257
yavaş yavaş sona geliyoruz. ama maalesef fatih terim'le olan hikâye mutlu sonla bitmeyecek gibi gözüküyor.
2017 sonunda geldiğinde elinde tecrübeli ve kaliteli bir kadro, liderlikten çoğunlukla idari ve mental sorunlar nedeniyle taze düşmüş bir puan durumu, belli bir seviyenin üstünde bir kondisyon ve taktik durumda bir takım vardı. algıyı ve psikolojiyi toparlayarak şampiyon oldu.
ertesi sene gidenler ve gelenler olsa da kadro kalitesi ve mantalite büyük ölçüde korundu ama şampiyonlar ligi'nde nispeten kolay bir grupta varlık gösteremeden elendik. ligde en güçlü rakibimiz başakşehir'di ve psikolojik faktörlerle gelen bir şampiyonluk daha yaşadık. ancak kadro kalitemiz ah biraz daha iyi olsa bu sefer şampiyonlar ligi'nde estirebilirdik. yalnız ffp vardı ama hocamız istiyorsa bir şekilde takımı güçlendirmeliydik.
o lanetli 2019 yazındaki bir kamyon dolusu genç-yaşlı kiralık ve bonservissiz yıldız transferi de tutmadı. tutmadığı gibi azalan ama hâlâ var olan takım içi ayarları da epey bozdu. yüksek maaşlar kulübün mali yapısını, bitmeyen istekler, ısrarlar ise başkan-yönetim ve hoca arasındaki dengeyi bozdu. bir öncekinden daha kötü bir şampiyonlar ligi geçirdiğimiz gibi ligde de sallanmaya başladık. sonra pandemi...
denemeler yanılmalar ve kadro tıraşlaması sonrasında nihayet 6 ay sonra bir oyun oturtmuşken pandemi başladı. verilen ara sonrası dönüş yine kötü olunca "pandemi olmasa böyle olmazdı," dendi. halbuki pandemi herkese vardı ve covid bazında galatasaray'ın ciddi kadro kayıpları ve eksikleri olmadı. muslera'nın sakatlığı bahane hanesine yazılsın hadi. ama genel algı, "çok iyiydik ama pandemi en çok bizi bozdu, yoksa uçuyorduk" şeklindeydi. pandemi, hoca'nın kurtarıcısı oldu.
20-21'de devam eden ffp yüzünden yine bir başka kiralık paketi, avrupa'ya erken veda derken ne oynandığının yine anlaşılamadığı bir sürecin içinde bulduk kendimizi. arda ve belhanda mevzuları başkan-hoca arasındaki mevzuya iyice tüy dikti. son düzlükte yaptığımız atak, 13-14 kişilik yaşlı bjk'yi geçmeye yetmedi. onca lüzumsuz gerginlik ve oyunsuzluk unutuldu, averajla kaybedilmiş oldu şampiyonluk: "1 gol abi ya, 1 gol." fakat sezon içinde teknik direktör değiştiren, camiası bizden 5 kat daha fazla çalkalanan fb'nin bile son maçın son dakikasına kadar şampiyonluk iddiası içinde olduğu dikkate değer bulunmadı.
geldik 21-22 sezonuna. başkan değişti, hoca imza bile atmadan antrenmana çıktı. ffp bitmişti, sponsorluklar yenilenecekti. 25 milyon bonservis harcandı. gençlik dendi, yatırım dendi, 3 yıllık proje dendi. bunlar biraz da önceki yıllardaki kötü tecrübelerin eseriydi. sütten ağzımız yandı, o zaman buzağı alalım tarzında bir transfer ve kadro yapılanmasına gidildi. hafızalarımız taze olduğu için detay vermeye gerek yok. ilk yarı sonu itibariyle 19 maçta 27 puan ve +1 averajla 10. sıradayız. kupada alt ligin kötü bir takımına elendik.
iyi futbol oynamıyoruz, hiçbir maça favori çıkamıyoruz, oyuncuların psikolojisi bitik. kerem haricinde herkes düşüşte, geldiğinde gösterdiğinden daha kötü durumda. hoca'nın çözüleceğini söylediği sorunlar (bitiricilik, maç koparma, oyun kalitesi) her geçen gün daha da derinleşiyor. her geçen gün kerem gibi bireysel becerilere daha da mahkum hale geliyoruz. hatta önceki yıllarda her şey kötüyken bile belli bir seviyenin altına düşmeyen savunmamız bile dağılmış durumda. (denizlispor'dan 18 şut ve 3 gol yedik) hoca'nın maç sonlarındaki açıklamaları tutarsız, çelişik, sorunlara değinmekten ve çözüm bulmaktan uzak gözüküyor. mesela önceki yıllarda ekibine eleştiri getirildiğinde toz kondurmazdı ama sene başında bir baktık ki hepsi pilot olmuş. bugünkü vaziyete bakınca sorunun yardımcı antrenörler olmadığı artık iyice anlaşılmıştır umarım.
işin çok fazla detayına girmeye gerek yok. geleceğe yönelik ciddi bir yatırım yapıldı. yazın bonservis ödeyip aldığımız futbolcuların hiçbirini aynı fiyata satamayız. teknik direktör ve oyuncular arasında teknik-taktik, psikolojik-mental olarak bir uyumsuzluk söz konusu. bireysel parlamalar olsa da takımın toplamı geleceğe yönelik ışık vermiyor. bu durumda yapılacak şey belli.
tutunacak tek dal olan avrupa ligi'ni gerekçe göstererek hoca'nın ayrılığını erken bulacaklar için diyecek bir şey yok. uluslararası sahne faktörü, pragmatik savunma oyunu, şans faktörü, rakiplerin de bizim gibi yapılanma sürecinde olması ve daha bir sürü unsur bir araya gelip bu tabloyu ortaya çıkardı. izlediğimiz 32 resmi maçta takımın kadro kalitesi, oyunu, yönetimi hakkında yeterince bilgi sahibiyiz artık. hayal aleminde yaşamaya gerek yok. bu oyunla en fazla 1 tur geçebiliriz. 2 ay sonra oynanacak 2 maç için hoca'yı yormaya, takımı daha fazla yıpratmaya gerek yok. "en azından avrupa ligi'nde grup lideri bir takım bıraktı" diyelim. bu takımı doğru antrene edecek, iyi iletişim kuracak yeni bir teknik direktör denemenin zamanı geldi.
2017 sonunda geldiğinde elinde tecrübeli ve kaliteli bir kadro, liderlikten çoğunlukla idari ve mental sorunlar nedeniyle taze düşmüş bir puan durumu, belli bir seviyenin üstünde bir kondisyon ve taktik durumda bir takım vardı. algıyı ve psikolojiyi toparlayarak şampiyon oldu.
ertesi sene gidenler ve gelenler olsa da kadro kalitesi ve mantalite büyük ölçüde korundu ama şampiyonlar ligi'nde nispeten kolay bir grupta varlık gösteremeden elendik. ligde en güçlü rakibimiz başakşehir'di ve psikolojik faktörlerle gelen bir şampiyonluk daha yaşadık. ancak kadro kalitemiz ah biraz daha iyi olsa bu sefer şampiyonlar ligi'nde estirebilirdik. yalnız ffp vardı ama hocamız istiyorsa bir şekilde takımı güçlendirmeliydik.
o lanetli 2019 yazındaki bir kamyon dolusu genç-yaşlı kiralık ve bonservissiz yıldız transferi de tutmadı. tutmadığı gibi azalan ama hâlâ var olan takım içi ayarları da epey bozdu. yüksek maaşlar kulübün mali yapısını, bitmeyen istekler, ısrarlar ise başkan-yönetim ve hoca arasındaki dengeyi bozdu. bir öncekinden daha kötü bir şampiyonlar ligi geçirdiğimiz gibi ligde de sallanmaya başladık. sonra pandemi...
denemeler yanılmalar ve kadro tıraşlaması sonrasında nihayet 6 ay sonra bir oyun oturtmuşken pandemi başladı. verilen ara sonrası dönüş yine kötü olunca "pandemi olmasa böyle olmazdı," dendi. halbuki pandemi herkese vardı ve covid bazında galatasaray'ın ciddi kadro kayıpları ve eksikleri olmadı. muslera'nın sakatlığı bahane hanesine yazılsın hadi. ama genel algı, "çok iyiydik ama pandemi en çok bizi bozdu, yoksa uçuyorduk" şeklindeydi. pandemi, hoca'nın kurtarıcısı oldu.
20-21'de devam eden ffp yüzünden yine bir başka kiralık paketi, avrupa'ya erken veda derken ne oynandığının yine anlaşılamadığı bir sürecin içinde bulduk kendimizi. arda ve belhanda mevzuları başkan-hoca arasındaki mevzuya iyice tüy dikti. son düzlükte yaptığımız atak, 13-14 kişilik yaşlı bjk'yi geçmeye yetmedi. onca lüzumsuz gerginlik ve oyunsuzluk unutuldu, averajla kaybedilmiş oldu şampiyonluk: "1 gol abi ya, 1 gol." fakat sezon içinde teknik direktör değiştiren, camiası bizden 5 kat daha fazla çalkalanan fb'nin bile son maçın son dakikasına kadar şampiyonluk iddiası içinde olduğu dikkate değer bulunmadı.
geldik 21-22 sezonuna. başkan değişti, hoca imza bile atmadan antrenmana çıktı. ffp bitmişti, sponsorluklar yenilenecekti. 25 milyon bonservis harcandı. gençlik dendi, yatırım dendi, 3 yıllık proje dendi. bunlar biraz da önceki yıllardaki kötü tecrübelerin eseriydi. sütten ağzımız yandı, o zaman buzağı alalım tarzında bir transfer ve kadro yapılanmasına gidildi. hafızalarımız taze olduğu için detay vermeye gerek yok. ilk yarı sonu itibariyle 19 maçta 27 puan ve +1 averajla 10. sıradayız. kupada alt ligin kötü bir takımına elendik.
iyi futbol oynamıyoruz, hiçbir maça favori çıkamıyoruz, oyuncuların psikolojisi bitik. kerem haricinde herkes düşüşte, geldiğinde gösterdiğinden daha kötü durumda. hoca'nın çözüleceğini söylediği sorunlar (bitiricilik, maç koparma, oyun kalitesi) her geçen gün daha da derinleşiyor. her geçen gün kerem gibi bireysel becerilere daha da mahkum hale geliyoruz. hatta önceki yıllarda her şey kötüyken bile belli bir seviyenin altına düşmeyen savunmamız bile dağılmış durumda. (denizlispor'dan 18 şut ve 3 gol yedik) hoca'nın maç sonlarındaki açıklamaları tutarsız, çelişik, sorunlara değinmekten ve çözüm bulmaktan uzak gözüküyor. mesela önceki yıllarda ekibine eleştiri getirildiğinde toz kondurmazdı ama sene başında bir baktık ki hepsi pilot olmuş. bugünkü vaziyete bakınca sorunun yardımcı antrenörler olmadığı artık iyice anlaşılmıştır umarım.
işin çok fazla detayına girmeye gerek yok. geleceğe yönelik ciddi bir yatırım yapıldı. yazın bonservis ödeyip aldığımız futbolcuların hiçbirini aynı fiyata satamayız. teknik direktör ve oyuncular arasında teknik-taktik, psikolojik-mental olarak bir uyumsuzluk söz konusu. bireysel parlamalar olsa da takımın toplamı geleceğe yönelik ışık vermiyor. bu durumda yapılacak şey belli.
tutunacak tek dal olan avrupa ligi'ni gerekçe göstererek hoca'nın ayrılığını erken bulacaklar için diyecek bir şey yok. uluslararası sahne faktörü, pragmatik savunma oyunu, şans faktörü, rakiplerin de bizim gibi yapılanma sürecinde olması ve daha bir sürü unsur bir araya gelip bu tabloyu ortaya çıkardı. izlediğimiz 32 resmi maçta takımın kadro kalitesi, oyunu, yönetimi hakkında yeterince bilgi sahibiyiz artık. hayal aleminde yaşamaya gerek yok. bu oyunla en fazla 1 tur geçebiliriz. 2 ay sonra oynanacak 2 maç için hoca'yı yormaya, takımı daha fazla yıpratmaya gerek yok. "en azından avrupa ligi'nde grup lideri bir takım bıraktı" diyelim. bu takımı doğru antrene edecek, iyi iletişim kuracak yeni bir teknik direktör denemenin zamanı geldi.