145
snooker dünyasının zlatan ibrahimovic'i olarak nitelendirilebilecek bir bey olur kendileri. lakabı "the rocket"tir zira snookerda birçok oyuncu durarak düşünerek bir sonraki pot şansını değerlendirerek vuruşunu gerçekleştirirken bu adam olabildiğince hızlı bir şekilde masayı temizlemenin derdindedir.
kafa olarak çok acayip biridir aynı zamanda. önde olduğu karşılaşmada rakibinin elini sıkıp ayrıldığı da görülmüştür, maksimum puan yani 147'ye verilen ödülün az olduğunu düşünerek imkanı varken puanı yapmadığı da görülmüştür, parası bitti diye dünya şampiyonasına gelip kazanıp ödülü alıp gittiği de görülmüştür.
benim için esas ilginç olanı kendisinin hayatının belli kesimini, özellikle de hem snookerda hem de aile yaşantısında çalkantılı geçirdiği dönemlerinin anlatıldığı "the running" isimli hayat hikayesinde kafasını rahatlatmak için koşu sporuna başlayıp yerel yarışmalarda derece elde edebilecek kadar başarılı bir sporcuya dönüşmesi olmuştur. (kitabın ingilizce'sini okumuştum 3 sene önce türkçe'ye çevrildi mi emin değilim) bu sayede kafasını rahatlatıp tekrar snooker'ı keyifli şekilde oynayabilecek mental dinginliğe erişmiştir. adam hangi spora bulaşsa başarılı olabilecek potansiyel ortaya koyuyor. kafasına estikçe ciddileşip şampiyona katılıp, kazanıp kupasını alıyor. rakipler için cidden rahatsız edici bir durum :) umarım mental seviyesini en azından hep belli bir seviyede tutabilir de daha bir süre daha snooker masası başında izleyebiliriz kendini
kafa olarak çok acayip biridir aynı zamanda. önde olduğu karşılaşmada rakibinin elini sıkıp ayrıldığı da görülmüştür, maksimum puan yani 147'ye verilen ödülün az olduğunu düşünerek imkanı varken puanı yapmadığı da görülmüştür, parası bitti diye dünya şampiyonasına gelip kazanıp ödülü alıp gittiği de görülmüştür.
benim için esas ilginç olanı kendisinin hayatının belli kesimini, özellikle de hem snookerda hem de aile yaşantısında çalkantılı geçirdiği dönemlerinin anlatıldığı "the running" isimli hayat hikayesinde kafasını rahatlatmak için koşu sporuna başlayıp yerel yarışmalarda derece elde edebilecek kadar başarılı bir sporcuya dönüşmesi olmuştur. (kitabın ingilizce'sini okumuştum 3 sene önce türkçe'ye çevrildi mi emin değilim) bu sayede kafasını rahatlatıp tekrar snooker'ı keyifli şekilde oynayabilecek mental dinginliğe erişmiştir. adam hangi spora bulaşsa başarılı olabilecek potansiyel ortaya koyuyor. kafasına estikçe ciddileşip şampiyona katılıp, kazanıp kupasını alıyor. rakipler için cidden rahatsız edici bir durum :) umarım mental seviyesini en azından hep belli bir seviyede tutabilir de daha bir süre daha snooker masası başında izleyebiliriz kendini