908
20 sene kah sinir krizleri geçirerek, kah diş sıkarak beklediğim maç. kaderde böyle bir maçın nihayet yaşanması olduğu kadar koroner yoğun bakımda başlayıp taziye evinde biten bir haftada, anca ekrana boş gözlerle bakabilirken yaşanması da varmış.
yeni yılın ilk günü gelen tatsız bir telefonla başlamıştık aslında haftaya. her derbi öncesinin klasik pms(pre match stress) sancılarını bile yaşayamadan bambaşka bir gündemin içinde bulduk kendimizi. ardı ardına gelen haberler, bekleyişler, en sonunda gelen kötü haber ve sonrası bir yandan kendi içinde üzüntü yaşarken bir yandan da geride kalıp ayakta durması gerekenleri ayakta tutmaya çalışmak...
eve gelip de ekran başına geçtiğimizde verilmeyen iki golümüz olduğundan habersizdik. sabah işyerine gelip de birileri bahsedene kadar da haberim olmayacaktı. aslında birkaç gündür ne yazmak, ne okumak içimden gelmediği için ne sözlüğe ne de sosyal medyaya çok fazla bakmadım. bu muhteşem oyuna ve skora rağmen de ne gülüp eğlenmek ne de uzun uzun yazmak çok içimden gelmiyor açıkçası. yine de sözlüğün "galatasaraylıların günlüğü" misyonundan hareketle, biraz da kafayı dağıtmak için klavyenin tuşlarına dokunmaya karar verdim.
tertemiz bir galibiyetti. art niyetli hakem atamalarına ve de art niyetli yaklaşımlarına rağmen tertemiz bir galibiyetti. dünya kupasında arabistan'ın attığı gollerin bile bir vesileyle(!) bağlandığı jorge jesus balonunun okan buruk tarafından şişirip şişirip patlatıldığı, başından sonuna kadar insiyatifin bizde olduğu, takımın oyun disiplininden bir an olsun kopmadığı, herkesin görevini eksiksiz yaptığı, mert hakan yandaş'ın bile şebekliğini ancak iş işten geçtikten sonra iş ola yapabildiği muazzam bir maçtı.
son bir haftadan, hele hele son 2-3 günden uzun süre aklımın bir kenarında kalacak çok olumsuz anılar var. ancak bir yandan da hayat devam ediyor. gidenler gidiyor, kalanlar acısını yaşıyor, yüzleşiyor ve yoluna bir şekilde devam ediyor. hayatımda en umursayamaz durumda olduğum 2 fener derbisinden biriydi. ironik şekilde diğeri de 4. gole kadar bir şekilde döneceğine inandığım 11 mayıs 2005 galatasaray fenerbahçe maçıydı. bu 2 skoru ömrümüzü yaşadığımız galatasaray'ın bir moral öpücüğü olarak mı almak lazım, yoksa bir yerlerden gelen "ya sen uğraşma artık bu işlerle bak olmuyor" çağrısı olarak mı; icardi'nin bu boka böyle vurulur şutu çatala vurup içeri düştüğünden beri tek düşündüğüm konu bu...
şairin dediği gibi; büyük galatasaray sana can feda...
huzur içinde uyu abi. kardeşimi ailenize girdiği günden son anına kadar öz evladından ayırmadığın için, mükemmel bir insan olarak yetiştirdiğin kızınla onun mutlu huzurlu bir hayat geçirmesine dolaylı yoldan olanak sağladığın için, geride bıraktığın tüm güzel anıların için sonsuz teşekkürler...
yeni yılın ilk günü gelen tatsız bir telefonla başlamıştık aslında haftaya. her derbi öncesinin klasik pms(pre match stress) sancılarını bile yaşayamadan bambaşka bir gündemin içinde bulduk kendimizi. ardı ardına gelen haberler, bekleyişler, en sonunda gelen kötü haber ve sonrası bir yandan kendi içinde üzüntü yaşarken bir yandan da geride kalıp ayakta durması gerekenleri ayakta tutmaya çalışmak...
eve gelip de ekran başına geçtiğimizde verilmeyen iki golümüz olduğundan habersizdik. sabah işyerine gelip de birileri bahsedene kadar da haberim olmayacaktı. aslında birkaç gündür ne yazmak, ne okumak içimden gelmediği için ne sözlüğe ne de sosyal medyaya çok fazla bakmadım. bu muhteşem oyuna ve skora rağmen de ne gülüp eğlenmek ne de uzun uzun yazmak çok içimden gelmiyor açıkçası. yine de sözlüğün "galatasaraylıların günlüğü" misyonundan hareketle, biraz da kafayı dağıtmak için klavyenin tuşlarına dokunmaya karar verdim.
tertemiz bir galibiyetti. art niyetli hakem atamalarına ve de art niyetli yaklaşımlarına rağmen tertemiz bir galibiyetti. dünya kupasında arabistan'ın attığı gollerin bile bir vesileyle(!) bağlandığı jorge jesus balonunun okan buruk tarafından şişirip şişirip patlatıldığı, başından sonuna kadar insiyatifin bizde olduğu, takımın oyun disiplininden bir an olsun kopmadığı, herkesin görevini eksiksiz yaptığı, mert hakan yandaş'ın bile şebekliğini ancak iş işten geçtikten sonra iş ola yapabildiği muazzam bir maçtı.
son bir haftadan, hele hele son 2-3 günden uzun süre aklımın bir kenarında kalacak çok olumsuz anılar var. ancak bir yandan da hayat devam ediyor. gidenler gidiyor, kalanlar acısını yaşıyor, yüzleşiyor ve yoluna bir şekilde devam ediyor. hayatımda en umursayamaz durumda olduğum 2 fener derbisinden biriydi. ironik şekilde diğeri de 4. gole kadar bir şekilde döneceğine inandığım 11 mayıs 2005 galatasaray fenerbahçe maçıydı. bu 2 skoru ömrümüzü yaşadığımız galatasaray'ın bir moral öpücüğü olarak mı almak lazım, yoksa bir yerlerden gelen "ya sen uğraşma artık bu işlerle bak olmuyor" çağrısı olarak mı; icardi'nin bu boka böyle vurulur şutu çatala vurup içeri düştüğünden beri tek düşündüğüm konu bu...
şairin dediği gibi; büyük galatasaray sana can feda...
huzur içinde uyu abi. kardeşimi ailenize girdiği günden son anına kadar öz evladından ayırmadığın için, mükemmel bir insan olarak yetiştirdiğin kızınla onun mutlu huzurlu bir hayat geçirmesine dolaylı yoldan olanak sağladığın için, geride bıraktığın tüm güzel anıların için sonsuz teşekkürler...