1167
türkiye'nin cv'si başarılarla dolu ilk ve tek teknik direktörüdür.
kendisinden her yıl olduğu gibi bu yıl da şampiyonluk beklentim var, ancak olamazsak onun yerine avrupada bir çeyrek ve bol gelirli 2 tane satış (20-30 milyon euroluk) da benim nezdimde hocayı başarılı kılar.
ancak kadro mühendisliği açısından hoca bir şeyleri doğru yapmıyor olabilir.
konulardan ilki van aanholt kerem ikilisi. ilk önerim, bu ikili asla birlikte oynamamalı. toplu oyunda aanholt sol içe yerleşirken, kerem gezinen orta saha gibi oynuyor. ani bir top kaybında ikisinin de yerine dönebilmeleri zorlaşıyor, toplu oyundaysa galatasaray'ı inceleyen rakipler, kendi sağ tarafını göstermelik savunuyor. saha parselizasyonu felaket. kerem aktürkoğlu. bu çocuk sol açık oynamamalı. gelecek sezon yurt dışına gitmek için fazla istekli olduğundan istatistik kovalıyor gibi ve oyun şekli daha çok ham. sol açık olmasına rağmen, sol half space, sağ half space, zaman zaman sağ açığa kadar ilerliyor. takımın dizilimini bozduğu yetmezmiş gibi enerjisini doğru kullanmadığı için ikinci yarılarda oyundan düşüyor haliyle. dolayısıyla bu kadar ısrarcıysa, ya serbest 10 gibi oynasın, ya da yedek otursun. ama ondan sol açık yaratmaya çalışma hocam. illa kerem ve pva kullanacağım diyorsan, onerim basit, sol ic mevkiinde ömeri oynatırsak, hücumda hem çizgiyi kullanırız, hem de savunmada aanholta destek bir kuvvetimiz olur. avrupa maçlarında gol yemiyoruz, çünkü orada oyuncularımızdan asli görevleri isteniyor. kerem çizgisinden ayrılmıyor, van aanholt defansı önceliyor, berkan'dan yaratıcılıktan önce dinamizm bekleniyor, taylan da daha hızlı ve direkt oynamaya çalışıyor.
ancak bence, bizim gecen yıldan beri asıl konumuz 'bitirememek'.
bunun çok çeşitli nedenleri olabilir ama benim kafama takılan 2 tane mevzu var.
ilki eldeki oyuncular:
hocamız gereğinden fazla şeyler istiyor oyuncularından. mohammed bir kutu bitiricisi iken, hocam ondan orta sahada oyun kurulumuna katkı, duvar olma, savunmaya katkı da bekliyor. tabii ki mohammed bunları da öğrenebilirse, degerini 2-3'e anında katlar. ama mohammed bunun onemini kavrayamadı, bunları yapabilecek yeteneği veya isteği yok. bunları yapamadığı zaman demotive olup, yapabildiklerini de yapamaz hale gelmiş olabilir.
diagne de ilk geldiğinde bir kutu bitiricisiydi, ve davranışları zaten problemli olan bir adamdı. ancak epl sonrası hedef santraforluk hakkında bayağı bir yol kaydettiğini söyleyebilirim. ancak şu anda hocanın yukarıda istedikleri için ekstra efor sarfettiğini düşünüyorum. ancak bütün bunları 2-3 mac 90 dakika yapıp, eski skorerliğini de beklemek haksızlık olur, çünkü 'diri' bir şekilde kutuda topla buluşamıyor. bitiricilik oranının aşağı düşmesinden daha doğal bir şey olamaz.
halil ise bu grupta hocanın istediği şeyleri hali hazırda yapabilen bir oyuncuydu. o yüzden hızla değerine değer katıp takımda 1. forvet durumuna geldi.
bütün bunları anlatmamın sebebi şu. bütün oyuncuları 'ideal' santrafora dönüştürmeye çalışmaktansa, değişik taktik ve diziliş anlayışları deneyip, bunlarla rakiplere saldırsak daha iyi olmaz mı hocam? mohammedi geriye getirmektense defans arkasına toplar denesek, diagneyle saklayıp, halille dağıtsak. yani kısacası rakibi sürekli şaşırtıp sonuçları toplasak?
diğeri ise hocamızın yönergeleri.
hocamız oyunu taç atışından kornerine, sahaya yayılımına, pasın atılacağı yere kadar oyunu fazlaca kurguluyor gibime geliyor. çoğu oyuncuya herhangi bir serbestlik tanımıyor. her şey fazlaca planlı ve oyun bu yüzden akıcı değil. haliyle rakipler için çoğu şey beklendiği gibi ilerliyor. 2 maç onceye kadar takım ortadaki bomboş oyuncuya bile taç atmıyordu. evet merkeze tac atmak tehlikeli ama hiç atmamak ondan daha tehlikeli. rakip bunu farkettiğinde neden merkezdeki boş oyuncuyu marke etsin?
hocanın taktik teknik bilgisi açısından iyi bir avrupa takımının hocasından eksiği olduğunu düşünmüyorum. ancak onu çok seven ve onun istekleri doğrultusunda elinden geleni vermeye hazır bir takımı var. bu fazlaca 'kurgulanmış' oyun teoride takımın aklına yatsa da pratikte iş görmüyor. sırf o yüzden, hem oyuncular, hem de hocamız duygusal dalgalanmalara giriyor. hocam, kısa vadede, pratikte de teoride de mümkün olduğunca basit, oyuncularının yapabildiği şeylere yönelirsek, takımın hem motivasyonunu hem de bütünleşmesini daha kolay sağlarız. uzun vadede de, oyuncularının, senin isteklerine daha fazla cevap verebilmeleri için gereken zaman dilimini yaratmış oluruz.
kendisinden her yıl olduğu gibi bu yıl da şampiyonluk beklentim var, ancak olamazsak onun yerine avrupada bir çeyrek ve bol gelirli 2 tane satış (20-30 milyon euroluk) da benim nezdimde hocayı başarılı kılar.
ancak kadro mühendisliği açısından hoca bir şeyleri doğru yapmıyor olabilir.
konulardan ilki van aanholt kerem ikilisi. ilk önerim, bu ikili asla birlikte oynamamalı. toplu oyunda aanholt sol içe yerleşirken, kerem gezinen orta saha gibi oynuyor. ani bir top kaybında ikisinin de yerine dönebilmeleri zorlaşıyor, toplu oyundaysa galatasaray'ı inceleyen rakipler, kendi sağ tarafını göstermelik savunuyor. saha parselizasyonu felaket. kerem aktürkoğlu. bu çocuk sol açık oynamamalı. gelecek sezon yurt dışına gitmek için fazla istekli olduğundan istatistik kovalıyor gibi ve oyun şekli daha çok ham. sol açık olmasına rağmen, sol half space, sağ half space, zaman zaman sağ açığa kadar ilerliyor. takımın dizilimini bozduğu yetmezmiş gibi enerjisini doğru kullanmadığı için ikinci yarılarda oyundan düşüyor haliyle. dolayısıyla bu kadar ısrarcıysa, ya serbest 10 gibi oynasın, ya da yedek otursun. ama ondan sol açık yaratmaya çalışma hocam. illa kerem ve pva kullanacağım diyorsan, onerim basit, sol ic mevkiinde ömeri oynatırsak, hücumda hem çizgiyi kullanırız, hem de savunmada aanholta destek bir kuvvetimiz olur. avrupa maçlarında gol yemiyoruz, çünkü orada oyuncularımızdan asli görevleri isteniyor. kerem çizgisinden ayrılmıyor, van aanholt defansı önceliyor, berkan'dan yaratıcılıktan önce dinamizm bekleniyor, taylan da daha hızlı ve direkt oynamaya çalışıyor.
ancak bence, bizim gecen yıldan beri asıl konumuz 'bitirememek'.
bunun çok çeşitli nedenleri olabilir ama benim kafama takılan 2 tane mevzu var.
ilki eldeki oyuncular:
hocamız gereğinden fazla şeyler istiyor oyuncularından. mohammed bir kutu bitiricisi iken, hocam ondan orta sahada oyun kurulumuna katkı, duvar olma, savunmaya katkı da bekliyor. tabii ki mohammed bunları da öğrenebilirse, degerini 2-3'e anında katlar. ama mohammed bunun onemini kavrayamadı, bunları yapabilecek yeteneği veya isteği yok. bunları yapamadığı zaman demotive olup, yapabildiklerini de yapamaz hale gelmiş olabilir.
diagne de ilk geldiğinde bir kutu bitiricisiydi, ve davranışları zaten problemli olan bir adamdı. ancak epl sonrası hedef santraforluk hakkında bayağı bir yol kaydettiğini söyleyebilirim. ancak şu anda hocanın yukarıda istedikleri için ekstra efor sarfettiğini düşünüyorum. ancak bütün bunları 2-3 mac 90 dakika yapıp, eski skorerliğini de beklemek haksızlık olur, çünkü 'diri' bir şekilde kutuda topla buluşamıyor. bitiricilik oranının aşağı düşmesinden daha doğal bir şey olamaz.
halil ise bu grupta hocanın istediği şeyleri hali hazırda yapabilen bir oyuncuydu. o yüzden hızla değerine değer katıp takımda 1. forvet durumuna geldi.
bütün bunları anlatmamın sebebi şu. bütün oyuncuları 'ideal' santrafora dönüştürmeye çalışmaktansa, değişik taktik ve diziliş anlayışları deneyip, bunlarla rakiplere saldırsak daha iyi olmaz mı hocam? mohammedi geriye getirmektense defans arkasına toplar denesek, diagneyle saklayıp, halille dağıtsak. yani kısacası rakibi sürekli şaşırtıp sonuçları toplasak?
diğeri ise hocamızın yönergeleri.
hocamız oyunu taç atışından kornerine, sahaya yayılımına, pasın atılacağı yere kadar oyunu fazlaca kurguluyor gibime geliyor. çoğu oyuncuya herhangi bir serbestlik tanımıyor. her şey fazlaca planlı ve oyun bu yüzden akıcı değil. haliyle rakipler için çoğu şey beklendiği gibi ilerliyor. 2 maç onceye kadar takım ortadaki bomboş oyuncuya bile taç atmıyordu. evet merkeze tac atmak tehlikeli ama hiç atmamak ondan daha tehlikeli. rakip bunu farkettiğinde neden merkezdeki boş oyuncuyu marke etsin?
hocanın taktik teknik bilgisi açısından iyi bir avrupa takımının hocasından eksiği olduğunu düşünmüyorum. ancak onu çok seven ve onun istekleri doğrultusunda elinden geleni vermeye hazır bir takımı var. bu fazlaca 'kurgulanmış' oyun teoride takımın aklına yatsa da pratikte iş görmüyor. sırf o yüzden, hem oyuncular, hem de hocamız duygusal dalgalanmalara giriyor. hocam, kısa vadede, pratikte de teoride de mümkün olduğunca basit, oyuncularının yapabildiği şeylere yönelirsek, takımın hem motivasyonunu hem de bütünleşmesini daha kolay sağlarız. uzun vadede de, oyuncularının, senin isteklerine daha fazla cevap verebilmeleri için gereken zaman dilimini yaratmış oluruz.