• 7898
    içinde kendisine çok fazla anlam yükleyen bir grup bulunan taraftar. sırf maçlar öncesi inanç taşıdı diye taraftar övülecekse beşiktaş, fenerbahçe, trabzonspor; hatta ligdeki diğer takımların taraftarı da aynı övgülere mazhar olur. emin olun her maç öncesi her takımın taraftarı takımına aynı inancı gösteriyor. absürt bir örnek vereyim; rizespor'u barcelona ile oynatsak birçok rizespor taraftarının aklının bir köşesinde "acaba yener miyiz" inancı taşır. taraftarlığın olayı budur zaten, inanmak.

    gelelim fark yaratan parametrelere;

    - takımının hakkını ne ölçüde savundun? adaletsizliklere ne ölçüde tepki verdin?
    - kötü geçen maçların sonunda ne reaksiyon verdin? oyuncularının ve teknik heyetinin arkasında ne ölçüde durdun?
    - oyuncularınla iletişimin nasıldı? mesela onların sosyal medya hesaplarına neler yazdın?
    - kulübe ne kadar maddi destek sağladın? mesela store'lardan ne kadar ürün aldın?

    daha birçok parametre eklenebilir ama şimdilik aklıma gelen bunlar. ve maalesef galatasaray taraftarı bu sezon bu 4 parametrede de sınıfta kaldı.

    1- takımının hakkını savunma konusunu "benim ne gibi bir etkim olabilir ki, ben ne desem bu düzen değişmeyecek" diye salladı. hadi bunu geçtim, takımının hakkını zerre ölçüde savunmayan yönetime bile kitlesel tepki vermekten aciz kaldı. ve hatta utanarak söylüyorum; hocasına verilen gayri hukuki cezalarda hocasını suçlayanlar oldu.

    2- kötü geçen maçların sonunda ortalığı diğer takımların verdiğinin 10 katı yangın yerine verdi. teknik direktörü fatih terim'e ve ekibine de, en iyisinden en kötüsüne oyuncularına da hiçbir şekilde güvenmedi. bu grubun arkasında hiçbir şekilde durmadı. bunu adını "bizde eleştiri kültürü var" koyarak yaptı ama eleştirilerini yaparken çoğunlukla itidalden, bazen de akıl ve mantıktan tamamen uzaklaşarak yaptı. örnek; (bkz: #3053829). kötü oyunu geçtim, takımın gayet iyi oynayıp puan kaybettiği, hatta ve hatta gayet iyi oynayıp kazandığı maçlarda bile durmaksızın olumsuz eleştiri yaptı, sürekli olumsuzluk pompaladı.

    3- oyuncularla iletişim konusu zaten felaketti. instagram tayfanın formsuz oyunculara yazdıklarından tut, belhanda'ya "bedevi" diye hakaret eden yk üyesine haddinin bildirilmemesine kadar oyuncularla hiçbir şekilde güzel iletişim kurulmadı. her zamanki gibi formsuz oyunculara "çöp" muamelesi yapıldı, birçok oyuncu için futbolu bilmedikleri iddia edildi. hatta mustafa cengiz'in oyunculara hakaretine bile kitlesel bir tepki verilmedi. hatta çok üzülüyorum ki mustafa cengiz'i o konuda haklı bulanlar bile oldu.

    4- maddi destek zaten bizim taraftarın işi değil pek. mobil uygulamayı aldık belki ama haklı bahanelerle store alışverişlerimizin miktarı yine çok düşüktü tahminimce. bu konuda hiçbir zaman bir fenerbahçe taraftarı olamadık zaten.

    galatasaray taraftarının sezon özeti budur; ne eksik, ne fazla. taraftarımızın yakın dönemde fark yarattığını düşündüğüm tek konu takım şampiyonluk yoluna girdiğinde oluşturduğu tribün atmosferiydi. bu alanda ülkenin en iyi taraftarı biziz. o faktör de ortadan kalkınca taraftar olarak pek bir artımız olmadı.

    gelelim esas kırılma noktasına. kendisine fazla anlam yüklediğini düşündüğüm taraftarımız galatasaray taraftarının en önemli gücünün eleştiri kültürüne sahip olması olduğunu düşünüyor. buna kesinlikle katılmıyorum. çünkü bu eleştiri kültürünün takıma ve/veya hocaya sağladığı hiçbir katma değer göremiyorum. prandelli, mancini, terim, denizli, hamzaoğlu, skibbe, kalli, hagi, rijkaard... hiçbir teknik direktörümüz sırf taraftar tercihlerini eleştirdi, hatalı buldu diye tercih değiştirmiyor. bu sezonda da ne kerem'in ilk 11'e girişi, ne oğulcan'ın ilk yarının ortalarında ilk 11'e girişi, ne taylan'ın 6 numaraya çekilip ilk 11'de kullanılışı, ne de diğer olumlu değişikler... hiçbiri taraftar bu konulara dikkat çektiği için gerçekleşmedi.

    bu konuyu geçmişten bir örnek çok güzel açıklıyor aslında. 9 nisan 2018 gençlerbirliği galatasaray maçı sonrasında "şampiyonluk gitti" yangını yapıp silme eleştiride bulunanlar mı, yoksa takımı ve hocayı havalimanında ve otobüste yalnız bırakmayanlar mı şampiyonluğa katma değer sağladı. tartışmasız 2. gruptakiler. birinci grubunu yaptığı eleştiriler, eleştirilerin muhatabı olan kişilerin (teknik ekip ve oyuncular) kulağına bile gitmedi. ama o gün verilen destek herkesi ciddi ölçüde motive etti bu motivasyon o zorlu fikstürde 6'da 6 yapmamızda az ya da çok pay sahibi oldu.

    aslında bu sezondan da bağımsız, son dönemki galatasaray taraftarı profiline bakacak olursak başarılarla şımarmış bir taraftar profiline sahibiz. taraftar ne eski dönem taraftarımız gibi takımın cefasında yanında oluyor, ne de avrupalı taraftar modeli gibi "kazanamazsak da çok önemli değil, bu benim için bir eğlence zaten" diyebiliyor.

    motto "hiçbir şey vermeyeyim, her şeye sahip olayım"a dönüştü iyice. bizim taraftar ne kulübün hakkını savunur, ne de kulübe maddi-manevi bir yardımı dokunur ama takımdan hep en iyisini bekler.

    oldukça rahatsız edici olan bir nokta da taraftarımızın önemli bir kısmının saha içinde gördüklerini yorumlama becerisi ve bu beceriyle paralel olmayan anlamsız özgüveni,

    bizim taraftarın önemli bir kısmı futboldan çok iyi anladığını zanneder ama;

    - sahada topsuz oyun konusunda kurabileceği tek cümle "abi bizde topu veren duruyor, bir verkaç falan yok" olur.

    - geçiş oyunu ağırlıklı bir kurguyla çıkmış takımın pas oyunu oynadığını iddia eder, pas oyunu ağırlıklı bir kurguyla çıkmış takımın geçiş oyunu oynadığını iddia eder.

    - bildiği tek pres çeşidi rakip 1. bölgede yapılan agresif prestir, 2. bölge presi nedir bilmez.

    - işin savunma kısmına dair ancak bol pozisyon verdiğimiz maçlardan sonra olumsuz yorum yapabilir, o da ya oyuncuların bireysel performansları hakkında olur ya da "abi bunlar savunma yapmayı bilmiyor ya" şeklinde olur. pandemi sonrası 8 maçlık dönem hariç 3 sezondur ligin belirgin bir şekilde en iyi savunma takımı olan galatasaray'ın takım savunmasını nasıl geliştirdiğine dair yapabileceği değerli bir analiz yoktur.

    - hücumdan savunmaya geçişlere dair pek bir fikri yoktur. hücumdan savunmaya geçişler hakkında "tüm dönen topları toplayalım, hiç savunmaya geçmeyelim" tarzı absürt bir düşünceleri vardır.

    - savunmadan oyun kurulumuna dair pek bir fikri yoktur. dünyada proaktif futbol oynayan tüm takımların ana planı olan "savunmadan pasla oyun kurma" planını beğenmez. "önde baskıyı görünce topu ileri dikelim" gibi modern futbolda ancak ikincil plan olabilecek bir düşünceyi ana plan olarak kullanmamızı ister.

    - bazı iddiaları verilerle tamamen çelişir. mesela süper lig 2020-2021 sezonu'nda;

    1- yakaladığı net gol pozisyonu sayısı 109 olan beşiktaş'ın 126 olan galatasaray'dan çok daha üretken olduğunu iddia eder.

    2- maç başına ortalama %60 topla oynama oranına sahip olup maç başına 455 isabetli pas yapan beşiktaş'ın %57 topla oynama oranına sahip olup maç başına 415 pas yapan galatasaray'dan çok daha direkt bir oyunu tercih ettiğini iddia eder.

    3- ligi ilk 4'te bitiren takımlar arasında uzun topu en fazla kullanan takım olan galatasaray'ın hep kısa pas yaptığını iddia eder.

    4- sezon boyunca merkez forvetinde süre almış 6 oyuncusundan merkez forvette yer aldıkları maçlarda 30 gol 6 asistlik (tam doğru hatırlamıyor olabilirim ama yaklaşık sayılar bunlardı) katkı almış galatasaray futbol takımı'nın forvetlerini hiç besleyemediğini iddia eder.

    5- sezonu puan beklentisi olarak zirvede tamamlamış takımın (bkz: #3172564) (bu parametrede farklı kaynaklarda farklı sonuçlar çıkabiliyor ama çoğunda bizim önde olduğumuzu düşünüyorum, opta'da da xg'de öndeydik mesela mart ayında bile) hiç top oynamadığını ve şampiyonluğu hiçbir şekilde hak etmediğini iddia eder.

    not: ilk 3 maddede kaynak sofascore. diğer kaynaklarda farklı veriler var ama sıralamalar pek değişmiyor.

    eder de eder. sorun bilmediği şeyleri bilmemesi değil, futbol konusunda bu kadar bilgisizken bu kadar rahat ahkam kesebilmesidir. hatta ahkam keserken istatistiklerle tamamen çelişip kendini rezil etmesidir.

    entry biraz dağıldı ama entry'nin tamamında ana fikir değişmiyor. galatasaray taraftarı ciddi manada kötü bir taraftara evrilmiş durumda. gerçekten olumlu anlamda ne konuda fark yaratıyoruz diye düşünüyorum da, tribün atmosferi dışında bir şey gelmiyor aklıma. olumsuzluklar ise çok fazla.

    renktaşlarımın bir kısmı bence şapkayı önüne koyup düşünmeli, tembelliğinden ve sürekli memnuniyetsizlikten sıyrılmalı artık. çünkü gelinen tablo hiç de galatasaray taraftarının her şeyin en iyisini hak ettiğini göstermiyor. gelinen tablo maalesef galatasaray taraftarının iyice ekşi sözlük'teki genel yazar profiline benzediğini gösteriyor.

    dost acı söyler...
App Store'dan indirin Google Play'den alın