• 306
    "başarı her zaman kazanmak demek değildir, kaybettiğinde de kazanırsın aslında" diye bir cümle okumuştum bir vakitler bir yerde... çarşamba gecesi ziraat türkiye kupası çeyrek final rövanş maçında galatasaray, deplasmanda 2-0 kaybettiği maçın rövanşında alanyaspor'u 3-1 yendi ama turu geçemedi ya, maç sonu sahadaki futbolcular üzülürken onların destekçisi tribünlerde ya da televizyon başındaki taraftarlar ise "helal olsun size" diyordu gönül rahatlığı ile. galatasaray uzun zamandır beklenilen "galatasaray gibi galatasaray" oyununu izletmişti onlara da, ondan razıydı böyle elenmeye sarı-kırmızılı taraftarlar... müzede türkiye kupasından bol miktarda bulunuyordu, bir tane daha olsa göz çıkarmazdı ama sahadaki on bir topçunun da formalarını sırılsıklam ederek elenmeleri kimseyi de üzmemişti...

    elenmek demişken, oldum olası şu "deplasman golü" muhabbetinden hiç hazzetmemişimdir. zaten fifa ve uefa'nın da bu kuralı kaldırmak yönünde çalışmaları olduğunu biliyorum. ingilizler zaten lig kupasında deplasman golü diye bir şeyi çoktan lügatlarından silmişler, "gol goldür, nerede atılırsa atılsın" demiş adamlar... alanya kendi sahasında 2 gol atmış ama galatasaray onlara kendi sahasında 3 gol attı, galatasaray deplasmanda atamadı, alanya deplasmanda 1 tane attı... üçe üç işte... ve kural o kadar saçma ki, iç sahada bir tane yediğin anda iki tane atmalısın eşitlik için... hal böyle olunca da takımlar gol yememeye oynuyor, eee hani futbolu yönetenler bütün kurallarını seyirciler daha fazla gol izlesin diye değiştiriyordu? deplasman golü kaldığı müddetçe, savunma yapmak hep biraz daha öne çıkacaktır...

    alanya'daki ilk maçta yaptığı rotasyon sonrası "fatih terim kupayı önemsemiyor" diyenleri sustururcasına galatasaray teknik direktörü ali sami yen'deki maça en iyi onbiri ile çıktı ki rövanşta turu atlayabilmek adına ikinci devrenin en gözde oyuncusu mariano'yu da malatya lig maçında kaybetti. tek hedef vardı, turu geçmek ve bu uğurda maça baskılı başladı galatasaray ve 9. dakikada ömer'in ortasında emre akbaba ile "erken golü" buldu. maçı uzatmak için "yemeden" atılacak bir gol, tur için de iki gol gerekiyordu artık ve galatasaraylı oyuncular bir nebze de olsa rahatlamıştı, ne de olsa geriye 80 dakika kalmıştı. rakip alanyaspor ise savunma yaparak istanbul'dan mutlu dönemeyeceğinin farkında olup, gol için yüklenmeye başladı muslera'nın kalesine. özellikle fernandes ve campos gibi "ayakları temiz" oyuncularıyla savunmayı zorlarken, bammou ve bakesetas ile de golleri kaçırıyorlardı ya da marcao olsun, linnes olsun son andaki müdahaleleriyle skorbordun değişmesini engelliyordu. yine o anların birinde mariano'nun kaptırdığı topta hızlı gelişen alanya atağında bu sefer bammou linnes'ten hızlı olunca, muslera'ya topu ağlardan çıkarmak kalıyordu.

    yine dönmüştük başa, galatasaray'ın yine üç gol atması lazımdı yarı finale çıkması için. bir tanesini hemen attı sarı-kırmızılılar seri ile ama hakem yerde yatan adem için ofsayt bayrağı kaldırdı. "kaleciyi engelliyormuş", ne alakaysa... oysa bir kaç sene evvel beşiktaş-fenerbahçe derbisinde ülkenin en "şöhretli" hakem triosu kuralı unutmuş ve fenerbahçe 79 cm ofsaytla beşiktaş'a golü atmıştı... üstelik orada golü atan ofsayttaydı, burada golü atan "temiz", ofsayt dedikleri oyuncu yerde yatmaktaydı...

    seri'nin golü sayılmasa da galatasaray turu geçmeye niyetliydi, tekrar var gücüyle saldırdı rakip kaleye de adem'le, seri'yle, feghouli'yle uzaktan ya da ceza sahasından yakalığı pozisyonları gole çeviremedi...

    soyunma odası dönüşü ise tamamen galatasaray'ın "domine" ettiği bir 45 dakika seyrettik. erol bulut'la birlikte iyi bir takım oluşturan ve ligin zirve takımlarından olan alanyaspor, deyim yerindeyse köşeye sıkışmış boksör gibi sadece kendisini korudu, hucüm filan hak getireydi. ilk maçı yazarken bahsetmiştik, "topun da canı var, top da isteyecek" demiştik, bu seri de meşin yuvarlak alanya'nın yanındaydı, belki de maçın kırılma anı sayılabilecek 48. dakikada ömer'in pasında onyekuru'nun vuruşu direkten dönüverdi... gol olsa, devamı daha erken gelirdi... geldi de, beş dakika sonra kazanılan penaltı vuruşunda adem büyük yine kalecinin sağına attı da, marafona dersine hazır değildi, ters köşeyi tuttu. taraftarın desteği ve kazanma inancı ile galatasaray iki gol daha atmak için yükleniyordu misafir kaleye de o anlarda özellikle feghouli "kısmetsizdi"... önce mariano'nun pasında "iki adımdan" topu çizgiden geçirmek için dürtemedi, sonra seri'nin sert şutunu kurtaran kaleciden dönen topu "acemice" auta attı. ve bitime on dakika kala altı pas içinde emre akbaba'nın şutunu ayaklarıyla çelen marafona belki de turu takımına getiren kurtarışı yapıyordu.

    "bu kadar emek boşa mı gidecekti?" diye düşünmeye başlarken belhanda'nın asistinde adem sahneye çıkıp, galatasaray'ın üçüncü golünü atmasın mı? uzatmalarla birlikte on dakika daha tur ümidi yeşeriverdi. olur muydu? çabalandı, denendi, çok istendi ama olmadı... olsun, böyle oynasınlar da canları sağ olsun...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...emiz-alanyaspor.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın