113
alp yalman'dan beri(benim gördüğüm ilk başkan kendileriydi) hep galatasaray'ı çok seven ve gerçekten galatasaraylılar tarafından doldurulan makam.
fatih terim'in efsane haline gelişi ile beraber teknik direktör değil başkanlar hedef haline gelmeye başladı. başkanlarımızda bunu kabullendi. bu dediğim olay fatih terim'in suçu değil, hayatın doğal akışı ile alakalı.
fakat esas yıpratıcılık; başkanları gönderirsek başarı kendiliğinden gelir düşüncesinin taraftar içerisinde yerleşmesi ile oldu. bu bir-iki kez işe yarayınca herkes bu yola saptı. şimdi ise şöyle bir durumla kalakaldık, elimizdeki tecrübeli isimleri başkanken yıpratıp ıskartaya çıkarttık. geriye güçsüz ve tecrübesiz isimler kaldı. çünkü galatasaray'ın başkan adaylarının toplandığı havuz dar ve az sayıda isim var.
şöyle geriye gidelim. alp yalman, faruk süren, mehmet cansun, rahmetli özhan canaydın, adnan polat, ünal aysal, rahmetli duygun yarsuvat, dursun özbek, rahmetli mustafa cengiz, burak elmas... bu isimlerin hepsi çok kaliteli ve çok saygıdeğer isimlerdi. hepsi galatasaray'ı kendilerinden bile çok seven isimlerdi. bu isimleri yıpratarak aslında galatasaray'ı yıprattığımızı, başkanlık makamında istikrar sağlayamadığımızda tecrübeli yöneticiler yetiştiremediğimizi göremiyor camiamız. taraftarımız sürekli nefret üreterek başkanlarını aşağılıyor ve yanlarında durmuyor.
o zaman şunu sormak gerekir. insanlar(galatasaray'ı seven zeki insanlar) niye galatasaray başkanı olmak istesin? niye kendilerinin yıpratılmasına, ailelerinin yıpratılmasına izin versin? geriye baktığımda o kadar pırlanta gibi isimleri yok yere harcamışız ki şimdi daha güçsüz ve tecrübesiz isimlere yol vermek zorunda kalacağız bu kutsal makam için. umarım camiamız yol yakınken geri döner hatalarından ve başkanlık makamının saygınlığını tekrar geri verir. buna çok ihtiyacımız var. rakiplerimizin başkanları sistem içerisinde sürekli tecrübe kazanırken, güçlenirken biz sürekli kasedi başa sarıp daha güçsüz isimlere yöneliyoruz. bu akıl tutulmasının bitmesi lazım.
fatih terim'in efsane haline gelişi ile beraber teknik direktör değil başkanlar hedef haline gelmeye başladı. başkanlarımızda bunu kabullendi. bu dediğim olay fatih terim'in suçu değil, hayatın doğal akışı ile alakalı.
fakat esas yıpratıcılık; başkanları gönderirsek başarı kendiliğinden gelir düşüncesinin taraftar içerisinde yerleşmesi ile oldu. bu bir-iki kez işe yarayınca herkes bu yola saptı. şimdi ise şöyle bir durumla kalakaldık, elimizdeki tecrübeli isimleri başkanken yıpratıp ıskartaya çıkarttık. geriye güçsüz ve tecrübesiz isimler kaldı. çünkü galatasaray'ın başkan adaylarının toplandığı havuz dar ve az sayıda isim var.
şöyle geriye gidelim. alp yalman, faruk süren, mehmet cansun, rahmetli özhan canaydın, adnan polat, ünal aysal, rahmetli duygun yarsuvat, dursun özbek, rahmetli mustafa cengiz, burak elmas... bu isimlerin hepsi çok kaliteli ve çok saygıdeğer isimlerdi. hepsi galatasaray'ı kendilerinden bile çok seven isimlerdi. bu isimleri yıpratarak aslında galatasaray'ı yıprattığımızı, başkanlık makamında istikrar sağlayamadığımızda tecrübeli yöneticiler yetiştiremediğimizi göremiyor camiamız. taraftarımız sürekli nefret üreterek başkanlarını aşağılıyor ve yanlarında durmuyor.
o zaman şunu sormak gerekir. insanlar(galatasaray'ı seven zeki insanlar) niye galatasaray başkanı olmak istesin? niye kendilerinin yıpratılmasına, ailelerinin yıpratılmasına izin versin? geriye baktığımda o kadar pırlanta gibi isimleri yok yere harcamışız ki şimdi daha güçsüz ve tecrübesiz isimlere yol vermek zorunda kalacağız bu kutsal makam için. umarım camiamız yol yakınken geri döner hatalarından ve başkanlık makamının saygınlığını tekrar geri verir. buna çok ihtiyacımız var. rakiplerimizin başkanları sistem içerisinde sürekli tecrübe kazanırken, güçlenirken biz sürekli kasedi başa sarıp daha güçsüz isimlere yöneliyoruz. bu akıl tutulmasının bitmesi lazım.