25036
takım otobüste toplanır. istanbul'un antrenman yapılacak birkaç sahası vardır. otobüs saha saha gezmeye başlar. hangi saha boşsa takım orada antrenman yapar. ve boş bir toprak saha arayışının bazen 4-5 saat sürdüğü vakidir. o günlerin takım otobüslerinden birinde, takım kaptanıdır.
şampiyonluk sevinci yaşanmadan geçen 14 koca sezonun 11'inde o, sahadadır. uğursuzlukla itham edildiği dahi olur. futbolcuğunda kazanılamayanları geçtim, kazanılması hayal dahi edilemeyenleri hocalığında kazanan adamdır.
4'ten az yenilen maçların 'şerefli mağlubiyet' addedildiği günlerin hayal kuran, "sana mı kaldı bu koca dünyayı dize getirmek" diyenlere kulak tıkayıp hayallerinin peşinde koşan adamıdır.
euro 96 elemelerinin kura çekiminde türkiye temsilcilerine kıyı köşe bir masa ayrılmasına içerleyip "bir gün o en ön masada oturacağız abi" diyen, 2 sene sonra o en ön masada arz-ı endam eden adamdır.
kerli ferli işadamlarını, topal talat'ın oğlundan dolar cinsinden para ödeyerek 'liderlik konferansı' dinlemek zorunda bırakmış adamdır.
"devri geçti" diyenlere inat, kaç jenerasyondan galatasaraylının "hoca" dendiğinde aklına gelen kahramanı, kaç milletten futbolcunun üstünden yıllar geçmesine rağmen minnetle yad ettiği hocasıdır.
onun gibi teknik direktör olamayacak olanları onun gibi aile babası olmaya özendiren adamdır.
gümrük memuru, kereste tüccarı ali rıza'nın yetim oğlu, kurduğu hayalin peşinde 1919'da yollara düştü. saltanatı vardı karşısında, emperyalist kuvvetleri, dünyanın ağababaları tarafından yemlenen taşeronları... teslimiyetçi ümitsizler, ama çaresizlikten ama zayıf karakterlilikten bir büyük güce sığınmayı tek yol görenler... tıkadı hepsine kulağını, kurduğu hayalin peşinde; hayatını, kazım karabekir'in uzatacağı bir kelepçeyle duracağı bir selama bağlı kılacak kadar riske atarak koştu.
adanalı topal talat'ın oğlu da gümrük memuru ali rıza'nın oğlunun kurduğu hayallerin benzerini kendi branşında kurdu. kaybetmeyi makus talih kabul etmiş bir ülkeye, futboldan daha önemli bir şeyi öğretti: "biz de yapabiliriz" bayrağı en tepeye çıkardığı gün "bu ülke devamını getirir" diyen adamdır.
hayatıma giren ve çok sevdiğim insanların öldüğü günü düşünmek gibi, en sevinçli günlerime dahi hüzün gölgesi düşüren bir hastalığım var. fatih terim, öldüğü günü düşünüp tir tir titrediğim, benden önce ölmemesi için dualar ettiğim adamdır.
şampiyonluk sevinci yaşanmadan geçen 14 koca sezonun 11'inde o, sahadadır. uğursuzlukla itham edildiği dahi olur. futbolcuğunda kazanılamayanları geçtim, kazanılması hayal dahi edilemeyenleri hocalığında kazanan adamdır.
4'ten az yenilen maçların 'şerefli mağlubiyet' addedildiği günlerin hayal kuran, "sana mı kaldı bu koca dünyayı dize getirmek" diyenlere kulak tıkayıp hayallerinin peşinde koşan adamıdır.
euro 96 elemelerinin kura çekiminde türkiye temsilcilerine kıyı köşe bir masa ayrılmasına içerleyip "bir gün o en ön masada oturacağız abi" diyen, 2 sene sonra o en ön masada arz-ı endam eden adamdır.
kerli ferli işadamlarını, topal talat'ın oğlundan dolar cinsinden para ödeyerek 'liderlik konferansı' dinlemek zorunda bırakmış adamdır.
"devri geçti" diyenlere inat, kaç jenerasyondan galatasaraylının "hoca" dendiğinde aklına gelen kahramanı, kaç milletten futbolcunun üstünden yıllar geçmesine rağmen minnetle yad ettiği hocasıdır.
onun gibi teknik direktör olamayacak olanları onun gibi aile babası olmaya özendiren adamdır.
gümrük memuru, kereste tüccarı ali rıza'nın yetim oğlu, kurduğu hayalin peşinde 1919'da yollara düştü. saltanatı vardı karşısında, emperyalist kuvvetleri, dünyanın ağababaları tarafından yemlenen taşeronları... teslimiyetçi ümitsizler, ama çaresizlikten ama zayıf karakterlilikten bir büyük güce sığınmayı tek yol görenler... tıkadı hepsine kulağını, kurduğu hayalin peşinde; hayatını, kazım karabekir'in uzatacağı bir kelepçeyle duracağı bir selama bağlı kılacak kadar riske atarak koştu.
adanalı topal talat'ın oğlu da gümrük memuru ali rıza'nın oğlunun kurduğu hayallerin benzerini kendi branşında kurdu. kaybetmeyi makus talih kabul etmiş bir ülkeye, futboldan daha önemli bir şeyi öğretti: "biz de yapabiliriz" bayrağı en tepeye çıkardığı gün "bu ülke devamını getirir" diyen adamdır.
hayatıma giren ve çok sevdiğim insanların öldüğü günü düşünmek gibi, en sevinçli günlerime dahi hüzün gölgesi düşüren bir hastalığım var. fatih terim, öldüğü günü düşünüp tir tir titrediğim, benden önce ölmemesi için dualar ettiğim adamdır.