinize. efil efil bir zevk, püfür püfür bir heyecan. o biçim.

    neyse efendim.

    bunun farkında olarak bir şeyler karalayacağım. transfer üzerinden, kendimi tatmin etmek üzere değil ha. onu zaten yapıyorum, elaleme afişe edecek halimiz yok ya kamusal kamusal! başka açılardan. ve malulen -neden koydum bu kelimeyi bilmiyorum- ilk on bir dizmemek için kendimi zapt edeceğim, evelallah.

    durun, durun. ne var biliyor musunuz? acayip bir sezondu. her anlamda. şöyle bir geriye dönün bakın.

    icardi geldi. nasıl oldu anlamadım ama -ismi çıktığında olmazsa ana avrat düz gideceğim diye yemin verdiğim torreira geldi. garip! sonra mertens geldi. ilginç. devre arasında zaniolo çekildi. mük! sezona nasıl ve kimlerle çıktığımızı, ilk maçlarımızı hangi futbolcularımızla oynadığımıza bir bakın. o daha acayip! van aanholtlar, emre akbabalar vs… sol bek cereyan yapmış. herhalde 100 tane sol bek kullandık! sezona yine ve yeniden van aanholt ile başlamış, emre taşdemir, kazımcan karataş, adekugbe, leo dubois falan değiştirmişsin.

    acayip bir sezondu vesselam.

    önce ufak uzun bir ara.

    sezon ortasında dünya kupası oldu. leo messi, gariptir ama dünya kupasını aldı. herhalde başka türlü alamayacaktı. falan filan… olmuyordu, olduramıyordu. bin kere milli takımı bıraktığını açıkladı. gelenekti, bu. gerçekten. her dünya kupasından sonra leo milli takımı bıraktığını açıklardı.

    sonra acılar ve mutsuzluklar…

    bu sezon hiç mutlu olamayacağımı düşünmüştüm. hiçbir şey yolunda gitmiyordu. haydi cimbom güldür yüzümüzü bu sene deyip deyip iç geçirdim. fevkalade bir mutsuzluk hükmündeydim. az mutlu, usta. az mutlu oldum.

    ulan!

    bir ara her şey o kadar iyi gidiyordu ki! her anlamda. sonra bir şeyler oldu. galiba kaybetmek bana acayip koydu. biraz içimi dökeyim, “koyku”yu başka taraflara yönlendireyim de içim açılsın.

    be hey dangalaklar, ulan bre andavallar, size tü bin kere yazıklar olsun, muslera’mızı nasıl dolandırdınız namussuzlar!

    ha bir laf da torreira’mızın kalbini kıran aşkın ızdırabına, kel merhemi süreyim şaftı kaymış nifakına.

    öyle, öyle.

    neyse.

    cumhuriyetin 23. yılında 23. şampiyon yazdık gala’mızı.

    23 kere maşallah diyelim -ki buyrun…

    biraz zaman geçti. tükenmez kalemin ucunu yaladım. açtım bir sayfa. dizdim allah, dizdim. ama içim bir burkulmadı değil.

    icardi bizimle değildi. rashica bizimle değildi. nellson gidecekti galiba. boey zaten gitti deniyordu. 100 tane deneme yaptığımız sol bek gibi bir durum vardı. oliviera yerine bir versiyon yükseltmeye gidecektik hani? mertens’in performansını ve bir yaş daha almasını ne yapacaktık?

    ulan biz şampiyon olmadık mı yahu? üstelik çok üst düzey bir dominasyon ve futbolla? bu takım şimdi daha sezon bitmişken 7 hamle mi yapacaktı yani? üstelik ilk on bir düzeyinde.

    bir cigara yaktım. feci efkarlanmıştım. memleket düşünürsün. onu düşünürsün, bunu düşünürsün. yine memleket düşünürsün. cimbom düşünürsün. yeniden memleket düşünürsün. sonra dersin ki “ulan oğlum, sen mi kurtaracaksın?” mutlu ol yahu, zevk almana bak. yalancı da olsa koyver gitsin. hadi rast gelsin!

    ama ne var biliyor musunuz?

    ben kahvedekilere cimbom’un santrforu icardi demişim bir kere. o iş geçti. biraz da ben similasyonda yaşayayım ne olacak!?

    bir ferahlama gelmedi değil.

    neyse ki yönetim hiç olmadığı kadar güven veriyor. çok garip ama bunu dursun aydın özbek başarıyor. “zaman zamansız kaldı anlayacağız” -imkansız imkan.

    çok fantastik bir on bir dizdim sonra. orta sahada ilkay, hakan, verratti, parades ve torreira oynuyor, icardi’nin yedeği felix yani. ilk on bir en son 15 kişiydi, öyle sürreal bir ilk on bir. riemann’dan çok şey öğrendim. ha keza baudrillard’dan da. gerçeküstü artık en gerçeğim. 1 dk kadar. dolar falan yükseliyor sonra. enflasyon canavarına nice hayatlar sürme çekiyor.

    öyle.

    neyse.

    geçenlerde hacı anlatıyor. şununla ilginiyormuşuz. bunu alacakmışız. tabii ulan! olmadığımız masa yok alimallah.

    spor gazetelerinin pazar eki diye transfer dergisi dağıttığı zamanlarda, djalminha’ların raket gibi olan aynı zamanda 45 numara çeken sol ayağına methiyelerle büyüdüm ben. ne insanlar telef oldu. bu hafta abartmadan kimi yazsak diye.

    bu arada size çok önemli bir bilgi vereyim. en iyi iddaa ekini akşam gazetesi perşembe günü verirdi. net. tartışmaya kapalıdır. hey gibi. üstelik bedavaydı ulan. sadece gazeteyi alıyordun. diğer bültenleri para çekiyordun. kupon parası 25 kuruştu. psv daha o zamanlar 1.025 oranla nice gençlerin parasına çöküyordu.

    neyse. ne diyordum? ha…

    kimi transfer edeceğimizi çok önemsemiyorum aslına bakarsanız. transferde ne yaparız ne ederiz bilmem. ama avrupa ve ligde iyi bir sezon daha istiyorsak yapmamız gereken bazı hamleler var. dediğim gibi isimlerden bağımsız konuşacağım. bence bizim üç dizilişe göre futbolcu transfer etmemiz gerekir. diziliş derken görüntüden bahsetmiyorum. çünkü gerçekten çok bir önemi yok. başlangıç pozisyonudur bu. önemli olan geometridir. bunun sırası değil.

    falan filan.

    bu sene genel olarak ara ara 4-4-2 gibi görünen bir 4-2-3-1 oynadık biz. oldukça dominant bir oyundu da aynı zamanda ama yetmiyor. bu takımın 4-4-2, 4-2-3-1, 4-3-3 ve hatta üçlü dizilişlerin biri arasında simultane olarak değişebilecek bir oyun oynamasını hep hayal ettim ben. buna göre transfer yapmalıyız bence.

    diziliş derken şunu kastediyorum bu arada. sadece bir örnek vereceğim. torreira-paredes orta sahası size ne anlatır ilk hayal ettiğinizde? buna kıyasla torreira - renato sanchez ikilisi ne anlatır? ya da torreira - verratti ikilisi ne anlatır? isimlerin bir önemi yok. torreira hariç! tabii ki…

    bu ikililerin her birini sahaya ikili olarak attım. ve bu ikilinin etrafına bir takım dizeceğim. bu takım sadece bu iki isim üstünden size ne oynayacağını söyler? elbette çok fantastik bir şey olur, çok başka bir oyunu oynayabilirsiniz. mesela torreira-oliveira ikilisinde olduğu gibi.

    bunu neden söylüyorum? torreira-oliveira ikilisini koyduğunuzda sahaya, bu orta sahanın üçüncü bir sekiz, hadi 8,5 numara istediğini söylüyordu bu bana. ama öyle olmadı. mertens gibi bir adam ile oynadık. yani olabiliyor. ama istisnai bir durum ve avrupa’da pek geçerli akçe olacağını sanmıyorum. hele mertens’in bir yaş daha aldığını ve çift kulvarda oynayacağını göz önüne alırsam.

    diziliş tam olarak budur benim için. birkaç eksikle. “başlangıç pozisyonu” önemlidir. çünkü her canlı, her organizma, her düzenli topluluk yüksek efor, adrenalin, heyecan veya korku vs… anlarında özüne, başlangıç pozisyonun dönmek ister. oraya dönmeye meyillidir. düzen-düzensizlik, enerji-entropi gibi… termodinamik yani… neyse. ya da insan evladı gibi. insanların bu tür duygular karşısında ilk tepkisi genel olarak cenin pozisyonuna geçmektir. çünkü o pozisyonda güvendedir. gibi gibi… bunu daha detaylı anlatmıştım. geçiyorum.

    neyse.

    diziliş bir hikayenin premise’i gibidir, yani vaadi. bir vaat oluşturur. fakat hikaye o vaadi yerine getirmek zorunda değildir. çok iyi bir “premise” gidişattan tökezleyebilir, ya da çok iyi bitirebilir. nice yazarın giriş cümlesinde takılıp kalması çok büyük fikirlerin hiç yazıya dökülmemesine vesiledir mesela. başlangıç önemlidir. tekrar ve tekrar.

    yine kaçırdım konuyu. toparlayalım.

    bu takım değişik formasyonları cenin pozisyonundaki gibi rahat bir şekilde oynasın istiyorum. mesela şundan yüzde bir milyon eminim. bu takım illaki bir yerlerde 4-4-2 deneyecek. çünkü hepimizin bildiği gibi okan buruk 4-4-2-perver fırkasında mebustur. hele elinde barış alper yılmaz, nicolo zaniolo gibi oyuncular varken. imkanı yok denememesinin. ki denedi de…

    ha işte ona bir 4-3-3 katık edelim. bir 3-5-2 katalım. ona göre oyuncular transfer edelim. ne keyifli olur lan! yalnız bu seneki takımdan da çıkardı eğer elimizde tutabilseydik.

    mesela sola angelinho çekmişsin. sağda boey var zaten. torreira’nın yanına paredes. al sana 3-4-3. ya da aynı mantık. 4-4-2. icardi-zaniolo ilerde. sağda rashica, solda kerem, ortada torreira-paredes. ya da başka bir mantıkla. orta sahaya 2 tane sekiz transfer etmişsin. biri oynatan, biri sürükleyen. mesela verratti, renato sanchez. torreria-verratti-renato-kerem-icardi-zaniolo. vesaira.

    bu arada. sinirlendim yine! ulan burak elmas!!!

    adam elinde fırsat var. gedson gelmek istiyor. hakan çalhanoğlu başkanım ben galatasaray’da oynarım diyor. sen tövbe estağfurullah. düşünün şimdi. torreira-gedson-hakan-kerem-icardi-zaniolo olabilirdi bu sene bu takım. yahu çıldırırsın ya.

    yani demek istediğim şuydu. bu seneki takımı koruyabildiği durumda galatasaray’ın ihtiyacı olan 2 orta saha 1 sol bek idi. ilk on bir düzeyinden bahsediyorum. bu oyuncuların tipolojilerine göre bu bize oldukça versatil (yaptım yine) bir şey sağlardı. çünkü elimizde oliveria, mertens, midsjo gibi oyuncular hala olacak.

    çok uzattım.

    hadi eyvallah.
App Store'dan indirin Google Play'den alın