96
kulüplerin de federasyonun da elinde patlamış olan ihale. en yüksek teklif, türk lirası bazındaki %5'lik artışa rağmen döviz bazında bir önceki bedelin %60'ı seviyelerinde. ikinci gelen teklif de bu teklifin %65-70'i seviyelerinde. federasyon ilk önce ihaleyi açıklamayı erteledi, firmalardan "revize" isteme bahanesiyle. şimdi de aslında pratikte karşılığı olmayan ve olmayacak olan bir şekilde farklı maçları kapsayan farklı paketlerin bazılarını satıp bazılarını satmadığını açıklayarak ayak sürümeye devam ediyor.
"en yüksek" teklifin kabul edilmesi doğrudan doğruya kulüplerin iflas bayrağını çekmesi demek. şampiyonluk primlerinden vazgeçmeyi bırak, her şampiyon üzerine şampiyonluk primleri kadar bağış yapsa yine hiçbir kulüp transfer penceresini bile açamaz*. bir yerlerden bir rica gelmediği ya da açıktan bir alavere-dalavere çevrilmediği şartlarda ikinci teklif tek kurtuluş yolu gibi görünüyor. bu teklifte yer alan süper lig tv formülü sayesinde belki en yüksek teklifin de üzerine çıkılması mümkün. ancak bu formülün türkiye'de işlemesi o kadar da kolay olmayacak gibi görünüyor, hatta belki de tüm platformların karşı çıkacağı bir konu olacak.
sonuçta, kim ne derse desin bu ülkede kimse kültür paketi ya da eğlence paketiyle dekoder satmıyor. hele ki günümüzde kültür-sanat içerikleri ayrı platformlar oluşturmuşken... dekoderlerin önemli bir kısmını sattıran spor yayınları oluyor. taa cine5'ten günümüze gelen süreçte tüm platformlar yayınladığı spor karşılaşmaları/ligleri üzerinden rekabet ediyor birbiriyle. örneğin zamanında yapılan abidik bir sözleşme yüzünden bugün hala dsmart'ta yayınlanıyor yaz dönemi hazırlık maçları. evinde dsmart olan üyelerin hiçbiri de la liga bu sene dsmart'ta diye evinde bu kutuyu tutmuyor.
saran grup, özellikle saadettin saran'ın kariyeri boyunca bu konuda çalışmasının verdiği güvenle, iddialı konuşsa da bu fikrin en azından diğer platformlar arasında çok iyi işleyeceğini düşünmek hayalcilik. bu durumda saran grup müthiş bir iş başarmadığı sürece beterin de beteri olan bir bedel kalacak kulüplere. bu olsa bile kısa-orta vadede türkiye'deki platformların sürdürülebilirliği sekteye uğrayacak, belki de bir sonraki ihaleye girecek bir platform bile bulunamayacak...
entry girerken şöyle bir düşündüm de, nihat özdemir olsam ben de ayak sürüyüp ihaleyi sonuçlandırmaz, bir yerlerden gelecek mucizeyi beklemeye devam ederdim...
"en yüksek" teklifin kabul edilmesi doğrudan doğruya kulüplerin iflas bayrağını çekmesi demek. şampiyonluk primlerinden vazgeçmeyi bırak, her şampiyon üzerine şampiyonluk primleri kadar bağış yapsa yine hiçbir kulüp transfer penceresini bile açamaz*. bir yerlerden bir rica gelmediği ya da açıktan bir alavere-dalavere çevrilmediği şartlarda ikinci teklif tek kurtuluş yolu gibi görünüyor. bu teklifte yer alan süper lig tv formülü sayesinde belki en yüksek teklifin de üzerine çıkılması mümkün. ancak bu formülün türkiye'de işlemesi o kadar da kolay olmayacak gibi görünüyor, hatta belki de tüm platformların karşı çıkacağı bir konu olacak.
sonuçta, kim ne derse desin bu ülkede kimse kültür paketi ya da eğlence paketiyle dekoder satmıyor. hele ki günümüzde kültür-sanat içerikleri ayrı platformlar oluşturmuşken... dekoderlerin önemli bir kısmını sattıran spor yayınları oluyor. taa cine5'ten günümüze gelen süreçte tüm platformlar yayınladığı spor karşılaşmaları/ligleri üzerinden rekabet ediyor birbiriyle. örneğin zamanında yapılan abidik bir sözleşme yüzünden bugün hala dsmart'ta yayınlanıyor yaz dönemi hazırlık maçları. evinde dsmart olan üyelerin hiçbiri de la liga bu sene dsmart'ta diye evinde bu kutuyu tutmuyor.
saran grup, özellikle saadettin saran'ın kariyeri boyunca bu konuda çalışmasının verdiği güvenle, iddialı konuşsa da bu fikrin en azından diğer platformlar arasında çok iyi işleyeceğini düşünmek hayalcilik. bu durumda saran grup müthiş bir iş başarmadığı sürece beterin de beteri olan bir bedel kalacak kulüplere. bu olsa bile kısa-orta vadede türkiye'deki platformların sürdürülebilirliği sekteye uğrayacak, belki de bir sonraki ihaleye girecek bir platform bile bulunamayacak...
entry girerken şöyle bir düşündüm de, nihat özdemir olsam ben de ayak sürüyüp ihaleyi sonuçlandırmaz, bir yerlerden gelecek mucizeyi beklemeye devam ederdim...