• 496
    dakikalar 88'i gösteriyordu ki galatasaray, kasımpaşa karşısında penaltı kazanmış, kritik vuruşu yapmak için mısırlı golcü mostafa mohamed çamur içinde kaybolmuş olan beyazdan siyaha döndürülmüş noktaya turuncu topu dikmeye çalışıyordu. o anda herkesin bakışları arasında marcao ve onyekuru sahil kenarında kumda oynayan çocuklar gibi elleriyle balçık zemini düzeltip, çamur sularını temizlemekle meşgüldüler, evet koskoca adamlar yere çömelmiş, arkadaşları topa daha iyi vursun diye zemini "tamir ediyorlardı". bir de aklıma düşüverdi gündüz kılıç'ın o meşhur sözü: "galatasaray bir his takımıdır. renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır...kısacası galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır."

    nasıl ki iki sezon evvel karlı bir istanbul gününde, avuçtan giden maç beraberinde şampiyonluğu da götürecekken mitroglou sahneye çıkıp, takıma üç puanla birlikte şampiyonluk ümitlerini de hediye etmiş ve sene sonunda hep hatırlanmıştı, bu sene mayıs ayında da kutlanacak olan şampiyonluk günlerinde marcao ve onyekuru'nun emekleri asla unutulmayacaktır. üstelik marcao, üç gün önce pek de fena oynamadığı bir maçtan sonra "galatasaraylı!?" olduğunu iddia eden medya trolleri tarafından tehdit ve hakaretlere uğramışken...
    sondan başladık, başa dönelim "balçık tarlasındaki" maçı anlatmaya başlarken. günler öncesinden istanbul'da pazar günü şiddetli bir kar yağışının olacağı dillendirilmiş, birinci ligde ümraniyespor-eskişehirspor maçı pazardan cumartesiye alınmış ama galatasaray-kasımpaşa karşılaşmasının günü ve saatini değiştirmek için kılını kıpırdatmayan federasyon yetkilileri iki takımdan da gelen tepkiler sonrası sadece maçın saatini 19.00'dan 16:00'ya almışlardı. oysa bir gün önce pırıl pırıl bir zeminde, futbol adına iki takımın da yeteneklerini sergileyebilecekleri "kora kor" bir karşılaşma izleyebilirdi televizyon başındaki futbolseverler. ama niyet başka olunca, kim önemser ki güzel futbolu, sporcu sağlığını, saha zeminini...

    yukarıda yazdıklarımızı doğrularcasına da zeminin futbolu oynanmaz hale getirdiği yirmili dakikalara kadar galatasaray, sahada rakibini adete boğmuştu. daha skorbordda dakika dolmadan mostafa mohamed'in vuruşu ile başlayan şut bombardımanında, ilk kez ilk onbirde oynayan kerem'in altı pastan şutunu ertuğrul çeliyor, bir kaç dakika sonra yine genç oyuncunun gol denemesi kasımpaşa kalecisinde kalıyordu. bir dakika sonra emre kılınç'ın orta sahadan getirdiği ve ceza sahasına girer girmez yolladığı füzeyi yine ertuğrul kornere yollarken, kullanılan köşe atışından dönen topa etebo'nun allaha sığınarak yolladığı şuttan rakip kaleci yine kale arkasındaki foto muhabirlerine poz veriyordu topu dışarı atarken. böyle güneşe kar dayanmaz derler ya, böyle baskıya savunma da dayanamazdı ve 9. dakikada ömer'in kullandığı köşe vuruşunda mostafa mohamed iyi yükseldi, vurduğu kafa vuruşunda kaleci topu çizgiden çeldi ama kerem fırsatçıydı ve boştaki topu ağlara yollayıverdi.

    zemin ağırlaştıkça, top sürmek de, pas yapmak da zorlaşınca iki takım da savunmadan topu rakip yarı sahaya havadan şişirmelere başladı. mısır'dan geldiği günden beri çıktığı her maçta fileleri havalandıran mostafa mohamed sadece gol atmadığını, galatasaray'ın aradığı sırtı dönük top oynayan, takımını hücüma çıkaran forvet olduğunu da göstermiş oldu. hava toplarının çoğunu kazanan mısırlı oyuncu, arkadaşları için de duvar olup, atakların gelişmesinde de istasyon görevi görüyordu. öte yandan kasımpaşalı forvetler ise maç boyu hatasız ve temiz oynayan marcao ve luyindama'nın arasında etkisizdi.

    deplasmanda kaybedilen konyaspor maçından sonra ilk onbirdeki yerini donk'a kaptıran luyindama bu ağır zeminde fatih terim'in tercihi olmuş ve hocasının güvenini boşa çıkartmamıştı. onun gibi taylan'ın yerine oynayan etebo da maçın en çalışkan ve başarılı oyuncusuydu. takım arkadaşlarının altına içlik giydiği ortamda kısa kollu forma ile sahaya çıkan nijeryalı, orta saha ile savunma arasında mekik dokumakla kalmayıp, topu en "garanti" kullanan futbolcuydu.
    galatasaray'in tek farklı üstünlüğü ile biten ilk devrenin ardından kasımpaşa ikinci kırkbeş dakikada beraberlik için kanatlardan gelmeyi denedi ama marcao ve luyindama oldukça dikkatliyken, yine marcao'nun hava topuna çıktığı bir anda muslera da pozisyona dahil olmak isteyince, kasımpaşalı thelin'in vuruşu boş kaleye gidiverdi. sakatlık sonrası fatih ve okan'a emanet ettiği kaleyi geri alan muslera yapmış olduğu kurtarışlarla galatasaray'a puanlar kazandırırken, bu hafta kaybettirecek miydi? arkadaşları uruguaylı kaleciyi kurtaracak mıydı?

    kalesinden golü çıkardığı dakikadan sonra sarı-kırmızılı topçuların tüm gayesi topu bir kez daha ertuğrul'un koruduğu kaleye sokmaktı ama bu iş bu ağır zeminde hiç de kolay olmadı. zaten pas yapmak imkansıza yakınken, topu rakip ceza sahasına yollamak için şişirmek lazımdı ama orada da rakip stoperler duvar örmüş, geleni geri yolluyordu. korner atışları, serbest vuruşlar kullanıldı ömer'le çoğunlukla ama hepsi savunmanın kafasına gitti, oysa mostafa gibi "mısır hava kuvvetlerinden" bir transfer vardı. fatih terim oyunu çevirmek için gedson, emre kılınç ve babel'i çıkarıp, emre akbaba, onyekuru ve donk'u oyuna dahil etti. bu üç oyuncunun girmesi karşılaşmaya biraz hareket getirse de, istenen gol gelmeyince yedlin ve belhanda da taze kuvvet olarak sahaya sürüldü ve sarı-kırmızılılar tüm hatlarıyla kasımpaşa kalesine yüklendi. o anların birinde kazanılan serbest vuruşta topun başına geçen etebo tüm gücüyle topu deplasman ekibinin kalesine yolladı, marcao havaya yükseldi, rakibini bozdu ve seken topta onyekuru, ertuğrul tarafından düşürülünce hakem tereddütsüz penaltı noktasını gösterdi.
    sonrası zaten yazının başında yer alıyor, mostafa penaltı atışından golünü attı ve bu zor zeminde galatasaray'a üç puan kazandırırken, kaptanı muslera'yı da sosyal medya trollerinin saldırısından kurtarmış oldu.

    maçtan fotoğraflar ve kaynak: http://ultrasmovement.blogspot.com/...aray2-1kasmpasa.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın