26370
oyuna değil, oyuncuya güvenen hocamız. çünkü bir oyun oluşturma peşinde değil. istemiyor bunu. yapmıyor. neden bilmiyorum? ama yapmıyor. elindeki en yetenekli oyuncuları sahaya sürüp şapkadan tavşan çıkarmalarını bekliyor.
geçen sezonki kadro için "ama bunlar kiralık" bahanesini kullanmıştı. şimdi ise "kadrom yetersiz" diyor. galatasaray'ın kadros, rangers'ı yenemeyecek kadar kötü değil. hoca çaresiz filan değil. babel ve feghouli çaresizlikten oynamıyor. hoca bir oyun planı oturtmak istemiyor. geçen sezon da "çok güçlü bir oyun planımız var, topa sahip olmak" demişti. dünkü maç* sonunda da benzer bir şey söyledi. bu söylemin "virüse karşı en güçlü silahımız yakalanmamak" demekten çok bir farkı yok.
hoca oyun planı oturtamayacak birisi değil. olsa, kızmayacağım bu kadar. "çapı bu" deyip geçeceğim. ama istemiyor. oyuncuları kadroya bir plan çerçevesinde değil sanki maaş sırasına göre yazıyor. evet iyi futbol, iyi futbolcuyla oynanır. ama futbolcuyu iyi gösteren de sistemdir, plandır. "çıkın oynayın, topa hakim olun, en iyi opsiyonu bulana kadar pas yapın" dediğin zaman maçı kazanmak için sahada özel (!) oyuncuya ihtiyacın var. hoca da bu yüzden elinde ne kadar özel (!) oyuncu varsa atıyor sahaya. bu nedenle sürekli transfer istiyor. bu nedenle taylan her maç parlarken "ama seri'miz yok" diyor.
bu sezon ne güzel dikine oyunla başlamış ve umutlanmıştık. geldiğimiz noktada yine aynı karambolün içine çekiliyoruz. hoca yine "pas, pas, pas, kalenin içine topla girene kadar pas" istiyor. topa hakim olmanın futbolda bir hükmü yok. topu çizgiden geçiremedikçe istersen %99 topa hakimiyet ile oyna. bunu geçen sene de defalarca konuştuk zaten. tekrarlamanın anlamı yok.
bu yüzden "yahu şu şurada oynasa, bu burada oynasa, şöyle bir hücum planı izlesek" vb gibi hiçbir alternatifi duymak istemiyor. "4-1-4-1" ve "pas, pas, pas". bunlara takılıp kalmış durumda. maç içinde bile farklı bir plan izlememek için gerekirse 70 dakika bekliyor. olmayanı, olmayacak olanı bekliyor. godot'yu bekler gibi.
yok efendim "mevkii antrenörlüğü" filan sanırım sadece oyuncu bazında değerlendiriliyor. yani takım için bir oyun planı düşünülmüyor. bu takımla 4. senesi, takımın hala daha çalışılmış 1 tane serbest vuruş kullandığını görmedim. hep doğaçlama. denk gelirse gol atıyoruz, nadiren. ama bolca yiyoruz çok şükür.
galatasaray'ın mali durumu bonservisli, genç, hazır ve yetenekli oyuncu almaya izin vermiyor. bu kadar basit. bahsettiği "satma" olayı da öyle o kadar kolay değil. kapı gibi kontratı olan adamı nereye satacaksın? karpuz mu bu? adam gitmek istemiyor arabistan'a. silah mı dayayacaksın kafasına? oyuncu pazarlamak yöneticinin işi değildir. bir oyuncu yöneticilerin ya da menajerinin pazarlamasıyla transfer olmaz. iyi oynayan, form yükselten oyuncunun talibi olur. 80'ler değiliz kulaktan dolma transfer yapılsın. herkes açıp izliyor maçları. hem "sat", hem "benim dediğim adamı sat", hem de "benim istediğim oyuncuları alacak paraya sat". yine olmayan, olamayacak olanı bekleme hali.
geçen sezonki kadro için "ama bunlar kiralık" bahanesini kullanmıştı. şimdi ise "kadrom yetersiz" diyor. galatasaray'ın kadros, rangers'ı yenemeyecek kadar kötü değil. hoca çaresiz filan değil. babel ve feghouli çaresizlikten oynamıyor. hoca bir oyun planı oturtmak istemiyor. geçen sezon da "çok güçlü bir oyun planımız var, topa sahip olmak" demişti. dünkü maç* sonunda da benzer bir şey söyledi. bu söylemin "virüse karşı en güçlü silahımız yakalanmamak" demekten çok bir farkı yok.
hoca oyun planı oturtamayacak birisi değil. olsa, kızmayacağım bu kadar. "çapı bu" deyip geçeceğim. ama istemiyor. oyuncuları kadroya bir plan çerçevesinde değil sanki maaş sırasına göre yazıyor. evet iyi futbol, iyi futbolcuyla oynanır. ama futbolcuyu iyi gösteren de sistemdir, plandır. "çıkın oynayın, topa hakim olun, en iyi opsiyonu bulana kadar pas yapın" dediğin zaman maçı kazanmak için sahada özel (!) oyuncuya ihtiyacın var. hoca da bu yüzden elinde ne kadar özel (!) oyuncu varsa atıyor sahaya. bu nedenle sürekli transfer istiyor. bu nedenle taylan her maç parlarken "ama seri'miz yok" diyor.
bu sezon ne güzel dikine oyunla başlamış ve umutlanmıştık. geldiğimiz noktada yine aynı karambolün içine çekiliyoruz. hoca yine "pas, pas, pas, kalenin içine topla girene kadar pas" istiyor. topa hakim olmanın futbolda bir hükmü yok. topu çizgiden geçiremedikçe istersen %99 topa hakimiyet ile oyna. bunu geçen sene de defalarca konuştuk zaten. tekrarlamanın anlamı yok.
bu yüzden "yahu şu şurada oynasa, bu burada oynasa, şöyle bir hücum planı izlesek" vb gibi hiçbir alternatifi duymak istemiyor. "4-1-4-1" ve "pas, pas, pas". bunlara takılıp kalmış durumda. maç içinde bile farklı bir plan izlememek için gerekirse 70 dakika bekliyor. olmayanı, olmayacak olanı bekliyor. godot'yu bekler gibi.
yok efendim "mevkii antrenörlüğü" filan sanırım sadece oyuncu bazında değerlendiriliyor. yani takım için bir oyun planı düşünülmüyor. bu takımla 4. senesi, takımın hala daha çalışılmış 1 tane serbest vuruş kullandığını görmedim. hep doğaçlama. denk gelirse gol atıyoruz, nadiren. ama bolca yiyoruz çok şükür.
galatasaray'ın mali durumu bonservisli, genç, hazır ve yetenekli oyuncu almaya izin vermiyor. bu kadar basit. bahsettiği "satma" olayı da öyle o kadar kolay değil. kapı gibi kontratı olan adamı nereye satacaksın? karpuz mu bu? adam gitmek istemiyor arabistan'a. silah mı dayayacaksın kafasına? oyuncu pazarlamak yöneticinin işi değildir. bir oyuncu yöneticilerin ya da menajerinin pazarlamasıyla transfer olmaz. iyi oynayan, form yükselten oyuncunun talibi olur. 80'ler değiliz kulaktan dolma transfer yapılsın. herkes açıp izliyor maçları. hem "sat", hem "benim dediğim adamı sat", hem de "benim istediğim oyuncuları alacak paraya sat". yine olmayan, olamayacak olanı bekleme hali.