28119
pazartesi günü mesai başlayacak. antrenman bittikten sonra yardımcılarıyla oturup başakşehirmaçıyla ilgili konuşacaklar. rapor ekibinin başakşehir hakkında ilettiği verileri, bizim son maçımızın analizlerini, alınabilecek muhtemel önlemleri, dikkat edilmesi gereken hususları konuşacaklar fakat o da ne? fatih terim bir anda "ya levent siktir et şimdi bunları, bak neler yazmışlar" diyecek. twitter'da senin profilinde dolaşacak. illegal bahis sitelerinin bonus tivitlerinin, falanca tipsterın "tutarsa 5 kişiye 50 tl papara" çekiliş tivitlerinin arasından o çok değerli yorumları bulacak. galatasaray sözlük'te başlığını okuyacak, "onu niye oynatmıyor, bunu niye 60'ta çıkartmıyor" yorumlarını "oynayamadık zamanında şu fm'yi, öğrenemedik bunları" diye bir iç geçirmeyle gözden geçirecek. ve "akbaba'yı niye oynatıyor hala bu adam?!" ifadesini görecek ve "yarın yine akbaba'yla başlıyoruz efendiler" diyecek.
sanırım "fatih terim inadı" derken bazı arkadaşların hayal ettiği şey bu. "bize inat yapıyor abi ya" diye tespiti bu kadar çabuk koyabilmeyi anlaşılır kılmak için bulabildiğim senaryo bu. bir mesleğe 50 yılını vermiş, rüştünü yedi iklimde üç kıtada ispat etmiş bir adamın o meslekle ilgili verdiği kararı "kuru bir inat" gerekçesine bağlayabilme sonucuna ulaşmak için bu yollardan geçmek lazım. evet, fatih terim kararlarını verirken; kimin kucağında oturduğu belli olmayan gazetecilerin, yorumladığı çoğu maçı izleme lütfunda bile bulunmayan yorumcuların, hobi olarak ilgilendiği bir dalda haftada 4 saat (genelde maçtan önce kadro açıklandıktan sonraki 1 saat ve maçtan sonraki 3 saat oluyor bu) uzman kesilenlerin, bir fare imleciyle sağa sola bir şeyleri sürükleyerek sporu, futbolu, insan yönetimini çözdüğünü düşünebilenlerin söylediklerinin tam tersini yapma arzusuyla yanıp tutuşuyor.
emre akbaba'yı hala sahada görmekten fena halde rahatsızım tabii ki ben de. ama hafta içi o florya'da neler oluyor, antrenmanda hangi futbolcu hangi performansı gösteriyor, emre akbaba'yı kaybetmekle kazanmak arasındaki farkın grup psikolojisine etkisi nedir, hoca hangi kısa, orta ve uzun vadeli saiklerle bu kadar ısrar ediyor, bilmiyorum. bilmediğimi bildiğim için de sadece fatih terim veya futbol hakkında değil, uzmanlık gerektiren herhangi bir dal ve o dalda uzmanlığını kanıtlamış insanlar hakkında konuşurken ahkam kesmeyip temkinli davranmaya çalışıyorum. ve "inat" diye tarif edilen tavrın çeyrek asırdır bize kazandırdıklarıyla kaybettirdiklerini yan yana koyuyorum, aradaki devasa farka bakıp üslubuma çekidüzen vermeye çalışıyorum.
50 yıldır soyunma odası tozu yutan, büyüğünden küçüğüne yüzlerce egoyu yönetmiş, birbirinden çok farklı parçaları bir araya getirip anlamlı bütünler meydana getirmiş, benim bilgisayar oyununda yaparken zorlanacağım, bazen hileye hurdaya başvuracağım işleri gerçek hayatta başarmış, saha içi-saha dışı envai çeşit ittifaka, kurulan tuzaklara, ayak oyunlarına karşı savaşmış ve çoğunu da kazanmış bir adamın mesleğiyle ilgili verdiği küçük kararlara "inat" diyenler, bu tavra da "biat" diyor. canları sağ olsun.
sanırım "fatih terim inadı" derken bazı arkadaşların hayal ettiği şey bu. "bize inat yapıyor abi ya" diye tespiti bu kadar çabuk koyabilmeyi anlaşılır kılmak için bulabildiğim senaryo bu. bir mesleğe 50 yılını vermiş, rüştünü yedi iklimde üç kıtada ispat etmiş bir adamın o meslekle ilgili verdiği kararı "kuru bir inat" gerekçesine bağlayabilme sonucuna ulaşmak için bu yollardan geçmek lazım. evet, fatih terim kararlarını verirken; kimin kucağında oturduğu belli olmayan gazetecilerin, yorumladığı çoğu maçı izleme lütfunda bile bulunmayan yorumcuların, hobi olarak ilgilendiği bir dalda haftada 4 saat (genelde maçtan önce kadro açıklandıktan sonraki 1 saat ve maçtan sonraki 3 saat oluyor bu) uzman kesilenlerin, bir fare imleciyle sağa sola bir şeyleri sürükleyerek sporu, futbolu, insan yönetimini çözdüğünü düşünebilenlerin söylediklerinin tam tersini yapma arzusuyla yanıp tutuşuyor.
emre akbaba'yı hala sahada görmekten fena halde rahatsızım tabii ki ben de. ama hafta içi o florya'da neler oluyor, antrenmanda hangi futbolcu hangi performansı gösteriyor, emre akbaba'yı kaybetmekle kazanmak arasındaki farkın grup psikolojisine etkisi nedir, hoca hangi kısa, orta ve uzun vadeli saiklerle bu kadar ısrar ediyor, bilmiyorum. bilmediğimi bildiğim için de sadece fatih terim veya futbol hakkında değil, uzmanlık gerektiren herhangi bir dal ve o dalda uzmanlığını kanıtlamış insanlar hakkında konuşurken ahkam kesmeyip temkinli davranmaya çalışıyorum. ve "inat" diye tarif edilen tavrın çeyrek asırdır bize kazandırdıklarıyla kaybettirdiklerini yan yana koyuyorum, aradaki devasa farka bakıp üslubuma çekidüzen vermeye çalışıyorum.
50 yıldır soyunma odası tozu yutan, büyüğünden küçüğüne yüzlerce egoyu yönetmiş, birbirinden çok farklı parçaları bir araya getirip anlamlı bütünler meydana getirmiş, benim bilgisayar oyununda yaparken zorlanacağım, bazen hileye hurdaya başvuracağım işleri gerçek hayatta başarmış, saha içi-saha dışı envai çeşit ittifaka, kurulan tuzaklara, ayak oyunlarına karşı savaşmış ve çoğunu da kazanmış bir adamın mesleğiyle ilgili verdiği küçük kararlara "inat" diyenler, bu tavra da "biat" diyor. canları sağ olsun.