• 8918
    15 yaşından beri iç saha maçlarında taraftarın üç tane görevi olduğuna inanırım: 1) kendi takımına itici güç olmak. 2) rakip takımı sindirmek, oyun planlarından kopartmak. 3) hakemi baskı altına almak. taraftar bu üç görevi layığıyla yerine getirdiği takdirde başarılıdır. bunu 15.000 kişiyle mi yapmış, 50.000 kişiyle mi yapmış benim için çok önemli değil. düz bir bakış açısı olarak değerlendirebilir görüşüm ama bu konuda fikrim senelerdir hiç değişmedi. bu saatten sonra değişeceğini de sanmıyorum.

    içeride kaybettiğimiz tek maç olan giresunspor maçında oyun 0-0 iken net bir penaltımız verilmedi. gaziantep maçında stoperimiz iki tane çok ucuz sarı kartla daha ilk devrede oyundan atıldı. alanyaspor maçında attığımız 3.gol birçok soru işareti barındıran bir ofsayt çizgilendirmesiyle iptal edildi. sağbekimiz sarı kart çıksa "ağır karar" diyebileceğimiz bir pozisyonda yine ilk devrede direkt kırmızı kartla oyundan atıldı. ikinci yarı, 2-0 önde girmiş olduğumuz halde, stattan çıt çıkmıyordu. alanya sahanın her yerinde istediği gibi pas yaptı, oyun kurdu, kalemize geldi. bırakalım tezahüratı; net bir gürültü, net bir ıslık dahi yoktu. hem 2 tane gol yedik, hem belki de en iyi stoperimiz son dakikada haksız bir direkt kırmızı kartla oyundan atıldı. beşiktaş maçına cezamdan dolayı gidemedim ama televizyondan gördüğüm atmosfer, tek kelimeyle rezaletti.

    sonuç olarak fikrimi söyleyim; bu 40 - 45 bin benim için sadece bir veri. istatistik. daha farklı, daha anlamlı bir desteğin göstergesi değil benim adıma. okan buruk'un 11 tercihleri, oyuncu değişiklikleri, oyuncularımızın sahada yaptıkları, görevlendirilmiş ve son 3 senede galatasaray'a karşı bilenmiş hakemler. bunların hepsi doğru. belki daha fazlası da var. ama taraftarımız da bu sezon özelinde iyi bir sınav vermiyor. galatasaray iç sahada iki kez daha maçın ilk yarısında 10 kişi kalıyorsa; bir iç saha maçını 9 kişi bitiriyorsa; attığı gol(ler) iptal ediliyorsa; hakemler var monitörüne evimizde dahi gitme gereksinimi hissetmiyorsa; rakip takımlar iki farklı geriden gelip beraberliğe yakalıyorsa; stadyuma gelen herkes de bir oturup düşünecek. görevlerini, oraya geliş amaçlarını tekrar bir gözden geçirecek. işte o zaman, ilk paragrafta yazdığım 3 kriterin ne kadar önemli olduğu daha anlaşılır olacaktır. çünkü stada maçtan bir saat önce giren ve maçın bitişi düdüğü çalmadan çıkmayan biri olarak çok net söyleyebilirim; saydığım üç şeyin hiçbirini yap(a)mıyor bu seneki taraftar profili. ne maç önünde, ne maç içerisinde.
App Store'dan indirin Google Play'den alın