138
haklılar bir şey diyemem.
ama öyle hakem yönetimleri gördük ki, özellikle 2019-20 ve 2020-21 sezonlarında, futbol alt yapı eğitimi almış olan kimse takıma laf söylemeye kıyamaz.
galatasaray’ın dna’sına işlemiş olan futbol karakteristiği agresiftir. içinde yoğun presle top kaparak atak sürekliliği sağlamak gibi öğeler vardır. ancak hakem nizami top çalmaların tamamına faul verirse hem oyun soğur, bu da savunma takımının oyunun boşluklarına sığınması için gereken fırsatı verir, hem de galatasaray’ın momentumunu ve motivasyonunu yok eder.
hakem yaptığımız hatta yapmadığımız halde verdiği her faule kartlarını zeyna misali fırlatmaya başlarsa, oyuncumuz artık rakibe müdahale edemez hale gelir. bir bek bir de stopere maçın başına ucuz sarı kartı yapıştırırsan, oyuncu salak değil senin niyetini hemen anlar, o takımın bireysel hatadan gol yeme şansını oldukça arttırırsın. oyunun defans yönünden kalitesi de böyle düşer.
hadi rakibi geride karşılayayım bari, kontraya çıkayım dedi galatasaray. aynı rakip oyuncu atağa kalkacak ya da hızlı oyun kuracak adamını 4 kere üst üste yugoslav faulüyle durdurup 1 tek sarı kart almadığında, dayak yemekten iflahı kesilmiş kanat oyuncun kırk yılın başı kaleciyle karşı karşıya kalabildiğinde menenjit geçirmesine ramak kaldığından topu dağa taşa diktiğinde, bunları seyretmekten başka bir şey yapamayan fatih hoca taşşakları portatif buzdolabına dayayıp surat beş karış kaldığında her şey o kadar saçma geliyor ki eleştirmeye sıra gelmiyor. yanlış bakıyorum olaya belki; ama başka türlüsünü yapamıyorum. kendimi futbolcunun yerine koyuyorum. buna sürekli sürekli maruz kaldığımı düşünüyorum. dilim varmıyor söz söylemeye.
öte yandan maç hazırlığımız kesinlikle daha iyi olmalı. zaman zaman çok zayıf takımlara karşı alabora oluyoruz. bocalama olur ama biz mahvoluyoruz baya. o da tartışmasız olarak katıldığım bir görüş. hem bizim takımı hazırlamamızda hem de hakem yönetimlerinde fazlasıyla sorunlar mevcut.
ama öyle hakem yönetimleri gördük ki, özellikle 2019-20 ve 2020-21 sezonlarında, futbol alt yapı eğitimi almış olan kimse takıma laf söylemeye kıyamaz.
galatasaray’ın dna’sına işlemiş olan futbol karakteristiği agresiftir. içinde yoğun presle top kaparak atak sürekliliği sağlamak gibi öğeler vardır. ancak hakem nizami top çalmaların tamamına faul verirse hem oyun soğur, bu da savunma takımının oyunun boşluklarına sığınması için gereken fırsatı verir, hem de galatasaray’ın momentumunu ve motivasyonunu yok eder.
hakem yaptığımız hatta yapmadığımız halde verdiği her faule kartlarını zeyna misali fırlatmaya başlarsa, oyuncumuz artık rakibe müdahale edemez hale gelir. bir bek bir de stopere maçın başına ucuz sarı kartı yapıştırırsan, oyuncu salak değil senin niyetini hemen anlar, o takımın bireysel hatadan gol yeme şansını oldukça arttırırsın. oyunun defans yönünden kalitesi de böyle düşer.
hadi rakibi geride karşılayayım bari, kontraya çıkayım dedi galatasaray. aynı rakip oyuncu atağa kalkacak ya da hızlı oyun kuracak adamını 4 kere üst üste yugoslav faulüyle durdurup 1 tek sarı kart almadığında, dayak yemekten iflahı kesilmiş kanat oyuncun kırk yılın başı kaleciyle karşı karşıya kalabildiğinde menenjit geçirmesine ramak kaldığından topu dağa taşa diktiğinde, bunları seyretmekten başka bir şey yapamayan fatih hoca taşşakları portatif buzdolabına dayayıp surat beş karış kaldığında her şey o kadar saçma geliyor ki eleştirmeye sıra gelmiyor. yanlış bakıyorum olaya belki; ama başka türlüsünü yapamıyorum. kendimi futbolcunun yerine koyuyorum. buna sürekli sürekli maruz kaldığımı düşünüyorum. dilim varmıyor söz söylemeye.
öte yandan maç hazırlığımız kesinlikle daha iyi olmalı. zaman zaman çok zayıf takımlara karşı alabora oluyoruz. bocalama olur ama biz mahvoluyoruz baya. o da tartışmasız olarak katıldığım bir görüş. hem bizim takımı hazırlamamızda hem de hakem yönetimlerinde fazlasıyla sorunlar mevcut.