243
nba’i nba yapıp organizasyonun dünyaya açılmasının başrolü olan majesteleri lakaplı basketbolcu. bu adamın sahadayken taraflı tarafsız herkese yaşattığı garip bir hava, bir aura ne bileyim farklı bir his vardı. ve bu hissi inanın rakip takım oyuncusundan tv başındaki izleyiciye kadar herkes alırdı. son sözü öyle ya da böyle o’nun söyleyeceğini herkes bilirdi. o da kariyeri boyunca kaybetse bile sonuna kadar mücadele etti ve tarihin gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu olmayı sonuna kadar hak etti. o’ndan iyi şut atan ya da ribaund alan ya da savunma yapan oluyordu ki bildiğim kadarıyla nba defansif beşi’ne hep seçilirdi, ama o’ndan daha mücadeleci ve winner kimse olmadı. lisedeyken sabaha karşı 3’te uyanıp yanlış hatırlamıyorsam kanal d’de canlı yayınlanan, bulls’un utah jazz’a karşı maçlarını izleyip sonrasında uyumadan ve ilk derse geç kalıp kalmamak umurumda olmadan o’nu tv’de de olsa canlı izlemenin mutluluğunu bugün hala yaşarım. ondan sonra geçen 22 senede de basketbolu çok sevmeme rağmen adam gibi oturup 1 tane bile nba maçı izlemişliğim yok. zira o’ndan sonraki hiçbir oyuncu bana uykumdan değerli gelmiyor. he soracak olursanız oyuna getirdiği değişiklik ve değer açısından kevin durant bana daha farklı geliyor ama o kadar. belki bu dediklerim de fazla nostaljik ama michael jordan çok başkaydı be, tıpkı bu entry’de anlatamadığım gibi anlatılmaz yaşanır bir oyuncuydu.