301
--- alıntı ---
geçen haftaki ispanya’daki maçtan avantajlı bir sonuçla dönmüştü galatasaray. avantajı değerlendirmek önemliydi. ancak biliyoruz ki, üst düzey takımlar arasındaki maçlarda ilk maçta çok ciddi bir skor farkı yoksa avantaj diye bir şey olmuyor. defalarca gördük.
galatasaray’ın şu an elindeki kadro üst düzey maçların deplasman kısmını iyi oynayabilecek bir yapıda. santraforsuz, 2 ön liberolu, kanatların forvetinde hızlı ama savunmaya çok yardımcı olamayan, yavaş ve fiziksel olarak yetersiz oyunculardan kurulu bir kadro.
atletico ve beşiktaş deplasmanlarının başarılı oyunları buna örnek verilebilir. neden deplasmana uygun? çünkü takım bu kadro ve dizilişle iyi kapanabiliyor. deplasmanda kazanmak derdinde olmazsınız, gollü 1 farklı yenilgi bile işinize gelir, yavaş oynarsınız, yakalarsanız kontratak yaparsınız, geçen hafta keita’nın ikinci yarıda yaptıkları gibi, ama kağıt üzerinde. çünkü içerideki maçı kazanmanız gerekecektir. aynı atletico maçları gibi.
içerideki maçta da kolay kolay baskı kuramazsınız iyi takımlar karşısında, hele ki ispanya gibi topa sahip olma konusunda müthiş istekli bir ülkenin takımıyla oynuyorsanız. en kötü ispanyol takımı bile bizim büyüklerden fazla pas yapıyordur sanırım, sıradan maçlarda.
baskı kuramayacağınıza göre kontraatak yapmanız yaşamsal bir durum arz eder. ama elinizde sadece keita varsa bu da zor. tıpkı dün gece olduğu gibi, kademeli bir savunmayla keita’yı çok fazla yorabilirler.
baskı kuramıyoruz, kontra yapamıyoruz. ne yapacağız? direneceğiz. forvetten başlayarak alanları kapatacağız, orta sahada rakibe basacağız, gerekirse faul yapacağız, kanatlardan sızmaları önleyeceğiz. galatasaray dün bunların hiç birini yapamadı. 2 sebebi var: rakip savunma baskı görmeden çok kolay, düşüne düşüne oyun kurdu. yavaş hareket etmeleri bizim için iyiydi. ama bütün ispanyol takımları gibi çok sabırlıydılar. forvetimiz savunmaya basamadığına göre devreye orta saha girmeliydi. atletico savunmasından kimseyi ileri çıkarmadı. ne göbekten top taşıyan stoper ne de kanatlardan bindirme yaptılar bir, iki pozisyon dışında. bütün yüklenmelerini orta saha oyuncularından geldi. onlar da çok sakin ve sabırlıydı. pas pas pas. son darbeyi vurana kadar pas yaptılar. galatasaray orta sahasında elano dışında gerçek baskı yapan oyuncu yoktu. sarp ve topal ne yazık ki koşarak maçı izlediler. çok ağır kaldılar rakiplerine kıyasla. türkiye ligi’nde iş yapıyorlar ama avrupa kupasında yoklardı ortalıkta.
tam burada sarp, topal, ayhan, barış, elano orta saha ortası oyuncularımızı değerlendirmek gerek.
sarp ve topal birbirlerine çok benzeyen 2 oyuncu. sarp topal’dan daha fazla hücum seviyor, daha çok ataklarda ileri çıkıyor. sezon başından beri öyleydi ama aslında santraforsuz bir takımda orta saha oyuncularının 18 içinde gol aramaları olmazsa olmaz. ama kimin gittiği önemli oraya işte. sarp da topal da boylu oyuncular, ama ne yazık ki kafa toplarında etkisizler. sıçramayı, rakibe vücutlarını dayamayı bilmiyorlar. bu sebeple sarp forvette topal da savunmadaki yüksek toplarda çok sık hata yapıyor. asli görevleri olan orta sahada rakibe basma konusunda, özellikle iyi oyunculara karşı çok yetersizler. çünkü çok yavaşlar. hamleli olmadıklarını bilip rakibe elano’nun yaptığı gibi basamıyorlar. ama vücutlarını kullanarak alanı da kapatamıyorlar. çünkü o kadar yavaşlar ki. bu sebeple rakiplerinin yanında koşuyorlar, refakat ediyorlar. eğer ki yanlış bir pas yaparsa adamlar, topu kazanıyorlar. atletico gibi işi bilen orta sahası, bu arkadaşlara slalom babaları muamelesi yaptı dün gece. ellerini kollarını sallayarak geçtiler. sarp ve topal adamlara faul yapacak kadar bile yaklaşamadılar ne yazık ki.
hız pek de çalışarak kazanılacak bir özellik değildir, yetenektir. ne yazık ki sarp ve topal büyük hedefleri olan galatasaray için çok yavaşlar. sıradan lig maçlarında her zaman iş yaparlar, unutmamak gerek, bu seneki lig şampiyonluğunda büyük katkı da vereceklerdir.
ayhan ve elano bu takımda kazma olmayan 2 orta saha oyuncusu. her ikisinden başka oyunu çift yönlü oynayabilen başka oyuncumuz yok. ama ayhan çok formsuz. futbolu bırakmış ama gösteri maçına gelmiş gibi oynuyor. etliye sütlüye karışmıyor. topu alıyor en yakınındakine veriyor. halbuki iki ön liberoyla oynayan bir oyuncudan başka şeyler bekliyoruz. topu alıp dikine gitmesi veya ters toplarla oyunun yönünü değiştirmesi gibi. elano dikine top taşımamakla birlikte, ters toplarla oyunun yönünü değiştirebilen bir oyuncu. ayhan ne yazık ki ikisini de yapamıyor. elano, açıkçası oynamasını istediğim yerde oynuyor, ancak biraz daha öne çıkmalı, 18 içine sarp’dan daha fazla girmeli. atletico ve beşiktaş maçlarında biraz daha fazla ileri çıktığını gördük. yoksa elano da arkasındaki 2 ön liberoya güvenmiyor mu?
barış ise dün gece sarp veya topal’dan biriyle değişmeliydi. her ikisinden de hızlı barış. ancak topla çok oynamamalı. orta sahada beklemeli, forvete gidip topları dışarı vuracağına savunmanın önünde rakibi karşılamalı. orta sahada göz açtırmaz rakiplere, ama ileri gidip de bir çuval inciri berbat edecekse işimiz var. rijkaard’ın yaptığı tek hata bence bu.
atletico madrid gibi iyi oyunculardan kurulu bir takım işi ciddiye aldığında sizi ne kadar zor durumlara sokabileceğini gösterdi dün gece. hepsi çok diri kaldılar maç boyu. ismi gibi çok atletik oyunculardan kurulu bir takım. arda turan, keita ve caner dışında kimseye karşı zorlanmadılar. caner atılmadan öncede galatasaray eksik oynuyor gibiydi zaten. (caner yüzünden değil, genel olarak). caner’in kırmızı kartı mı? olur öyle şeyler. bakınız : zinedine zidane, hagi, cantona vs.
savunma kanatları çok formsuz. üzerlerine çok fazla adam gelmemesine rağmen tutmaları gereken tek oyuncuya karşı çok zayıf kaldılar. simao uğur’u, reyes balta’yı fena dağıttı. balta’ya alternatif hatta yerine oyuncu bulmamız gerek. uğur’un takımda olması sorun değil, sabri varken yedek sağ bek olarak kalmasında sakınca yok. 2 çok iyi sağ beki kadroda tutup birini oynatmak mantıksız olduğuna göre, uğur kulübede veya tribünde oturabilir, sakınca yok.
arda turan’a ayrı bir paragraf açmak şart. allah nazarlardan saklasın. kaptan, lider nasıl olur gösterdi dün gece. topu ileride tutmamız gerekiyordu tuttu, rakip savunmanın kafasını çalımlarıyla karıştırdı, gol pası verdi, sadece gole bakmayın, verdiği pas gol olmayınca istatistiklere geçmeyen gol paslarına da bakın, eğer skor taraftarı değilseniz.
bütün takım işin kolayını buldu. her pasta arda’yı aradılar ve buldular da. çünkü arda her pozisyonda kendini arkadaşlarına gösterdi. sürekli boşa çıktı, her gittiği bölgede oradaki atleticolu’nun markajına rağmen. taçlar arda’ya, uzun paslar arda’ya, kısa paslar arda’ya, çizgi kenarında sıkışmış toplar hep arda’ya gitti. bu sorumluluğu alacak başka kimse yoktu ne yazık ki. herkes saklandı rakibin arkasına. biraz keita, biraz caner yardım etti arda’ya. her pozisyonda rakibine vücudunu dayadı, yıkılmadı kolay kolay. çok bariz faulleri hakem çalmadı kaç kez. o kadar mücadeleye rağmen son dakikaya kadar düşmedi oyundan. belki topu ayağından geç çıkardı eleştirisi gelecektir. tv’den bunu anlamak güç olur, kabul. ama kendini gösterme, boşa çıkma, yardımlaşma konusunda takım çok başarısızdı dün. bu eleştiri, doğru değil bu yüzden arda’ya.
berbat bir hakem grubu vardı dün gece. bir ara adam kafayı elano’ya taktı, her pozisyonda aleyhimize çalmaya başladı. penaltımızı vermedi, kafa toplarında hep yanlış kararlar verdi.
son sözüm ise transfer kararlarını verenlere olacak. bugüne kadar yaptıklarına ihanet ettiklerini yazmıştım jo transferi için. bugüne kadar sadece ligde oynayacak bir oyuncu transferi gibi bir saçmalık yapmamışlardı. neill ve giovani’yi de takıma hemen koymak için aldılar. neill tuttu ancak gio tutmadı. gio’nun tutmaması planları alt üst etti. zira dün gece formda bir gio olsaydı, arda’nın yükü azalır, çok daha hızlı bir takım olurduk. bunda yönetime kabahat bulamam, bazen tutmaz transfer. ancak taraftarın tamamen duygusal isteği ile, sezon sonu sözleşme yenileyip yenilemeyeceği belli olmayan kewell’ın takımda tutulup nonda’nın gönderilmesi ölümcül bir sonuca sebep oldu. gerçi nonda da hiç yardımcı olmadı kendisine.
belki nonda kalsaydı daha kötü sonuçlara katlanacaktık, futbol bilinmezlerle dolu. ancak ne gio’nun ne de jo’nun henüz takıma katkı yapmadığı düşünülünce kağıt üstünde de olsa bir yanlışlık olduğu kesin.
eğer hedef ligi şampiyon bitirmek ise söyleyeceğim hiçbir şey yok. zaten gerek rijkaard gerekse de yönetim kanadından buna yorumlanacak açıklamalar yapılmıştı ama kabul etmek istemiyor insan taraftar olunca. gerçekle yüzleşme vakti.
--- alıntı ---
http://captano.blogspot.com/...tico-madrid-1-2.html
geçen haftaki ispanya’daki maçtan avantajlı bir sonuçla dönmüştü galatasaray. avantajı değerlendirmek önemliydi. ancak biliyoruz ki, üst düzey takımlar arasındaki maçlarda ilk maçta çok ciddi bir skor farkı yoksa avantaj diye bir şey olmuyor. defalarca gördük.
galatasaray’ın şu an elindeki kadro üst düzey maçların deplasman kısmını iyi oynayabilecek bir yapıda. santraforsuz, 2 ön liberolu, kanatların forvetinde hızlı ama savunmaya çok yardımcı olamayan, yavaş ve fiziksel olarak yetersiz oyunculardan kurulu bir kadro.
atletico ve beşiktaş deplasmanlarının başarılı oyunları buna örnek verilebilir. neden deplasmana uygun? çünkü takım bu kadro ve dizilişle iyi kapanabiliyor. deplasmanda kazanmak derdinde olmazsınız, gollü 1 farklı yenilgi bile işinize gelir, yavaş oynarsınız, yakalarsanız kontratak yaparsınız, geçen hafta keita’nın ikinci yarıda yaptıkları gibi, ama kağıt üzerinde. çünkü içerideki maçı kazanmanız gerekecektir. aynı atletico maçları gibi.
içerideki maçta da kolay kolay baskı kuramazsınız iyi takımlar karşısında, hele ki ispanya gibi topa sahip olma konusunda müthiş istekli bir ülkenin takımıyla oynuyorsanız. en kötü ispanyol takımı bile bizim büyüklerden fazla pas yapıyordur sanırım, sıradan maçlarda.
baskı kuramayacağınıza göre kontraatak yapmanız yaşamsal bir durum arz eder. ama elinizde sadece keita varsa bu da zor. tıpkı dün gece olduğu gibi, kademeli bir savunmayla keita’yı çok fazla yorabilirler.
baskı kuramıyoruz, kontra yapamıyoruz. ne yapacağız? direneceğiz. forvetten başlayarak alanları kapatacağız, orta sahada rakibe basacağız, gerekirse faul yapacağız, kanatlardan sızmaları önleyeceğiz. galatasaray dün bunların hiç birini yapamadı. 2 sebebi var: rakip savunma baskı görmeden çok kolay, düşüne düşüne oyun kurdu. yavaş hareket etmeleri bizim için iyiydi. ama bütün ispanyol takımları gibi çok sabırlıydılar. forvetimiz savunmaya basamadığına göre devreye orta saha girmeliydi. atletico savunmasından kimseyi ileri çıkarmadı. ne göbekten top taşıyan stoper ne de kanatlardan bindirme yaptılar bir, iki pozisyon dışında. bütün yüklenmelerini orta saha oyuncularından geldi. onlar da çok sakin ve sabırlıydı. pas pas pas. son darbeyi vurana kadar pas yaptılar. galatasaray orta sahasında elano dışında gerçek baskı yapan oyuncu yoktu. sarp ve topal ne yazık ki koşarak maçı izlediler. çok ağır kaldılar rakiplerine kıyasla. türkiye ligi’nde iş yapıyorlar ama avrupa kupasında yoklardı ortalıkta.
tam burada sarp, topal, ayhan, barış, elano orta saha ortası oyuncularımızı değerlendirmek gerek.
sarp ve topal birbirlerine çok benzeyen 2 oyuncu. sarp topal’dan daha fazla hücum seviyor, daha çok ataklarda ileri çıkıyor. sezon başından beri öyleydi ama aslında santraforsuz bir takımda orta saha oyuncularının 18 içinde gol aramaları olmazsa olmaz. ama kimin gittiği önemli oraya işte. sarp da topal da boylu oyuncular, ama ne yazık ki kafa toplarında etkisizler. sıçramayı, rakibe vücutlarını dayamayı bilmiyorlar. bu sebeple sarp forvette topal da savunmadaki yüksek toplarda çok sık hata yapıyor. asli görevleri olan orta sahada rakibe basma konusunda, özellikle iyi oyunculara karşı çok yetersizler. çünkü çok yavaşlar. hamleli olmadıklarını bilip rakibe elano’nun yaptığı gibi basamıyorlar. ama vücutlarını kullanarak alanı da kapatamıyorlar. çünkü o kadar yavaşlar ki. bu sebeple rakiplerinin yanında koşuyorlar, refakat ediyorlar. eğer ki yanlış bir pas yaparsa adamlar, topu kazanıyorlar. atletico gibi işi bilen orta sahası, bu arkadaşlara slalom babaları muamelesi yaptı dün gece. ellerini kollarını sallayarak geçtiler. sarp ve topal adamlara faul yapacak kadar bile yaklaşamadılar ne yazık ki.
hız pek de çalışarak kazanılacak bir özellik değildir, yetenektir. ne yazık ki sarp ve topal büyük hedefleri olan galatasaray için çok yavaşlar. sıradan lig maçlarında her zaman iş yaparlar, unutmamak gerek, bu seneki lig şampiyonluğunda büyük katkı da vereceklerdir.
ayhan ve elano bu takımda kazma olmayan 2 orta saha oyuncusu. her ikisinden başka oyunu çift yönlü oynayabilen başka oyuncumuz yok. ama ayhan çok formsuz. futbolu bırakmış ama gösteri maçına gelmiş gibi oynuyor. etliye sütlüye karışmıyor. topu alıyor en yakınındakine veriyor. halbuki iki ön liberoyla oynayan bir oyuncudan başka şeyler bekliyoruz. topu alıp dikine gitmesi veya ters toplarla oyunun yönünü değiştirmesi gibi. elano dikine top taşımamakla birlikte, ters toplarla oyunun yönünü değiştirebilen bir oyuncu. ayhan ne yazık ki ikisini de yapamıyor. elano, açıkçası oynamasını istediğim yerde oynuyor, ancak biraz daha öne çıkmalı, 18 içine sarp’dan daha fazla girmeli. atletico ve beşiktaş maçlarında biraz daha fazla ileri çıktığını gördük. yoksa elano da arkasındaki 2 ön liberoya güvenmiyor mu?
barış ise dün gece sarp veya topal’dan biriyle değişmeliydi. her ikisinden de hızlı barış. ancak topla çok oynamamalı. orta sahada beklemeli, forvete gidip topları dışarı vuracağına savunmanın önünde rakibi karşılamalı. orta sahada göz açtırmaz rakiplere, ama ileri gidip de bir çuval inciri berbat edecekse işimiz var. rijkaard’ın yaptığı tek hata bence bu.
atletico madrid gibi iyi oyunculardan kurulu bir takım işi ciddiye aldığında sizi ne kadar zor durumlara sokabileceğini gösterdi dün gece. hepsi çok diri kaldılar maç boyu. ismi gibi çok atletik oyunculardan kurulu bir takım. arda turan, keita ve caner dışında kimseye karşı zorlanmadılar. caner atılmadan öncede galatasaray eksik oynuyor gibiydi zaten. (caner yüzünden değil, genel olarak). caner’in kırmızı kartı mı? olur öyle şeyler. bakınız : zinedine zidane, hagi, cantona vs.
savunma kanatları çok formsuz. üzerlerine çok fazla adam gelmemesine rağmen tutmaları gereken tek oyuncuya karşı çok zayıf kaldılar. simao uğur’u, reyes balta’yı fena dağıttı. balta’ya alternatif hatta yerine oyuncu bulmamız gerek. uğur’un takımda olması sorun değil, sabri varken yedek sağ bek olarak kalmasında sakınca yok. 2 çok iyi sağ beki kadroda tutup birini oynatmak mantıksız olduğuna göre, uğur kulübede veya tribünde oturabilir, sakınca yok.
arda turan’a ayrı bir paragraf açmak şart. allah nazarlardan saklasın. kaptan, lider nasıl olur gösterdi dün gece. topu ileride tutmamız gerekiyordu tuttu, rakip savunmanın kafasını çalımlarıyla karıştırdı, gol pası verdi, sadece gole bakmayın, verdiği pas gol olmayınca istatistiklere geçmeyen gol paslarına da bakın, eğer skor taraftarı değilseniz.
bütün takım işin kolayını buldu. her pasta arda’yı aradılar ve buldular da. çünkü arda her pozisyonda kendini arkadaşlarına gösterdi. sürekli boşa çıktı, her gittiği bölgede oradaki atleticolu’nun markajına rağmen. taçlar arda’ya, uzun paslar arda’ya, kısa paslar arda’ya, çizgi kenarında sıkışmış toplar hep arda’ya gitti. bu sorumluluğu alacak başka kimse yoktu ne yazık ki. herkes saklandı rakibin arkasına. biraz keita, biraz caner yardım etti arda’ya. her pozisyonda rakibine vücudunu dayadı, yıkılmadı kolay kolay. çok bariz faulleri hakem çalmadı kaç kez. o kadar mücadeleye rağmen son dakikaya kadar düşmedi oyundan. belki topu ayağından geç çıkardı eleştirisi gelecektir. tv’den bunu anlamak güç olur, kabul. ama kendini gösterme, boşa çıkma, yardımlaşma konusunda takım çok başarısızdı dün. bu eleştiri, doğru değil bu yüzden arda’ya.
berbat bir hakem grubu vardı dün gece. bir ara adam kafayı elano’ya taktı, her pozisyonda aleyhimize çalmaya başladı. penaltımızı vermedi, kafa toplarında hep yanlış kararlar verdi.
son sözüm ise transfer kararlarını verenlere olacak. bugüne kadar yaptıklarına ihanet ettiklerini yazmıştım jo transferi için. bugüne kadar sadece ligde oynayacak bir oyuncu transferi gibi bir saçmalık yapmamışlardı. neill ve giovani’yi de takıma hemen koymak için aldılar. neill tuttu ancak gio tutmadı. gio’nun tutmaması planları alt üst etti. zira dün gece formda bir gio olsaydı, arda’nın yükü azalır, çok daha hızlı bir takım olurduk. bunda yönetime kabahat bulamam, bazen tutmaz transfer. ancak taraftarın tamamen duygusal isteği ile, sezon sonu sözleşme yenileyip yenilemeyeceği belli olmayan kewell’ın takımda tutulup nonda’nın gönderilmesi ölümcül bir sonuca sebep oldu. gerçi nonda da hiç yardımcı olmadı kendisine.
belki nonda kalsaydı daha kötü sonuçlara katlanacaktık, futbol bilinmezlerle dolu. ancak ne gio’nun ne de jo’nun henüz takıma katkı yapmadığı düşünülünce kağıt üstünde de olsa bir yanlışlık olduğu kesin.
eğer hedef ligi şampiyon bitirmek ise söyleyeceğim hiçbir şey yok. zaten gerek rijkaard gerekse de yönetim kanadından buna yorumlanacak açıklamalar yapılmıştı ama kabul etmek istemiyor insan taraftar olunca. gerçekle yüzleşme vakti.
--- alıntı ---
http://captano.blogspot.com/...tico-madrid-1-2.html