31931
iki konuda gelişim gösterirse, çok rahat şampiyon olabileceğini düşündüğüm takımımız. birincisi özgüvenle ve çalışmayla düzelir, gelişir. ikincisi ise mevcut kadro yapımızla çözülebilecek bir konu değil, transfer gerekir.
birinci konu çok basit, şut atmak. gol için topu çalımlarla veya tek paslarla kalenin içine kadar getirmeye gerek yok. topu cezası ve çevresine bu kadar rahat getirip, orada hala çalımı veya pasla rakibi delmeyi düşünmek delilik. gelmişsin ceza sahasına, kale karşında, açı müsait. vur. korkma. auta gitsin, kaleci çıkartsın önemli değil. şut at. bizim takım istiyor ki topla kalenin 1 metre önüne kadar gelebilsinler ama öyle bir dünya yok. bu kadar şut atmaktan ürkmemeliyiz. şut atmadan gol olmaz, çok basit ve dümdüz bir hakikat bu.
ikinci konu biraz daha farklı. rakip takım kim olursa olsun oyunu son 20-25 dakikaya tek veya iki farklı geride getirebilirse, gole ve puana dair ümidi olur. takım halinde saldırır, savunmasını öne çıkartır. oyun disiplinden biraz kopar, orta sahayı boşaltır. 3.ligin son sırasında bir takım dahi arena'da maçı son 20 dakikayı 1-0 veya 2-0 geride getirse, göstereceği reaksiyon budur. istanbulspor maçında oyun 2-0 iken bir sahne oluştu sahada. rakip takım iki stoperini ve iki bekini orta sahaya kadar çıkarttı. orta sahasını da bizim 3.bölgemize attı. defansları çizgi halinde orta sahanın biraz gerisinde kaldi. geride 30-40 metrelik bir boş alan vardı. o sırada topu kaptık ve manzara şuydu sahada: kerem rakip sol bekin önünde, yusuf rakip sağ bekin önünde, mata saklanmış vaziyette, mertens iki rakip stoperin kucağında. böyle bir hücum hattı manzarası olamaz rakip bu kadar ileri çıkmış iken. iki kanat ve forvet arkada 30-40 metrelik boş alan var durumdayken, topu ayağına bekler vaziyette rakip defansın karşısında hareketsiz bekleyemez. bu takımda hagi de yok, messi de yok. kimse oyun içinde topu sürekli ayağına bekleyecek kadar yetenekli değil galatasaray hücum hattında. ancak galatasaray'ın gol için kendilerini orta sahaya kadar atan rakip savunmaları koşuyla tehdit edecek kanat oyuncusu da yok, forveti de yok. kerem, yusuf, barış, mertens, gomis. bir tanesinin bile oyun repertuarı arasında savunma arkasına koşu yok. hepsi topu ayaklarına istiyorlar. bu tarz pozisyonları yakaladığımızda "alır ve akar gider" umuduyla topu kerem'e aktarıyoruz, o da çalım denemesiyle veya saçma bir pasla topu kaybediyor ve rakibe atak sürekliliği imkanı sağlıyoruz. taktik disiplinden uzak son bir hırsla kalemize hücum eden rakiplere karşı sahada bir anti-tez üretemiyoruz. far görmüş tavşan gibi kalıyoruz, hücuma çıkamıyoruz. biz hücuma çıkmadıkça takımda yorgunluk başlıyor, rakip iştahlanıyor ve oyun bizim yarı alanımıza sıkışıyor. maçları ıkına sıkıla tek farklı ve tribünde neredeyse can vererek kazanmamızın en önemli sebebi bu arena'da. rakip geride iken yapabileceği tek şeyi yapıyor ve savunmasını ileri çıkartıyor. bizim bunu cezalandıracak özellikte bir tane oyuncumuz yok. saçmalamaya başlıyoruz sahada ne yapacağımızı bilemediğimiz için ve golü bulabilen rakip puanı kapıp çıkıyor stadımızdan.
bu durumu düzeltebilecek bir oyuncu 25 kişilik kadroda yok. bu takıma 2023 model bir onyekuru lazım. her zaman ana planda olmayabilir bu oyuncu ama galatasaray'ın öne çıkan savunmaları korkutacak, cezalandıracak bir hücum oyuncusuna ihtiyacı var. bu özellikte bir kanat-forvet veya bir direkt forvet şart. yoksa özellikle sezonun ikinci yarısında çok kahır çekeriz. ama bu oyuncuyu bulabilirsek, golü veya golleri ilk yarıda bulduğumuz maçlar ikinci yarıda tıkanmaz ve akar gider. fark olur. bu da şampiyonluğu getirir.
birinci konu çok basit, şut atmak. gol için topu çalımlarla veya tek paslarla kalenin içine kadar getirmeye gerek yok. topu cezası ve çevresine bu kadar rahat getirip, orada hala çalımı veya pasla rakibi delmeyi düşünmek delilik. gelmişsin ceza sahasına, kale karşında, açı müsait. vur. korkma. auta gitsin, kaleci çıkartsın önemli değil. şut at. bizim takım istiyor ki topla kalenin 1 metre önüne kadar gelebilsinler ama öyle bir dünya yok. bu kadar şut atmaktan ürkmemeliyiz. şut atmadan gol olmaz, çok basit ve dümdüz bir hakikat bu.
ikinci konu biraz daha farklı. rakip takım kim olursa olsun oyunu son 20-25 dakikaya tek veya iki farklı geride getirebilirse, gole ve puana dair ümidi olur. takım halinde saldırır, savunmasını öne çıkartır. oyun disiplinden biraz kopar, orta sahayı boşaltır. 3.ligin son sırasında bir takım dahi arena'da maçı son 20 dakikayı 1-0 veya 2-0 geride getirse, göstereceği reaksiyon budur. istanbulspor maçında oyun 2-0 iken bir sahne oluştu sahada. rakip takım iki stoperini ve iki bekini orta sahaya kadar çıkarttı. orta sahasını da bizim 3.bölgemize attı. defansları çizgi halinde orta sahanın biraz gerisinde kaldi. geride 30-40 metrelik bir boş alan vardı. o sırada topu kaptık ve manzara şuydu sahada: kerem rakip sol bekin önünde, yusuf rakip sağ bekin önünde, mata saklanmış vaziyette, mertens iki rakip stoperin kucağında. böyle bir hücum hattı manzarası olamaz rakip bu kadar ileri çıkmış iken. iki kanat ve forvet arkada 30-40 metrelik boş alan var durumdayken, topu ayağına bekler vaziyette rakip defansın karşısında hareketsiz bekleyemez. bu takımda hagi de yok, messi de yok. kimse oyun içinde topu sürekli ayağına bekleyecek kadar yetenekli değil galatasaray hücum hattında. ancak galatasaray'ın gol için kendilerini orta sahaya kadar atan rakip savunmaları koşuyla tehdit edecek kanat oyuncusu da yok, forveti de yok. kerem, yusuf, barış, mertens, gomis. bir tanesinin bile oyun repertuarı arasında savunma arkasına koşu yok. hepsi topu ayaklarına istiyorlar. bu tarz pozisyonları yakaladığımızda "alır ve akar gider" umuduyla topu kerem'e aktarıyoruz, o da çalım denemesiyle veya saçma bir pasla topu kaybediyor ve rakibe atak sürekliliği imkanı sağlıyoruz. taktik disiplinden uzak son bir hırsla kalemize hücum eden rakiplere karşı sahada bir anti-tez üretemiyoruz. far görmüş tavşan gibi kalıyoruz, hücuma çıkamıyoruz. biz hücuma çıkmadıkça takımda yorgunluk başlıyor, rakip iştahlanıyor ve oyun bizim yarı alanımıza sıkışıyor. maçları ıkına sıkıla tek farklı ve tribünde neredeyse can vererek kazanmamızın en önemli sebebi bu arena'da. rakip geride iken yapabileceği tek şeyi yapıyor ve savunmasını ileri çıkartıyor. bizim bunu cezalandıracak özellikte bir tane oyuncumuz yok. saçmalamaya başlıyoruz sahada ne yapacağımızı bilemediğimiz için ve golü bulabilen rakip puanı kapıp çıkıyor stadımızdan.
bu durumu düzeltebilecek bir oyuncu 25 kişilik kadroda yok. bu takıma 2023 model bir onyekuru lazım. her zaman ana planda olmayabilir bu oyuncu ama galatasaray'ın öne çıkan savunmaları korkutacak, cezalandıracak bir hücum oyuncusuna ihtiyacı var. bu özellikte bir kanat-forvet veya bir direkt forvet şart. yoksa özellikle sezonun ikinci yarısında çok kahır çekeriz. ama bu oyuncuyu bulabilirsek, golü veya golleri ilk yarıda bulduğumuz maçlar ikinci yarıda tıkanmaz ve akar gider. fark olur. bu da şampiyonluğu getirir.