1950
gs antremanlarını izleme sebebim olan çalışkan eski orta saha oyuncumuz. çocukken futbol konuşan abilerle takılır onların muhabbetlerini dinlemesini severdim. en anlam veremediğim şey bazılarının tuttuğu takımdaki oyuncuları sevmemeleriydi. yahu bu adam senin takımında oynuyor ve senin takımını tutuyor(öyle sanıyorduk) ve sen sevmiyorsun bu adamı. garip gelirdi. zaman geçti, büyüdük. bir derbi maçında “şu topu artık geri atma be adam yeter ulan yeteer” diye çıldırmam sonucu kahvedekilerin maçı bırakıp “boşver evladım oyun bu, bu adam da böyle oynuyor işte” tarzı sakinleştirmelerinden sonra merdivenlerde su içerken demek böyle oluyormuş deyip çocukluğumdaki soruya cevap bulmama yardımcı olan bu adam, ayhandır. gerçi şimdi düşününce derbide beni sakinleştirmeye çalıştıklarından ve bol geri pas olmasından dolayı derbinin klasik sıkıcı derbilerden biri olduğu ya da benim biraz daha mülayim bir yerde derbi izlediğim sonucu (belki de ikisi de) çıkabilir. neyse, ne özelliği var ya bunun hep oynuyor hep geri pas diye sonra arkadaşlarla baya tartışmışlığımız da vardır. gel zaman git zaman eve d smart bağlattık sanırım d smarttı, artık gstv izleyebiliyordum. bazen antremanlar da yayınlanıyordu. tv hep açık arada bilgisayardan kafayı kaldırıp bakıyordum. baktım ayhan koşuyor. ulan dedim maçta hep geri pas burda koşuyorsun. bu arada tur tamamlandı küçük direkler üstünden zıplıyor oyuncular. herkes bir yorgun bir bitkin, halleri yok, bitse de gitsek modunda takılıyorlar. arkadan bir sarı kafa en yükseğe sıçrıyor vay yorulmayanlar da var demek ki, kim ki bu acaba diye ekrana yaklaştım. oyuncular sırayla direklerin arasındaki engellerden bir kaç kere zıplayıp gene sıraya geçiyordu. sarı kafa yaklaştı yaklaştı sarı kafa ayhan çıktı. dizlerini de en yükseğe çekiyor. şaşırdım kaldım. sonra depar antremanı, topla değişik antremanlar falan yaptılar ayhan da sanki hepsini ilk defa yapıyor gibi ciddi, bir de öyle iştahla yapıyor ki bende de bir tur atsam mı acaba hissi uyandırmadı değil. ondan sonraki günlerde denk geldikçe antremanlarda ayhanı izlemeye devam ettim bir kere yorgunluk belirtisi görmedim hepsinde aynı ciddiyet, iştah vay be dedim ayhan'a bak hele. ayhan'a bakışım değişmişti. takımda olma sebebini de kendimce anlamış oldum ama o geri pasları şimdi bile görünce hala kabus gibi, kanım çekiliyor bağırmak istiyorum eşek kadar oldum bağıramıyorum da. kahvedeki dayının dediğini diyorum ama içim öyle demiyor. "bu da böyle bi topçu evladım napalım"