24
bir seferinde hazin bir şekilde yaşadığımdır. lisenin ilk yıllarıydı. öyle bir sınıfa düşmüştüm ki sınıf mevcudu 9 erkek 19 kızdı. sınıftakiler okul turnuvasına takım yazdırmışlar, fıldır fıldır oynayacak adam arıyorlar. en son futboldan anlayan, taktik zekası ortalama üstü olan ama penaltı vursa topu taça gönderme ihtimali olan bana geldiler. ne diyeceğim, oynarım dedim.
sınıfta bir kız var çoğu zaman dibimden ayrılmıyor, çeşitli vasıtalarla hoşlandığını belli ediyor, hatta yakın bir arkadaşım çıkma teklifi etmem için baskı yapıyor ama nedense ben çok yüz vermiyor gibi duruyorum. aslında hoşlanıyorum kızdan ama bir şey beni bu şekilde davranmaya zorluyor.
neyse bir salı günü normal bir şekilde okula gittim. maçı çarşamba sanıyorum, oysa maç bugüne alınmış. tabi yanımda eşofman yok. üstümde yakalı tişört, altımda kumaş pantolon, ayağımda koşu ayakkabısı... tersliğe bakın ki yedek olarak düşünülen oğlan da okula gelmedi o gün, diğer bir çocuk daha var ona futbol topunu göstersen "bu nedir?" diye sorar. mecbur oynayacağım. oynayacağım ama bir mahalle abisi gibi.
neyse maç saati geldi. bu mallar beni stopere koydu, karşımızdaki yedi kişinin üçü futsal takımında. gelen gol oluyor, giden gol oluyor. hayır yani, kapansak bize çarptırıp yine gol atıyorlar. neyse ki seyirci yok lan diye düşünüyorum. hay şom ağzıma... sınıftaki bütün kızlar maçı izlemeye geldiler o dakika. dedim daha rezil olmak yok, cesur oynayacağım. hala stoperdeyim ama kesici olarak oynamaya başladım. atak kesmek için çıkıyorum, arada top sürüp ileride oyun kuruyorum falan fistan. aradan biraz zaman geçti. karşı takım kalecisi topu dikti, bana doğru geliyor top. orta çizginin bir iki metre gerisindeyim. dedim şu topa vole vursam, gol olmasa bile karizmayı kurtarırız. gelişine vurdum topa, top farklı şekilde dışarıda. yalnız ne olduğunu çok iyi anladığım bir ses duydum topa vururken: "prrrrrrr" pantolonun dikişleri yırtılmış, yandan bir etek yırtmacı gibi açılmıştı. maçı nasıl bitirdiğimi hatırlamıyorum.
maçtan sonra belime ceketimi sarıp evin yolunu tuttum. bizim oğlanlar da bir daha maça falan çağırmadı beni. kızla ne oldu derseniz, bir iki hafta içinde sevgili olup, birkaç hafta sonra ayrıldık. şimdi adını zar zor hatırlayabildim.
sınıfta bir kız var çoğu zaman dibimden ayrılmıyor, çeşitli vasıtalarla hoşlandığını belli ediyor, hatta yakın bir arkadaşım çıkma teklifi etmem için baskı yapıyor ama nedense ben çok yüz vermiyor gibi duruyorum. aslında hoşlanıyorum kızdan ama bir şey beni bu şekilde davranmaya zorluyor.
neyse bir salı günü normal bir şekilde okula gittim. maçı çarşamba sanıyorum, oysa maç bugüne alınmış. tabi yanımda eşofman yok. üstümde yakalı tişört, altımda kumaş pantolon, ayağımda koşu ayakkabısı... tersliğe bakın ki yedek olarak düşünülen oğlan da okula gelmedi o gün, diğer bir çocuk daha var ona futbol topunu göstersen "bu nedir?" diye sorar. mecbur oynayacağım. oynayacağım ama bir mahalle abisi gibi.
neyse maç saati geldi. bu mallar beni stopere koydu, karşımızdaki yedi kişinin üçü futsal takımında. gelen gol oluyor, giden gol oluyor. hayır yani, kapansak bize çarptırıp yine gol atıyorlar. neyse ki seyirci yok lan diye düşünüyorum. hay şom ağzıma... sınıftaki bütün kızlar maçı izlemeye geldiler o dakika. dedim daha rezil olmak yok, cesur oynayacağım. hala stoperdeyim ama kesici olarak oynamaya başladım. atak kesmek için çıkıyorum, arada top sürüp ileride oyun kuruyorum falan fistan. aradan biraz zaman geçti. karşı takım kalecisi topu dikti, bana doğru geliyor top. orta çizginin bir iki metre gerisindeyim. dedim şu topa vole vursam, gol olmasa bile karizmayı kurtarırız. gelişine vurdum topa, top farklı şekilde dışarıda. yalnız ne olduğunu çok iyi anladığım bir ses duydum topa vururken: "prrrrrrr" pantolonun dikişleri yırtılmış, yandan bir etek yırtmacı gibi açılmıştı. maçı nasıl bitirdiğimi hatırlamıyorum.
maçtan sonra belime ceketimi sarıp evin yolunu tuttum. bizim oğlanlar da bir daha maça falan çağırmadı beni. kızla ne oldu derseniz, bir iki hafta içinde sevgili olup, birkaç hafta sonra ayrıldık. şimdi adını zar zor hatırlayabildim.