14
nasıl ki sinüzitim her tuttuğunda aklımdan "hop cimdallı cimdallı" , "uç uç uç uç uçacaksın" gibi alakasız şarkılar geçiyorsa ve içimi bunaltıyorsa; bir yerde "ruhu" kelimesini gördüğümde hep aynı hikaye gelir aklıma. bilindik bir hikaye:
- bir gün fuzuli ve ruhi yolda yürürken yerde bir eşek ölüsü görürler. ruhi fuzuli'ye dönerek:
+ bu eşek burada fuzuli, der. fuzuli de:
- g.tünden çıktı ruhi, diyerek cevap verir. sadece aklıma gelen bir şeyi söylüyorum, yoksa hala kendisine umut bağalayanların olduğu bir şeyi bu hikayeyle bağdaştırmanın saygısızlık olmasından korkarım. binaenaleyh, teşbihte hata olmayacağına inanarak bunun da bir saygısızlık olmayacağının düşünüleceğini umarım. neyse konuyu fazla dağıtmaya gerek yok. benim söyleyeceklerim başka.
bu 2000 ruhunun tam olarak ortaya çıkışını bülent korkmaz gibi bir "ruh"un takımdan elini ayağını çekmesinden sonrasına tarihlememiz mümkünse de; asıl ortaya çıkışı 2001 sonbaharında galatasaray'ın kadrosundan yerli ve yabancı pek çok ismin ayrılmasından ve uefa kupası'nı alan kadronun yerinde yeller esmeye başlamasından sonradır. biz ruh çağırmaya başladıktan sonra neler olduğuna şöyle kabaca bir bakacak olursak:
en büyük ve her şeyde sidik yarıştırdığınız rakibiniz * papazın çayırı'nın nostaljisi gibi duran derme çatma stadı'nın yerine gerçekten de avrupa standartlarında bir stad yaparken, biz faruk süren döneminde başlattığımız stad çalışmalarını her sene sil baştan yapıp yeni yeni düzene koymaya başlamışız.
10 seneyle gele gele 3 * şampiyonluk gelmiş. 3 büyükler arasında 100. yılında şampiyon olamayan tek takım olmuşuz. *
10 senede sadece 1 türkiye kupası kazanılmış, bu alanda son yıllarda beşiktaş'ın bariz üstünlüğü kabul edilir olmuş.
10 senede avrupa'da başarı yakalamak şöyle dursun, 2001'de şampiyonlar liginde çeyrek finale çıktıktan ve 2002'de çeyrek finalin kapısından döndükten sonra, o bir zamanlar avrupa'da köroğlu gibi nam salan galatasaray tromso'ye, bordeaux ve psv'ye, leverkusen'e elenen bir takım haline bürünmüş.
görüldüğü gibi biz 2000 ruhunu beklerken bu bekleyiş * godot'yu beklemekten daha zor olmuş. osmanlı devleti 3. murat zamanında en geniş sınırlarına ulaştıktan sonra nasıl düşüşe geçtiyse, biz de 2000den sonra düşüşe geçmişiz. nasıl ki kimi padişahlar düşüşe geçtikten sonra astrolojiye göre savaş açmaya başlamış, biz de maça çıkarken ruh çağırmaya başlamışız. suat kaya'nın yerine saidou'yu, popescu'nun yerine almaguer'i, en önemlisi hagi'nin yerine lincoln'ü, hatta revivo'yu alıp; fatih terim'in koltuğuna skibbe'yi oturtup ruh beklemeye başlamışız. sahaya çıkan doğru düzgün bir takım oluşturamayıp ruhlardan medet ummaya başlamışız. iktidara gelip kadrolaşan bir parti gibi 2000'den kalan oyuncularımızı teknik direktör, yardımcı antrenör gibi görevlere getirip kiminden de menajer olarak yararlanmaya çalışmışız; böylelikle onların taraftarın gözündeki güvenilirliğini de sıfıra indirmişiz. bir tek alper tezcan bu sistemden yararlanmadı zaten. takım biraz toparlandıktan sonra taraftarlar "2000 ruhu doğdu doğacak" diye tempo tutturmaya başladı. avrupa'nın basit takımlarına karşı galibiyet alınca "2000 model aslan" demeye başladık.
ey 2000 ruhu. geldiysen hiç ses çıkarmadan ne olursun geri git. seni beklerken 2010'a girdik, lig mücadelesi dışında tutunacak dal da kalmadı 2011'e girdik. allah aşkına birazcık galatasaraylılığın varsa gelme. biliyorum ki gelmeyeceksin bizi düşündüğün için. ama ne olursun hala ruhlardan medet uman kaldıysa onlar için bir yazılı açıklama yap ve gelmeyeceğini belirt. "90lar da güzeldi ama sıdıka dizisi yeniden çekilince kabak tadı vermişti" de onlara.
son olarak, içinde siyaset bulundurmayan yegane sözlük olan galatasaray sözlükte siyasal değil de o zeki şair kimliğiyle necip fazıl kısakürekten gelsin:
elalem çalışırken fethetmeye merih'i,
sen cebinde kaybettin güneş dolu tarihi
- bir gün fuzuli ve ruhi yolda yürürken yerde bir eşek ölüsü görürler. ruhi fuzuli'ye dönerek:
+ bu eşek burada fuzuli, der. fuzuli de:
- g.tünden çıktı ruhi, diyerek cevap verir. sadece aklıma gelen bir şeyi söylüyorum, yoksa hala kendisine umut bağalayanların olduğu bir şeyi bu hikayeyle bağdaştırmanın saygısızlık olmasından korkarım. binaenaleyh, teşbihte hata olmayacağına inanarak bunun da bir saygısızlık olmayacağının düşünüleceğini umarım. neyse konuyu fazla dağıtmaya gerek yok. benim söyleyeceklerim başka.
bu 2000 ruhunun tam olarak ortaya çıkışını bülent korkmaz gibi bir "ruh"un takımdan elini ayağını çekmesinden sonrasına tarihlememiz mümkünse de; asıl ortaya çıkışı 2001 sonbaharında galatasaray'ın kadrosundan yerli ve yabancı pek çok ismin ayrılmasından ve uefa kupası'nı alan kadronun yerinde yeller esmeye başlamasından sonradır. biz ruh çağırmaya başladıktan sonra neler olduğuna şöyle kabaca bir bakacak olursak:
en büyük ve her şeyde sidik yarıştırdığınız rakibiniz * papazın çayırı'nın nostaljisi gibi duran derme çatma stadı'nın yerine gerçekten de avrupa standartlarında bir stad yaparken, biz faruk süren döneminde başlattığımız stad çalışmalarını her sene sil baştan yapıp yeni yeni düzene koymaya başlamışız.
10 seneyle gele gele 3 * şampiyonluk gelmiş. 3 büyükler arasında 100. yılında şampiyon olamayan tek takım olmuşuz. *
10 senede sadece 1 türkiye kupası kazanılmış, bu alanda son yıllarda beşiktaş'ın bariz üstünlüğü kabul edilir olmuş.
10 senede avrupa'da başarı yakalamak şöyle dursun, 2001'de şampiyonlar liginde çeyrek finale çıktıktan ve 2002'de çeyrek finalin kapısından döndükten sonra, o bir zamanlar avrupa'da köroğlu gibi nam salan galatasaray tromso'ye, bordeaux ve psv'ye, leverkusen'e elenen bir takım haline bürünmüş.
görüldüğü gibi biz 2000 ruhunu beklerken bu bekleyiş * godot'yu beklemekten daha zor olmuş. osmanlı devleti 3. murat zamanında en geniş sınırlarına ulaştıktan sonra nasıl düşüşe geçtiyse, biz de 2000den sonra düşüşe geçmişiz. nasıl ki kimi padişahlar düşüşe geçtikten sonra astrolojiye göre savaş açmaya başlamış, biz de maça çıkarken ruh çağırmaya başlamışız. suat kaya'nın yerine saidou'yu, popescu'nun yerine almaguer'i, en önemlisi hagi'nin yerine lincoln'ü, hatta revivo'yu alıp; fatih terim'in koltuğuna skibbe'yi oturtup ruh beklemeye başlamışız. sahaya çıkan doğru düzgün bir takım oluşturamayıp ruhlardan medet ummaya başlamışız. iktidara gelip kadrolaşan bir parti gibi 2000'den kalan oyuncularımızı teknik direktör, yardımcı antrenör gibi görevlere getirip kiminden de menajer olarak yararlanmaya çalışmışız; böylelikle onların taraftarın gözündeki güvenilirliğini de sıfıra indirmişiz. bir tek alper tezcan bu sistemden yararlanmadı zaten. takım biraz toparlandıktan sonra taraftarlar "2000 ruhu doğdu doğacak" diye tempo tutturmaya başladı. avrupa'nın basit takımlarına karşı galibiyet alınca "2000 model aslan" demeye başladık.
ey 2000 ruhu. geldiysen hiç ses çıkarmadan ne olursun geri git. seni beklerken 2010'a girdik, lig mücadelesi dışında tutunacak dal da kalmadı 2011'e girdik. allah aşkına birazcık galatasaraylılığın varsa gelme. biliyorum ki gelmeyeceksin bizi düşündüğün için. ama ne olursun hala ruhlardan medet uman kaldıysa onlar için bir yazılı açıklama yap ve gelmeyeceğini belirt. "90lar da güzeldi ama sıdıka dizisi yeniden çekilince kabak tadı vermişti" de onlara.
son olarak, içinde siyaset bulundurmayan yegane sözlük olan galatasaray sözlükte siyasal değil de o zeki şair kimliğiyle necip fazıl kısakürekten gelsin:
elalem çalışırken fethetmeye merih'i,
sen cebinde kaybettin güneş dolu tarihi