27915
takımı tudor’dan devraldığından beri formsuz olan hocamız. ilk bir buçuk senede gelen iki şampiyonluğu, tek rakibinin başında abdullah avcı olan başakşehir olmasına ve muslera’nın olağanüstü performansına borçlu. o dönemde de takımın temel sorunlarını çözmekte başarılı olamamıştı. deplasmanlarda kolay maç kaybetmeye devam ettiğimiz gibi, kadro yapısında ve oyun düzeninde bir istikrar yakalayamamıştık. bu sorunlar hala devam ediyor ve kendisi çözüm için sürekli transfer dönemlerini işaret ediyor. sorun bence ne transfer yapılamamasında ne de kadromuzun kötü olmasında. rakiplerimizin hiç birisinin kadrosu bizim çok ilerimizde değil. üç aşağı beş yukarı kadrolar benzer düzeyde. rakiplere kıyasla bizim bir avantajımız, hocanın 3 yıldır takımın başında olması ama bunun bile pratikte bir karşılığını göremiyoruz. şunun şurasında bir yıldır beşiktaş’ın başında olan sergen yalçın, elindeki kadrodan verim alarak bir teknik direktör farkı yaratabiliyor. sumudica ve ömer erdoğan ise bunu çok daha mütevazi takımlarla yapabiliyorken biz hala “kadro yetersiz”, “yönetim beceriksiz”, filan oyuncuda iş yok, falan oyuncu galatasaray seviyesinde değil gibi bahaneler ile kendimizi avutuyoruz. sorun bence hocanın artık teknik direktör olarak gerekli istek ve motivasyonda olmaması. takımın oyununu nasıl geliştireceğine, tek tek oyunculardan nasıl verim alabileceğine, rakibe göre oyun planı yapmaya filan çok fazla kafa yorduğunu düşünmüyorum, daha doğrusu bu tür bir çabasının olduğunu göremiyorum. bunu da yadırgamıyorum. bu kadar uzun ve başarılı bir kariyerden sonra hele bir de pandemi döneminde maçların seyircisiz ve dolayısıyla keyifsiz oynandığı bir ortamda hocanın bir tür tükenmişlik sendromu yaşamasını anlarım. ancak anlamadığım şey, hocanın bu durumu ortadan kaldırmak için bir şeyler yapmaması. daha önce de yazmıştım, hocanın artık bir karar vermesi lazım. ya başkanlığa soyunacak ve kulüple olan ilişkisini başka bir düzeye taşıyacak ya da teknik direktör olarak kalacaksa kendi işini hafifletecek yeni ve güçlü bir teknik ekiple çalışacak. şimdiki yardımcıları yerine, teknik direktörlük kapasitesi yüksek, hırslı ve hedefleri olan en az iki yardımcısı olmalı. ekipte ayrıca saha dışında işleri toparlayacak, oyuncuların sorunları ile ilgilenecek, transferleri takip edecek cevval bir idari menajer olacak. bunları yapmak yerine mevcut düzende devam etmek, boşa vakit kaybetmek demektir ki bu durumda hoca, bunca başarısına rağmen kulübün önündeki en büyük engel haline gelecektir. son zamanlarda dillendirilmeye başlanan “ne senle ne sensiz” söylemlerinde de benzer bir tespit söz konusu bence.