388
koyduk.
bu hakem performansına bunu yazmak gerekirdi. gereğini yaptım, naçizane.
maç hakkında konuşacak olursam aslında diğer maçlarımıza nazaran daha iyi bir galatasaray vardı. özellikle yapılan oyuncu değişiklikleriyle oyunu vermemize kadar... gerçi aynı değişiklikler -ömer bayram- maçı getirdi de denebilir. maçı getirdi, oyunu verdi diyelim o halde.
biraz afaki, spekülatif olacak ama ben oyun olarak daha iyi görünmemizin nedenini erken yediğimiz gole bağlıyorum. yoksa yine lay lay lom, ağır usul bir oyun oynayacakmışız gibi bir şeyim vardı, izlenimim. evet, o 1,5 dakikada alabildim onu! şaka bir yana özellikle sprinti bol bir maçtı. en azından diğer maçlarımıza oranla. o alışkın olduğumuz ilk yarının çoğunu harcama durumumuz yoktu, çünkü dediğim gibi maça yenik başlamıştık. bir şekilde gol bulmak gerekti. tempo arttı. tabii ki dahası gerekir. ama elimizde bu var, şimdilik.
oyuncu değişiklikleri konusunda kimin girip girmediği umurumda değil açıkçası. teknik direktör okumasıdır. saygı duyarım. tabii en azından görece erken oyuncu değişikliğine gittik. oyunu bu kadar veren bir oyuncular değişikliğini sorgulamak gerekir.
kendimce bir okuma yaptığımda, soso'nun çıkmamasını o sihir anı için geciktirdik gibi. soso ve onun gibi oyuncularda o vardır. çıkarmak ile çıkarmamak arasında kalabilirsiniz. onu anlayabiliyorum. berkan'ın çıkması biraz sürpriz oldu ki yerine giren emre akbaba fecaat halde. belki bir emre kılınç hamlesi daha makul olabilirdi. şükür arda turan girmedi diye bakıyorum ben olaya.
optimistim, pesimistliğimden arta kalan zamanlarda.
fakat babel konusu var.
bildiğiniz gibi 4-4-2 furyasının son demlerine kadar takımlar kanat oyuncularını baskın ayaklarının tarafında kullanırdı. 4-4-2 efsanesi olan sir alex ferguson bunun manu ile en bariz örneklerinden birini sunardı. neyse. bir keresinde ryan giggs'i istemeden de olsa ters ayaklı kanada koyar ve maç sonunda "hayatımda gördüğüm en kötü giggs'ti" der.
daha sonra half-space denen zımbırtının keşfiyle takımlar, kanatları ters ayaklı oldukları kenarlarda kullanmaya başladılar çoğunlukla. yine bu zamanlarda tuchel, kanat oyuncularının rahat hissettikleri çizgiye basarak oynamalarını istemiyordu. çünkü ters ayaklı kanattan/forvetten beklentileriniz farklıdır. çizgiyi değil half-space'i kullanmalarını istersiniz onların. bu yüzden antrenman sahasını yeniden dizayn edip "artık bu yeni normaliniz" demiştir. tuchel altıgeni dediğimiz bir yeni normal çıkar karşımıza böylelikle. aha da böyle:
https://gss.gs/sHl.png
yani anlayacağınız babel'i, hiç faydalanamadığımız çizgi kenarında oynatmaktan vazgeçmek gerek. eğer gerçekten ondan fayda sağlamak istiyorsak. babel'in daha tehlikeli olabileceği -şutla-pasla-duvarla- ceza sahası çaprazına belki oynatmak gerekir. aslında onun forvet özelliklerinden daha çok yararlanabileceğimiz yerden bahsediyorum. ters ayakla çizgiye basarak oynaması bize hiçbir şey katmıyor keza.
babel'in bizdeki maçlarına bakın. hemen her zaman çizgiye basmak ister. basar da... onu bu alışkanlığından uzaklaştırmak gerek. dediğim gibi, eğer gerçekten performans almak istiyorsak... istiyoruzdur da, böyle olmuyor. onu demek istiyorum.
son olarak boey diyorum.
yok yok... son olarak bu nasıl hakem paketi, kam! demek istiyorum.
ja.
bu hakem performansına bunu yazmak gerekirdi. gereğini yaptım, naçizane.
maç hakkında konuşacak olursam aslında diğer maçlarımıza nazaran daha iyi bir galatasaray vardı. özellikle yapılan oyuncu değişiklikleriyle oyunu vermemize kadar... gerçi aynı değişiklikler -ömer bayram- maçı getirdi de denebilir. maçı getirdi, oyunu verdi diyelim o halde.
biraz afaki, spekülatif olacak ama ben oyun olarak daha iyi görünmemizin nedenini erken yediğimiz gole bağlıyorum. yoksa yine lay lay lom, ağır usul bir oyun oynayacakmışız gibi bir şeyim vardı, izlenimim. evet, o 1,5 dakikada alabildim onu! şaka bir yana özellikle sprinti bol bir maçtı. en azından diğer maçlarımıza oranla. o alışkın olduğumuz ilk yarının çoğunu harcama durumumuz yoktu, çünkü dediğim gibi maça yenik başlamıştık. bir şekilde gol bulmak gerekti. tempo arttı. tabii ki dahası gerekir. ama elimizde bu var, şimdilik.
oyuncu değişiklikleri konusunda kimin girip girmediği umurumda değil açıkçası. teknik direktör okumasıdır. saygı duyarım. tabii en azından görece erken oyuncu değişikliğine gittik. oyunu bu kadar veren bir oyuncular değişikliğini sorgulamak gerekir.
kendimce bir okuma yaptığımda, soso'nun çıkmamasını o sihir anı için geciktirdik gibi. soso ve onun gibi oyuncularda o vardır. çıkarmak ile çıkarmamak arasında kalabilirsiniz. onu anlayabiliyorum. berkan'ın çıkması biraz sürpriz oldu ki yerine giren emre akbaba fecaat halde. belki bir emre kılınç hamlesi daha makul olabilirdi. şükür arda turan girmedi diye bakıyorum ben olaya.
optimistim, pesimistliğimden arta kalan zamanlarda.
fakat babel konusu var.
bildiğiniz gibi 4-4-2 furyasının son demlerine kadar takımlar kanat oyuncularını baskın ayaklarının tarafında kullanırdı. 4-4-2 efsanesi olan sir alex ferguson bunun manu ile en bariz örneklerinden birini sunardı. neyse. bir keresinde ryan giggs'i istemeden de olsa ters ayaklı kanada koyar ve maç sonunda "hayatımda gördüğüm en kötü giggs'ti" der.
daha sonra half-space denen zımbırtının keşfiyle takımlar, kanatları ters ayaklı oldukları kenarlarda kullanmaya başladılar çoğunlukla. yine bu zamanlarda tuchel, kanat oyuncularının rahat hissettikleri çizgiye basarak oynamalarını istemiyordu. çünkü ters ayaklı kanattan/forvetten beklentileriniz farklıdır. çizgiyi değil half-space'i kullanmalarını istersiniz onların. bu yüzden antrenman sahasını yeniden dizayn edip "artık bu yeni normaliniz" demiştir. tuchel altıgeni dediğimiz bir yeni normal çıkar karşımıza böylelikle. aha da böyle:
https://gss.gs/sHl.png
yani anlayacağınız babel'i, hiç faydalanamadığımız çizgi kenarında oynatmaktan vazgeçmek gerek. eğer gerçekten ondan fayda sağlamak istiyorsak. babel'in daha tehlikeli olabileceği -şutla-pasla-duvarla- ceza sahası çaprazına belki oynatmak gerekir. aslında onun forvet özelliklerinden daha çok yararlanabileceğimiz yerden bahsediyorum. ters ayakla çizgiye basarak oynaması bize hiçbir şey katmıyor keza.
babel'in bizdeki maçlarına bakın. hemen her zaman çizgiye basmak ister. basar da... onu bu alışkanlığından uzaklaştırmak gerek. dediğim gibi, eğer gerçekten performans almak istiyorsak... istiyoruzdur da, böyle olmuyor. onu demek istiyorum.
son olarak boey diyorum.
yok yok... son olarak bu nasıl hakem paketi, kam! demek istiyorum.
ja.