34658
önce kendisiyle çalışmak isteyen bir yönetim vardı. bu arada tabii kendisinin başarılı olduğu çalışma sistemi de yıllardır bilinir, gökten zembille inmiş değil.
sonra bu kendisiyle çalışmak isteyen yönetim dedi ki, eğer doğruysa tabii, hacı abi biz senin ekibini de çalışma sistemini de beğenmiyoruz ama seni beğeniyoruz. bu yüzden senin ekibini biz seçeceğiz, ya da seni oradan alıp başka yere koyacağız dedi. e kendisi de haliyle kabul etmedi, ben o işi yapamam dedi belki, ben burada daha faydalı olurum dedi, ekibimi ben seçerim dedi bilemeyiz. günün sonunda kendisini bilen bir insan için her durumda haklı gerekçeler.
sonra da başındaki yönetim geldi kendisini işten çıkardı, yerine bir antrenör - analist artık ne diyorsanız onu getirdi. şimdi futbolla ortalama seviyede ilgilenen herhangi 10 galatasaraylıya sorsanız şu anki teknik direktörümüz kim diye, muhtemelen 2-3 tanesi adını hatırlayamaz, şey der “guardiola’nın yardımcısı ya, adını hatırlayamadım da şimdi” falan. adamın adından önce giden sıfatı bu yani.
bütün bunların sonunda, kendisiyle önce çalışmak isteyen, sonra müdahale eden, sonra da kendisini kovan yönetimin tüm hataları yine adamın başına kaldı, dolaylı olarak. bi kere daha yazmıştım, gitti, hala yönetim başarısızlıklarına paratoner oluyor diye. kendisi başkanlarla anlaşamıyor falan deniyor da, kendisinin takımın başında olduğu dönemlerde takımın başında başka biri olsa o başkanlar 1 sene daha kalamaz o görevde.
adam öyle bir başarısızlık paratoneri ki, her hata kendisine yazılır, öyle bir şey. mustafa cengiz gomis’i gönderip forvet almadan bizi şampiyonlar ligine soktuğu daha o ilk senesinde eleştirinin tillahını yerdi fatih terim olmasa. o gruptan çıkamamak onun değil, fatih hocanın suçu oldu.
ünal aysal daha yıldırım demirören tff başkanı olduğunda, fenerbahçe göz göre göre 58. maddeyi kaldırdığında, şikeden ceza almadığında mahvolurdu. ama fatih terim’in oynattığı futbol sessizleşirdi galatasaray’ı, ne bok yerseniz yeyin bizim işimiz gücümüz var dedik, iki kere şampiyon olduk. playoff diye bir saçmalıkla uğraştık mesela o sene, nedenini bilmediğimiz bir şekilde attığımız dokuz puan fark yarıya bölündü, rakipler bize yaklaştırıldı ve tekrar şampiyon olmamız istendi falan. şunu başka teknik adam varken buna olur veren yönetime neler söylenirdi acaba.
daha bir sürü örnek sayılır. sayılır da, başta hoca varken nasılsa bir şekilde çözer diye yönetimlerin saçmalıklarını görmezden gelmek kolay geliyordu tabi. şimdi hoca gidince, takke düştü kel göründü. şimdi uğraşalım duralım o keli kapatıcaz diye. o kellik de yine hocanın suçu olsun üstelik, efsane olmak bunu gerektiriyor sanırım, sorun değil, olsun.
sonra bu kendisiyle çalışmak isteyen yönetim dedi ki, eğer doğruysa tabii, hacı abi biz senin ekibini de çalışma sistemini de beğenmiyoruz ama seni beğeniyoruz. bu yüzden senin ekibini biz seçeceğiz, ya da seni oradan alıp başka yere koyacağız dedi. e kendisi de haliyle kabul etmedi, ben o işi yapamam dedi belki, ben burada daha faydalı olurum dedi, ekibimi ben seçerim dedi bilemeyiz. günün sonunda kendisini bilen bir insan için her durumda haklı gerekçeler.
sonra da başındaki yönetim geldi kendisini işten çıkardı, yerine bir antrenör - analist artık ne diyorsanız onu getirdi. şimdi futbolla ortalama seviyede ilgilenen herhangi 10 galatasaraylıya sorsanız şu anki teknik direktörümüz kim diye, muhtemelen 2-3 tanesi adını hatırlayamaz, şey der “guardiola’nın yardımcısı ya, adını hatırlayamadım da şimdi” falan. adamın adından önce giden sıfatı bu yani.
bütün bunların sonunda, kendisiyle önce çalışmak isteyen, sonra müdahale eden, sonra da kendisini kovan yönetimin tüm hataları yine adamın başına kaldı, dolaylı olarak. bi kere daha yazmıştım, gitti, hala yönetim başarısızlıklarına paratoner oluyor diye. kendisi başkanlarla anlaşamıyor falan deniyor da, kendisinin takımın başında olduğu dönemlerde takımın başında başka biri olsa o başkanlar 1 sene daha kalamaz o görevde.
adam öyle bir başarısızlık paratoneri ki, her hata kendisine yazılır, öyle bir şey. mustafa cengiz gomis’i gönderip forvet almadan bizi şampiyonlar ligine soktuğu daha o ilk senesinde eleştirinin tillahını yerdi fatih terim olmasa. o gruptan çıkamamak onun değil, fatih hocanın suçu oldu.
ünal aysal daha yıldırım demirören tff başkanı olduğunda, fenerbahçe göz göre göre 58. maddeyi kaldırdığında, şikeden ceza almadığında mahvolurdu. ama fatih terim’in oynattığı futbol sessizleşirdi galatasaray’ı, ne bok yerseniz yeyin bizim işimiz gücümüz var dedik, iki kere şampiyon olduk. playoff diye bir saçmalıkla uğraştık mesela o sene, nedenini bilmediğimiz bir şekilde attığımız dokuz puan fark yarıya bölündü, rakipler bize yaklaştırıldı ve tekrar şampiyon olmamız istendi falan. şunu başka teknik adam varken buna olur veren yönetime neler söylenirdi acaba.
daha bir sürü örnek sayılır. sayılır da, başta hoca varken nasılsa bir şekilde çözer diye yönetimlerin saçmalıklarını görmezden gelmek kolay geliyordu tabi. şimdi hoca gidince, takke düştü kel göründü. şimdi uğraşalım duralım o keli kapatıcaz diye. o kellik de yine hocanın suçu olsun üstelik, efsane olmak bunu gerektiriyor sanırım, sorun değil, olsun.