13809
her ceza alan yazarın olayı kişisele döndürüp kan davasına çevirmesinden artık gına gelen sözlük. netice itibarı ile eğlencelik bir platformdur. yani iyi zaman geçirmek için gönüllülük esası ile kullanılmaktadır. bir format uygulanmaya çalışılır ama istisnasız herkese de bazı toleranslar gösterilir, insiyatifler alınır. bu da sözlüğün eğlencelik haline katkı koyan, aynı zamanda organik yapısının kendi kendine doğurduğu bir uygulamadır. bunun bir kısmı farkedilir, bir kısmı farkedilmez bile. ceza verilmesi olayı toleransın bitmesinden sonra yaşanır. kimse tek bir entry yüzünden ceza almaz.
ancak genelde o şekilde algılanır. ceza dönüşü de bir şekilde bu konu gündeme getirilir. 3 milyon entrynin içinden hemen bir mahkeme savunması niteliğinde listeler çıkarılır falan. "kimseye/bazılarına bir şey demiyorsunuz bana ceza veriyorsunuz" psikolojisi ve savunması hasıl olur. bu da bir suçlama, hor görme ya da üstteki entrye cevap değil. bir tecrübe birikiminin çıkarımıdır.
bir noktaya kadar anlaşılabilirdir de. pek çok şey fark edilmeden, fark ettirilmeden yapılıyor. ek olarak internette iyi kötü bir format, kural, mural uygulamaya çalışan bir elin parmağından daha az platform kaldı. bu ikisini birbirine ekleyince insanların cezalara, ceza verenlere, ceza almadığını düşündüklerine müthiş bir tepki geliştirmesi gayet anlaşılabilir.
ancak tekrar tekrar söylemek lazım ki bir toleransa ya da görmezden gelmeye maruz kalmadan sözlük hayatını devam ettirebilecek bir kullanıcı zaten yok, ben de dahil. herkes burada zamanını geçirmek için yer alıyor. burası bir işyeri değil, devlet dairesi hiç değil. bu yüzden belli toleranslar, hoşgörüler olmak zorunda. ancak insanların toplu olduğu her yer gibi belli kurallar, kısıtlamalar ve filtreler de aynı şekilde uygulanmak zorunda.
sözlük moderasyonu dediğimiz ekibinin yapmaya çalıştığı şey de aşağı yukarı budur. bir denge sağlanmaya çalışılır, bu da insanları sıkboğaz etmemek adına mümkün mertebe sezdirilmeden yapılmaya çalışılır. bu sezdirmemelerin dönüp dolaşıp moderasyonun kafasına katılması, 3 milyon küsur entrynin didik didik aranması, her cezanın ceza alan tarafından dönüp de kan davasına çevrilmeye çalışılması art niyetli oluyor.
moderasyon her entryi didik didik eder silerse, burası galatasaray sözlük olmaktan çıkar bambaşka bir şey olur...
ancak genelde o şekilde algılanır. ceza dönüşü de bir şekilde bu konu gündeme getirilir. 3 milyon entrynin içinden hemen bir mahkeme savunması niteliğinde listeler çıkarılır falan. "kimseye/bazılarına bir şey demiyorsunuz bana ceza veriyorsunuz" psikolojisi ve savunması hasıl olur. bu da bir suçlama, hor görme ya da üstteki entrye cevap değil. bir tecrübe birikiminin çıkarımıdır.
bir noktaya kadar anlaşılabilirdir de. pek çok şey fark edilmeden, fark ettirilmeden yapılıyor. ek olarak internette iyi kötü bir format, kural, mural uygulamaya çalışan bir elin parmağından daha az platform kaldı. bu ikisini birbirine ekleyince insanların cezalara, ceza verenlere, ceza almadığını düşündüklerine müthiş bir tepki geliştirmesi gayet anlaşılabilir.
ancak tekrar tekrar söylemek lazım ki bir toleransa ya da görmezden gelmeye maruz kalmadan sözlük hayatını devam ettirebilecek bir kullanıcı zaten yok, ben de dahil. herkes burada zamanını geçirmek için yer alıyor. burası bir işyeri değil, devlet dairesi hiç değil. bu yüzden belli toleranslar, hoşgörüler olmak zorunda. ancak insanların toplu olduğu her yer gibi belli kurallar, kısıtlamalar ve filtreler de aynı şekilde uygulanmak zorunda.
sözlük moderasyonu dediğimiz ekibinin yapmaya çalıştığı şey de aşağı yukarı budur. bir denge sağlanmaya çalışılır, bu da insanları sıkboğaz etmemek adına mümkün mertebe sezdirilmeden yapılmaya çalışılır. bu sezdirmemelerin dönüp dolaşıp moderasyonun kafasına katılması, 3 milyon küsur entrynin didik didik aranması, her cezanın ceza alan tarafından dönüp de kan davasına çevrilmeye çalışılması art niyetli oluyor.
moderasyon her entryi didik didik eder silerse, burası galatasaray sözlük olmaktan çıkar bambaşka bir şey olur...