27228
sol tarafta efecan karaca ismini görünce aklıma düştü. severim efecan karaca'yı. transferini de isterim takımımıza. zaten bahsi geçen giride de üstü kapalı bir anlatımla takımımıza isteme durumu sezdim.
neyse.
fakat efecan karaca'nın transferini isteme noktasına aklıma başka bir şey düştü. gerçekten efecan karaca'dan beklediğimiz performansı alabilecek miyiz? hepsi kendi özelinde ayrı ayrı vakalar olsa da biz efecan karaca transferine benzer birçok transfer yaptık ve çoğundan beklediğimiz performansı alamadık. hiç mi performans almadık? aldık elbette.
mesela taylan'dan performans almıyor muyuz? emre akbaba'dan almadık mı? ömer bayram'dan almadık mı? örnekler çoğaltılabilir. pekala daha fazla olumsuz örnek de verilebilebilir. yani performans alıyoruz elbette ama bir yere kadar. elbette bu oyunculardan aldığımız veya alamadığımız performanslar kendi içinde özel bazı nedenlere ve süreçlere sahip. fakat ben özellikle taylan'dan hâlâ daha fazlasını bekliyorum.
o aldığımız performansın daha fazlasını almak varken neden daha azıyla yetinelim ki? hiç! anadolu'nun güya küçük takımlarında gümbür gümbür oynayan bu futbolculardan, elbette büyük takımın güya büyük futbolcularıyla oynadıkları vakit performans patlaması beklerim ben. makulu budur. oynadığınız futbolcu kalitesi artıyorsa sizin de performansınız artmalı. yani... teorik olarak öyle...
hani çoğu kişi bahseder ya: "anadolu takımı"nda oynamak ile "büyük takım"da oynamak arasındaki fark sanırım bu. gerçekten öyle mi?
burada inandığım şeyi yazmak istiyorum, bir yere kadar gözlem içeren.
futbolcunun takımın, teknik direktörün oynattığı oyuna adapte olması önemlidir. hatta dönüşmesi. bu futbolcunun ve takımın performansını artırır. çok doğru...
dönüşmek dediğimle ne istediğimi açıklayayım. en kolay örnek üzerinden olur sanırım. mesela toni kroos... bayern münchen'de ilk çıktığı zamanlar ile real madrid'e transfer olduktan sonra bir dönüşüm geçirdi. ya da kevin de bruyne var. yakın ama uzak bir örnek istiyorsanız, irfan can kahveci'ye bakın. gençlerbirliğinde oynayan irfan can ile abdullah avcı'nın başakşehir'inde oynayan irfan can aynı futbolcu mu? tamamen dönüşmüş bir futbolcu bana sorarsanız. 10 numaradan, orta sahaya doğru bir evrilme var.
eğer daha yakın örnek istiyorsanız zaten bizde bolca var. emre kılınç, taylan antalyalı gibi... ikisinin oyununu da eski mevkilerine göre daha çok seviyorum.
gelgelelim ortada bir sıkıntı var. evet. bu oyuncuların yeni bir rolün oyuncuları olmasını sağlamak, onları dönüştürmek, devşirmek önemli. bunu iyi de becerdik bana sorarsanız. fakat bir eksikle... futbolcu dönüşümü yaparken, takım dönüşümünü eksik bıraktık. yani futbolcuyu devşirirken, o futbolcunun iyi yaptığı şeylere göre oyunumuzu dönüştürmedik. eğer iki dönüşümü de yapsaydık, hem futbolcuların performansı daha çok artardı hem de takımın.
bilmiyorum anlatabildim mi? yeni okuduğumda tam olduramamış gibiyim.
hımm? mesela şey. emre kılınç'ı bize transfer eden şey ile bizim ilk on birimize girmesindeki şey tam olarak aynı değil. biz onun becerilerini yeniden analiz edip ona yeni bir rol biçtik. bu rol onun profili için uygundu. fakat onun önceden iyi yaptığı şeyleri, yeni rolünde yapabilmesi için ona bir alan yaratamadık, oyunumuzu ona göre yeniden tasarlamadık. emre kılınç'ın sivasspor'dayken benim ilgimi çeken özellikleri mücadelesi, koşması, ortama üstü tekniği, şut ve dripling yeteneğiydi. fakat biz emre kılınç'ı alıp bir iç orta sahaya dönüştürürken, kendimizi onun şut yeteneğinden daha çok yararlanacak şekilde dönüştürmedik mesela. yani iyi olduğu bir şeyi aldık daha iyi olmasını bile sağladık belki o konuda, ama halihazırda iyi yaptığı başka bir şeyi tamamen unuttuk.
taylan antalyalı'nın durumu da pek farklı değil aslında. oynadığı bölgeye yana yakıla bir adam ararken alıp koyduk onu. yoksa oyunumuzun onunla birlikte değiştiği yok. aksine onunla birlikte yükseliyor oyunumuz. fakat dediğim gibi, taylan antalyalı'yı daha da -ve haliyle takımın oyununu da- yükseltmek için oyunumuzu dönüştürmek lazımdı. biz taylan antalyalı'nın iyi olduğu özellikleriyle verimli olabileceği çok iyi bir mevkiye yerleştirdik. taylan antalyalı'nın topsuz oyunu, mücadelesi iyiydi. sırf bu iki nedenle geçen sezon ilk on bir başlaması gerektiğine inanıyordum. fakat ileride oynuyordu. ben de ileride oynaması gerektiğine inanıyordum. futbol aklım bu kadarına yetiyordu. fatih terim ise onu aldı dönüştürdü. fakat oyun aynı kaldı. taylan antalyalı'yı daha fazla ileride görebileceğimiz bir oyunu neredeyse hiç görmedik. geçen sezon yaptığı defans arkasına boş koşuları bu sene hiç yapmadı. oysa bunları yine fatih terim dönemlerinde felipe melo, selçuk inan, fernando reges gibi oyuncularla çok çok yapıyor ve icabında ekmeğini yiyorduk.
aynı şeyi şu sıralar gedson fernandes'te yaşadığımızı düşünüyorum.
ha tam tersi bir durum yok mu? elbette var. mesele onyekuru'nun takıma uyumunu beklemek gibi bir derdimiz yok. çünkü oyunumuzu onun oyununa göre dönüştürüyoruz. verim alıyor muyuz, elbette. ama yine eksik kalıyor. dedim ya, burada bahsetmek istediğim şey, yapmadığımız değil, eksik yaptığımız bir şey.
dönüşmek derken illaki mevkisel olmak zorunda değil bu. ama yine de bir değişim geçirilmek zorunda, neredeyse hemen her zaman. bir futbolcuyu başka bir takımdan alıp "hadi oradaki gibi oyna bakalım" demezsiniz herhalde. oyuncuyu takıma uyduruken, takımı da oyuncuya uydurmak önemli. tam performans için başka bir şey düşünemiyorum. ki bizim gibi avrupa'nın artık maalesef orta/alt kısmında kalmış bizim gibi takımların başarılı olabilmesi için her şeyden pik noktada verim alması önemli.
bitti.
neyse.
fakat efecan karaca'nın transferini isteme noktasına aklıma başka bir şey düştü. gerçekten efecan karaca'dan beklediğimiz performansı alabilecek miyiz? hepsi kendi özelinde ayrı ayrı vakalar olsa da biz efecan karaca transferine benzer birçok transfer yaptık ve çoğundan beklediğimiz performansı alamadık. hiç mi performans almadık? aldık elbette.
mesela taylan'dan performans almıyor muyuz? emre akbaba'dan almadık mı? ömer bayram'dan almadık mı? örnekler çoğaltılabilir. pekala daha fazla olumsuz örnek de verilebilebilir. yani performans alıyoruz elbette ama bir yere kadar. elbette bu oyunculardan aldığımız veya alamadığımız performanslar kendi içinde özel bazı nedenlere ve süreçlere sahip. fakat ben özellikle taylan'dan hâlâ daha fazlasını bekliyorum.
o aldığımız performansın daha fazlasını almak varken neden daha azıyla yetinelim ki? hiç! anadolu'nun güya küçük takımlarında gümbür gümbür oynayan bu futbolculardan, elbette büyük takımın güya büyük futbolcularıyla oynadıkları vakit performans patlaması beklerim ben. makulu budur. oynadığınız futbolcu kalitesi artıyorsa sizin de performansınız artmalı. yani... teorik olarak öyle...
hani çoğu kişi bahseder ya: "anadolu takımı"nda oynamak ile "büyük takım"da oynamak arasındaki fark sanırım bu. gerçekten öyle mi?
burada inandığım şeyi yazmak istiyorum, bir yere kadar gözlem içeren.
futbolcunun takımın, teknik direktörün oynattığı oyuna adapte olması önemlidir. hatta dönüşmesi. bu futbolcunun ve takımın performansını artırır. çok doğru...
dönüşmek dediğimle ne istediğimi açıklayayım. en kolay örnek üzerinden olur sanırım. mesela toni kroos... bayern münchen'de ilk çıktığı zamanlar ile real madrid'e transfer olduktan sonra bir dönüşüm geçirdi. ya da kevin de bruyne var. yakın ama uzak bir örnek istiyorsanız, irfan can kahveci'ye bakın. gençlerbirliğinde oynayan irfan can ile abdullah avcı'nın başakşehir'inde oynayan irfan can aynı futbolcu mu? tamamen dönüşmüş bir futbolcu bana sorarsanız. 10 numaradan, orta sahaya doğru bir evrilme var.
eğer daha yakın örnek istiyorsanız zaten bizde bolca var. emre kılınç, taylan antalyalı gibi... ikisinin oyununu da eski mevkilerine göre daha çok seviyorum.
gelgelelim ortada bir sıkıntı var. evet. bu oyuncuların yeni bir rolün oyuncuları olmasını sağlamak, onları dönüştürmek, devşirmek önemli. bunu iyi de becerdik bana sorarsanız. fakat bir eksikle... futbolcu dönüşümü yaparken, takım dönüşümünü eksik bıraktık. yani futbolcuyu devşirirken, o futbolcunun iyi yaptığı şeylere göre oyunumuzu dönüştürmedik. eğer iki dönüşümü de yapsaydık, hem futbolcuların performansı daha çok artardı hem de takımın.
bilmiyorum anlatabildim mi? yeni okuduğumda tam olduramamış gibiyim.
hımm? mesela şey. emre kılınç'ı bize transfer eden şey ile bizim ilk on birimize girmesindeki şey tam olarak aynı değil. biz onun becerilerini yeniden analiz edip ona yeni bir rol biçtik. bu rol onun profili için uygundu. fakat onun önceden iyi yaptığı şeyleri, yeni rolünde yapabilmesi için ona bir alan yaratamadık, oyunumuzu ona göre yeniden tasarlamadık. emre kılınç'ın sivasspor'dayken benim ilgimi çeken özellikleri mücadelesi, koşması, ortama üstü tekniği, şut ve dripling yeteneğiydi. fakat biz emre kılınç'ı alıp bir iç orta sahaya dönüştürürken, kendimizi onun şut yeteneğinden daha çok yararlanacak şekilde dönüştürmedik mesela. yani iyi olduğu bir şeyi aldık daha iyi olmasını bile sağladık belki o konuda, ama halihazırda iyi yaptığı başka bir şeyi tamamen unuttuk.
taylan antalyalı'nın durumu da pek farklı değil aslında. oynadığı bölgeye yana yakıla bir adam ararken alıp koyduk onu. yoksa oyunumuzun onunla birlikte değiştiği yok. aksine onunla birlikte yükseliyor oyunumuz. fakat dediğim gibi, taylan antalyalı'yı daha da -ve haliyle takımın oyununu da- yükseltmek için oyunumuzu dönüştürmek lazımdı. biz taylan antalyalı'nın iyi olduğu özellikleriyle verimli olabileceği çok iyi bir mevkiye yerleştirdik. taylan antalyalı'nın topsuz oyunu, mücadelesi iyiydi. sırf bu iki nedenle geçen sezon ilk on bir başlaması gerektiğine inanıyordum. fakat ileride oynuyordu. ben de ileride oynaması gerektiğine inanıyordum. futbol aklım bu kadarına yetiyordu. fatih terim ise onu aldı dönüştürdü. fakat oyun aynı kaldı. taylan antalyalı'yı daha fazla ileride görebileceğimiz bir oyunu neredeyse hiç görmedik. geçen sezon yaptığı defans arkasına boş koşuları bu sene hiç yapmadı. oysa bunları yine fatih terim dönemlerinde felipe melo, selçuk inan, fernando reges gibi oyuncularla çok çok yapıyor ve icabında ekmeğini yiyorduk.
aynı şeyi şu sıralar gedson fernandes'te yaşadığımızı düşünüyorum.
ha tam tersi bir durum yok mu? elbette var. mesele onyekuru'nun takıma uyumunu beklemek gibi bir derdimiz yok. çünkü oyunumuzu onun oyununa göre dönüştürüyoruz. verim alıyor muyuz, elbette. ama yine eksik kalıyor. dedim ya, burada bahsetmek istediğim şey, yapmadığımız değil, eksik yaptığımız bir şey.
dönüşmek derken illaki mevkisel olmak zorunda değil bu. ama yine de bir değişim geçirilmek zorunda, neredeyse hemen her zaman. bir futbolcuyu başka bir takımdan alıp "hadi oradaki gibi oyna bakalım" demezsiniz herhalde. oyuncuyu takıma uyduruken, takımı da oyuncuya uydurmak önemli. tam performans için başka bir şey düşünemiyorum. ki bizim gibi avrupa'nın artık maalesef orta/alt kısmında kalmış bizim gibi takımların başarılı olabilmesi için her şeyden pik noktada verim alması önemli.
bitti.