641
#362029 numaralı entryde görüleceği üzere kalli ismini ilk telaffuz edenin kendisi olduğunu söylüyor. ve kalli'nin hücüm ağırlıklı oyununu yeterli bulmuyor, savunmadan dem vuruyor. yazısının başlığı da enteresan;
(bkz: kalli'nin, kalli efsanesini yok ediş öyküsü)
--- alıntı ---
o müthiş kadrodan takımı taşıyacak bir iskelet kurmayı başaramadı. oyuncularla dama taşı gibi (satranç değil) oynayarak, en iyilerin takıma yerleşmelerini önledi. en iyi futbolcular bile kendilerine güvenlerini yitirdiler. takım birbirine alışan futbolculardan kurulacakken, hemen her maç başka mevkide oynayan adamlar, etraflarında da her maç başkalarını görmeye başladılar. bu takım oyununun oluşmasını, takımlaşmayı önledi.
galatasaray'a "ben üç yersem beş atarım" sloganıyla gelen kalli, tutucu ve korkak medya kalemlerinin eleştirilerinin etkisinde kalarak savunma futboluna dönmeye, beraberliklere razı olmaya başladı. kayseri önünde sahaya çıkardığı ve oynattığı futbolla 1 puana razı olduğunu gösterdi. maçtan sonra da "istediğimizi aldık" diyerek, beraberliğe sevindiğini söyledi.
--- alıntı ---
sevgili hıncal uluç'a göre galatasaray'ın kadrosu her dönemde müthiştir ve o kadroyu gereği gibi oynatamayan hep teknik direktördür. teknik direktör, rotasyon yapmayıp aynı oyunculardan kurulu bir takımı her seferinde tercih ettiğinde işler kötüye gitmeye başladığında bu kez rotasyon yapmadığı ve oyuncuları dinlendirmediği için eleştirilir. genç futbolcuları takıma kazandırmadığı için tefe konur. genç futbolcu hemen gel takımın ilk onbirine sen gir denilecekmiş gibi.. adam rotasyon yaptığında ya da antrenmanlarda iyi performans ortaya koyanların bu performanslarını ödüllendirmek için takımın ilk onbirine koyduğunda ya da kadroya aldığında da bu kez takım oturmuyor. istikrarlı bir kadro yok der hıncal ve gibileri...
(bkz: kalli'nin, kalli efsanesini yok ediş öyküsü)
--- alıntı ---
o müthiş kadrodan takımı taşıyacak bir iskelet kurmayı başaramadı. oyuncularla dama taşı gibi (satranç değil) oynayarak, en iyilerin takıma yerleşmelerini önledi. en iyi futbolcular bile kendilerine güvenlerini yitirdiler. takım birbirine alışan futbolculardan kurulacakken, hemen her maç başka mevkide oynayan adamlar, etraflarında da her maç başkalarını görmeye başladılar. bu takım oyununun oluşmasını, takımlaşmayı önledi.
galatasaray'a "ben üç yersem beş atarım" sloganıyla gelen kalli, tutucu ve korkak medya kalemlerinin eleştirilerinin etkisinde kalarak savunma futboluna dönmeye, beraberliklere razı olmaya başladı. kayseri önünde sahaya çıkardığı ve oynattığı futbolla 1 puana razı olduğunu gösterdi. maçtan sonra da "istediğimizi aldık" diyerek, beraberliğe sevindiğini söyledi.
--- alıntı ---
sevgili hıncal uluç'a göre galatasaray'ın kadrosu her dönemde müthiştir ve o kadroyu gereği gibi oynatamayan hep teknik direktördür. teknik direktör, rotasyon yapmayıp aynı oyunculardan kurulu bir takımı her seferinde tercih ettiğinde işler kötüye gitmeye başladığında bu kez rotasyon yapmadığı ve oyuncuları dinlendirmediği için eleştirilir. genç futbolcuları takıma kazandırmadığı için tefe konur. genç futbolcu hemen gel takımın ilk onbirine sen gir denilecekmiş gibi.. adam rotasyon yaptığında ya da antrenmanlarda iyi performans ortaya koyanların bu performanslarını ödüllendirmek için takımın ilk onbirine koyduğunda ya da kadroya aldığında da bu kez takım oturmuyor. istikrarlı bir kadro yok der hıncal ve gibileri...