2331
pandemi sürecinin bize bağğzı şeyleri öğretmiş olmasını bekliyorum.
hepimiz evlerimizde oturduk. düşünme fırsatı bulduk. kapital dünyanın dayattıklarının aslında çok da gerekli şeyler olmadığını test etme fırsatı bulduk. o kadar da kıyafet almaya gerek yokmuş meğer. gereksiz yere harcanan bir sürü zaman ve para varmış meğer. sürekli işe, okula gitmemizi sıkı çalışmamızı isteyen, dayatan sistem hepsini çarkı döndürebilmek için istiyormuş meğer...
işe git ki, yan dükkan yemek satabilsin. o yemek satsın ki, iş yeri sahibine kirayı ödeyebilsin. o kirasını alsın ki araba, kıyafet, ev alabilsin. o alsın ki devlet vergi toplayabilsin. devlet vergi toplasın ki birilerini zengin edebilsin, birilerine yedirebilsin...
örgün eğitim yapılmasını çevre esnafı kalkınabilsin diye istiyorlarmış meğer. esnafı düşündüklerinden değil haa... o esnaf da diğer dişlileri döndürecek çünkü.
sıkı çalış ki çok para kazan safsatasını yedirmişler bize yüzyıllarca. iyi okullarda oku iyi bir işin olsun diye pompalamışlar. aslında hepsi kapital çark için gerekli olan dişlilermiş...
insanlar bir ay evde kaldı. devlet iban numarası atmak durumunda kaldı.
sporu, futbolu eğlence diye yutturuyorlarmış. insanlar işte, okulda çok yoruluyor. stres atmak için kapitalizmin sunduğu bir fırsat olarak lanse ediliyormuş. meğer yine her şey kapital içinmiş. iki ay futbol olmaz ise binlerce ne işe yaradığı belli olmayan spor yorumcusu, tek yapabildiği iyi top tepmek olan futbolcu ordusu, bu seyirlik cümbüşü evimize sokan medya kuruluşları çarkı döndüremeyecekmiş meğer...
aslında işe gitmeyince, okul için her gün otobüse binmeyince, o hengame o patırtı olmayınca futbola da onu yorumlayan cambazlara da ihtiyaç yokmuş.
bütün bunlar ayyuka çıkınca, ammaaan anlaşılmasın numaramız dercesine apar topar hepsini eski düzene "yeni normal" olarak geri getirdiler.
baktık ki insanlar yavaş yavaş eski çarka dönüyor. yine bu koca yalan silsilesinin içine girmiş canhıraş tartışmalara giriyor. yeniden sistem içerisinde debelenip duruyor. o atanmış hakem, bu yabancı sınırı...
yorulduğumuzu anlamış olmalıyız bu süreçte. artık bir şeylere dur demenin yollarını tartışmalıyız. her şeyden önce pasif direnişin bu süreçte ne kadar etkili olabileceğini anlamış olmalıyız. biz bir şey yapmaz isek o devran dönmeyecek ve durumu bizim istediğimiz şekle sokabileceğiz.
pınar firması yönetim kurulu üyesi karşıyaka halkının oy tercihlerine müdahale etme cürretini gösterdiğinde "gerekirse pınar karşıyaka'dan sponsorluğumuzu çekeriz" tehditini savurduğunda kaçımız pasif direniş sergileyebildik? pınar ürünlerini boykot edebildik mi? konfor alanımızdan çıkıp sırf bu direnişe bağlı kalmak adına beynimizi bu işe yorduk mu? bakkalda yalnızca pınar su varmış. iki adım yürüyüp başka marketi zorladık mı?
bunlar hep konfor alanımızı zorlamakla alakalı. kafa yormak, düşünmekle alakalı. bizi biraz zorlayacak belki ama en azından konfor alanımızın dışına çıkarak kafa yorduğumuz, bizi biz yapan değerlere sahip çıktığımız huzuruna kavuşabileceğiz.
kaçımız yabancı sınırı geldiği andan itibaren bu düzene dur demek adına ligi izlemeyi, futbolu takip etmeyi tamamen bırakabliecek? bu kokuşmuş düzene seyirci kalmak konfor alanımız dahilinde. o alanın sınırlarını zorlamak adına futbol ve türevlerini takip etmeyi bırakmak en güzel pasif direniş olacaktır. pandemi sürecinde de gördüğümüz gibi bunu yapabilecek gücümüz var. bu çarkın parçası olmayı kabul edemeyen bünyelere tavsiyem uzak durun. geri kalmışlığın, çağ dışılığın, hilenin hurdanın, ayak oyunlarının yandaşı olmayın.
biraz gayret...
hepimiz evlerimizde oturduk. düşünme fırsatı bulduk. kapital dünyanın dayattıklarının aslında çok da gerekli şeyler olmadığını test etme fırsatı bulduk. o kadar da kıyafet almaya gerek yokmuş meğer. gereksiz yere harcanan bir sürü zaman ve para varmış meğer. sürekli işe, okula gitmemizi sıkı çalışmamızı isteyen, dayatan sistem hepsini çarkı döndürebilmek için istiyormuş meğer...
işe git ki, yan dükkan yemek satabilsin. o yemek satsın ki, iş yeri sahibine kirayı ödeyebilsin. o kirasını alsın ki araba, kıyafet, ev alabilsin. o alsın ki devlet vergi toplayabilsin. devlet vergi toplasın ki birilerini zengin edebilsin, birilerine yedirebilsin...
örgün eğitim yapılmasını çevre esnafı kalkınabilsin diye istiyorlarmış meğer. esnafı düşündüklerinden değil haa... o esnaf da diğer dişlileri döndürecek çünkü.
sıkı çalış ki çok para kazan safsatasını yedirmişler bize yüzyıllarca. iyi okullarda oku iyi bir işin olsun diye pompalamışlar. aslında hepsi kapital çark için gerekli olan dişlilermiş...
insanlar bir ay evde kaldı. devlet iban numarası atmak durumunda kaldı.
sporu, futbolu eğlence diye yutturuyorlarmış. insanlar işte, okulda çok yoruluyor. stres atmak için kapitalizmin sunduğu bir fırsat olarak lanse ediliyormuş. meğer yine her şey kapital içinmiş. iki ay futbol olmaz ise binlerce ne işe yaradığı belli olmayan spor yorumcusu, tek yapabildiği iyi top tepmek olan futbolcu ordusu, bu seyirlik cümbüşü evimize sokan medya kuruluşları çarkı döndüremeyecekmiş meğer...
aslında işe gitmeyince, okul için her gün otobüse binmeyince, o hengame o patırtı olmayınca futbola da onu yorumlayan cambazlara da ihtiyaç yokmuş.
bütün bunlar ayyuka çıkınca, ammaaan anlaşılmasın numaramız dercesine apar topar hepsini eski düzene "yeni normal" olarak geri getirdiler.
baktık ki insanlar yavaş yavaş eski çarka dönüyor. yine bu koca yalan silsilesinin içine girmiş canhıraş tartışmalara giriyor. yeniden sistem içerisinde debelenip duruyor. o atanmış hakem, bu yabancı sınırı...
yorulduğumuzu anlamış olmalıyız bu süreçte. artık bir şeylere dur demenin yollarını tartışmalıyız. her şeyden önce pasif direnişin bu süreçte ne kadar etkili olabileceğini anlamış olmalıyız. biz bir şey yapmaz isek o devran dönmeyecek ve durumu bizim istediğimiz şekle sokabileceğiz.
pınar firması yönetim kurulu üyesi karşıyaka halkının oy tercihlerine müdahale etme cürretini gösterdiğinde "gerekirse pınar karşıyaka'dan sponsorluğumuzu çekeriz" tehditini savurduğunda kaçımız pasif direniş sergileyebildik? pınar ürünlerini boykot edebildik mi? konfor alanımızdan çıkıp sırf bu direnişe bağlı kalmak adına beynimizi bu işe yorduk mu? bakkalda yalnızca pınar su varmış. iki adım yürüyüp başka marketi zorladık mı?
bunlar hep konfor alanımızı zorlamakla alakalı. kafa yormak, düşünmekle alakalı. bizi biraz zorlayacak belki ama en azından konfor alanımızın dışına çıkarak kafa yorduğumuz, bizi biz yapan değerlere sahip çıktığımız huzuruna kavuşabileceğiz.
kaçımız yabancı sınırı geldiği andan itibaren bu düzene dur demek adına ligi izlemeyi, futbolu takip etmeyi tamamen bırakabliecek? bu kokuşmuş düzene seyirci kalmak konfor alanımız dahilinde. o alanın sınırlarını zorlamak adına futbol ve türevlerini takip etmeyi bırakmak en güzel pasif direniş olacaktır. pandemi sürecinde de gördüğümüz gibi bunu yapabilecek gücümüz var. bu çarkın parçası olmayı kabul edemeyen bünyelere tavsiyem uzak durun. geri kalmışlığın, çağ dışılığın, hilenin hurdanın, ayak oyunlarının yandaşı olmayın.
biraz gayret...