26807
kulüp içinde bir türlü "konumlanamaması" beni de endişelendirmeye başladı artık. nedir bu konumlanamama? çoğumuz için fatih terim bir teknik direktörden fazlası, hatta kulüp tarihinin en önemli isimleri arasında. ancak bu fatih terim'in görev sınırlarının dışına taşması gibi bir soruna sebep olmakta. burada çizgiler bulanıklaşmaya başlıyor. bazı taraftar istiyor ki hoca kulübü de savunsun, saha dışına da karışsın, mhk'ya da çatsın, yönetime de kafa tutsun. hal böyle olduğunda bu takımı kim antre edip, yönetecek? olaylara böyle yaklaştıkça bugün mustafa cengiz yarın başkası olur ama bu sorun daha önce olduğu gibi her şekilde devam eder. ben hocadan takıma saha içinde liderlik yapmasını beklerim, hocayı da buna göre değerlendiririm. çünkü teknik direktör için asıl başarı ölçütü takımın performansıdır. bunlar dışındaki konular için yönetimi eleştirebilirsiniz bu ayrı. ancak doğrusu bu.
şayet hocayı futbol takımını yönetmek dışı bir görevde görmek istiyorsak o halde ya direktör gibi ya da başkan gibi konumlanması gerekir. bu da diğer bir açmazı doğuracaktır: fatih terim yine "tek adam" görüleceği için diğer bazı yazarların belirttiği gibi futbol takımının idaresi yine benzer sorunlarla çalkalanacaktır. yani bu durumdan tek kurtuluş kişileri (bu fatih terim ya da x fark etmez) kulübün başlıca aklı görmemektir. böyle bir ortamda başka mecralarda gözlemlediğimiz gibi demokratik kararlar çıkması güç olur ve gelişim tekele bağlıdır.
bu noktada hocayı anlıyorum ama bu gücü sürekli bir tehdit gibi kullanmasını doğru bulmuyorum. taraftar arkamda deyip yönetimi, futbolcuyu hedef göstermek iç çatışmadan başka bir şey doğurmaz. hoş hoca vakti zamanında arkasında olan taraftarı da gayet azarlamıştı ya bu da ayı bir konu. kısacası asıl tehlike, x ya da y isim fark etmez, galatasarayın menfaatinin kişisel ego ve menfaatlere indirgenmesidir. bu iş çözülür mü? huylu huyundan vazgeçer mi? takdiri sizlere bırakıyorum. ama bizim anlatmak istediğimiz her daim aslolanın galatasaray olması gerektiğidir.
şayet hocayı futbol takımını yönetmek dışı bir görevde görmek istiyorsak o halde ya direktör gibi ya da başkan gibi konumlanması gerekir. bu da diğer bir açmazı doğuracaktır: fatih terim yine "tek adam" görüleceği için diğer bazı yazarların belirttiği gibi futbol takımının idaresi yine benzer sorunlarla çalkalanacaktır. yani bu durumdan tek kurtuluş kişileri (bu fatih terim ya da x fark etmez) kulübün başlıca aklı görmemektir. böyle bir ortamda başka mecralarda gözlemlediğimiz gibi demokratik kararlar çıkması güç olur ve gelişim tekele bağlıdır.
bu noktada hocayı anlıyorum ama bu gücü sürekli bir tehdit gibi kullanmasını doğru bulmuyorum. taraftar arkamda deyip yönetimi, futbolcuyu hedef göstermek iç çatışmadan başka bir şey doğurmaz. hoş hoca vakti zamanında arkasında olan taraftarı da gayet azarlamıştı ya bu da ayı bir konu. kısacası asıl tehlike, x ya da y isim fark etmez, galatasarayın menfaatinin kişisel ego ve menfaatlere indirgenmesidir. bu iş çözülür mü? huylu huyundan vazgeçer mi? takdiri sizlere bırakıyorum. ama bizim anlatmak istediğimiz her daim aslolanın galatasaray olması gerektiğidir.